Paylaş
CNN Türk’te Fulya Öztürk’ün özel haberiydi. 3 Kasım tarihli mektupta rehinelerin aileleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Bölgenin büyük güçlerinden birinin lideri ve Ortadoğu’da geniş bir etkisi olan biri olarak büyük destekte bulunabileceğiniz eşsiz bir konuma sahipsiniz” diye sesleniyorlardı.
Dikkat edin İsrailli rehinelerin aileleri Netanyahu’dan değil, Erdoğan’dan destek istiyorlardı. Hatta Netanyahu’ya karşı protesto eylemi yaparken, Tel Aviv’den Kudüs’e yürürken Erdoğan’a,”Tüm gücünüzle rehinelerin hayatta olup olmadığını öğrenmeniz, tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak için aracı olmanız ve derhal salıverilmelerini sağlamak için sizden insani bir istekte bulunuyoruz“ diye talepte bulunuyorlardı.
İKİNCİ MEKTUP
Ancak şimdi açıklayacağım ikinci bir mektup daha var. Hamas, 7 Ekim tarihinde İsrail’in sınırlarından içeri girip rehineleri almıştı. Rehinelerin aileleri bu olaydan 12 gün sonra yani 19 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazıyorlar. Erdoğan’ın bölgenin güçlü bir lideri olduğunu, Hamas üzerinde etkili olacağını vurguluyorlar.
İlk mektupta rehinelerin hayatta olup olmadıklarını öğrenme ihtiyacı daha ağır basıyor. Erdoğan’dan rehinelerle telefonla görüşmelerinin sağlanmasını talep ediyorlar. Hamas’ın üzerindeki etkinliğini kullanarak rehinelerin kurtarılması için devreye girmesini talep ediyorlar.
NETANYAHU’DAN DEĞİL ERDOĞAN’DAN
Oradaki vurgu yine çok önemli. Çareyi kendi başbakanları olan Netanyahu’dan değil, Erdoğan’dan bekliyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tarihi rolü Rusya-Ukrayna savaşında oynadı. Hem esir değişiminde hem tahıl koridorunun açılmasında büyük bir misyon üstlendi.
TÜRKİYESİZ BAŞARAMADILAR
Gazze’de geçici ateşkesin sağlanması ve rehinelerin takası konusunda ise başından beri devredeydi. Ama tabii sadece biz yoktuk. Başta Katar vardı. Çünkü Hamas’ın siyasi liderleri Katar’da. Sonradan ABD devreye girdi. Türkiye ilk baştan beri hem ateşkesin sağlanması hem rehine takası hem Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması hem yaralıların tahliyesi konusunda denklemin içindeydi. ABD ilk günlerdeki şokun etkisiyle Türkiye’yi dışarıda tutmaya çalıştı ama sonunda onlar da Türkiyesiz bir çözümün mümkün olmadığın gördüler. Yani İsrailli rehinelerin ailelerinin gördüğünü daha sonra Biden da görmek zorunda kaldı.
İSRAİL ÖNCE DİRENDİ
Gazze’de geçici ateşkes sağlandı ama nasıl? Aslında ateşkesin geçen hafta olması bekleniyordu. Hatta cuma günü saat 17.00’ye saat bile verilmişti. Şartlar tamamen aynıydı. Ama olmadı. Netanyahu istemedi.
Ama bu kez İsrail de ateşkesi isteyen taraftı. Çünkü kara savaşında ağır kayıplar vermeye başladılar. Bırakın Hamas’ın elindeki rehineleri kurtarmayı, İsrail’e giden tabutların sayısı artmaya başlamıştı. Zaten Hamas’ın planı İsrail’i içeriye çekip Gazze’nin içinde boğmaktı. O süreç başlamıştı. Yoksa İsrail ateşkese yanaşır mı?
DÜNYA GAZZE OLDU
Tabii bir de hem rehinelerin aileleri hem de batı dünyasında yüz binlerin protestoları, başta Biden olmak üzere liderleri harekete geçmeye zorladı. İsrail’e nefret zirve yaptı, Filistin davası milyonların kalbine girdi. İsrail, Gazze’yi haritadan silmeyi hedeflerken tüm dünya Gazze oldu.
ATEŞKESİN SAĞLANMASI
Geçici ateşkesin sağlanması konusunda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği sayesinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın yoğun çabalarıyla Türkiye, ateşkesi sağlayan öncü ülkelerden biri oldu. 7 Ekim’den hemen sonra başladı bu süreç. Cumhurbaşkanı Erdoğan lider diplomasisini yürüttü. Kadın ve çocuklar başta olmak üzere rehinelerin bırakılması konusundaki çabalar 7 Ekim’den hemen sonra başladı. MİT başkanı Kalın 5 Kasım’da Doha’yı ziyaret ederek Hamas ve Katarlı yetkililerle temaslarda bulundu. 7 Kasım’da Ankara’da taraflarla bir toplantı yapılarak rehinelerin bırakılması konusunda telkinlerde bulunuldu. Tabii ki Katar’ın hakkını Katar’a teslim etmek lazım.
GAZZE’NİN GELECEĞİ
Sadece geçici ateşkesle çözülecek bir sorun değil, Gazze.
ABD’nin ayrı, İsrail’in ayrı planları var. Artık savaş sonrası Gazze’nin statüsü konuşuluyor. Türkiye yine bu denklemin içinde. Ancak bu denklemde Katar’la birlikte bölge ülkeleri olan Mısır ve Ürdün’ün de bulunması gerekiyor.
İsrail’in, Gazze’yi işgal planına fırsat vermemek gerekiyor. Edindiğim izlenim İsrail bu planı uygulama şansı bulmayacak.
ABD’nin uluslararası barış gücü ya da Mahmut Abbas tarzında bir yönetim inşa etme çabası da Gazze gerçeklerine uymuyor.
Gazze’yi Gazzeliler yönetecek.
GAZZE İÇİN ULUSLARARASI KONFERANS
ABD; Gazze’nin yeniden imarını konuşmaya başladı. Elbette ki Gazze’nin ciddi bir alt yapı sorunu oluştu. Sağlık sistemi çöktü. Su bile yok. Ama ne ABD ne İsrail, Gazze’yi yeniden inşa edebilir. Onlar sadece yıkmayı bilir. Irak’ı, Afganistan’ı, Suriye’yi yeniden inşa ettiler mi ki Gazze’yi etsinler.
Türkiye, savaş sonrasında Gazze için uluslararası bir yardım konferansı düzenlenip, Gazze’nin Türkiye’nin de içinde yer alacağı bir konsorsiyum tarafından inşasını gündeme getirebilir.
KADININ ADI VAR
Derdim ”Kadının adı yok” diyen Duygu Asena’dan rol çalmak değil. Kadının adı var. Ama nerede?
İYİ Parti’de patlak veren olayları takip ederken bu sorgulamayı yaptım.
İYİ Parti’nin kasasında 132 milyon TL’nin olmadığı iddiası var.
Meral Akşener’in oğlu ve gelininin hesaplarının kontrol edildiği iddiası var.
Belediyelerle çıkar ilişkisi kurulduğu iddiası var.
Ama kavga kimin üzerinden veriliyor?
Makam, mevki, koltuk ve para kavgasının hiçbir yerinde olmayan kadınların.
Bu işlerin tek mağduru olan kadınların.
BEDELİ KADINLAR ÖDÜYOR
Ümit Dikbayır’ın taciz ettiği iddia edilen kadın... Tacize uğradığı iddia ediliyor ama cezalandırılan o kadın olmuş. İşten atılmış.
İYİ Parti’de görev yapan polis memurunun cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen kadın var. Polis memuru partiden uzaklaştırılmış ama görevine devam ediyor.
Bir de Ankara’da İYİ Parti milletvekilinin oğlu ve yeğeninin iki genç kıza cinsel tacizde bulunduğu iddiası var. Gençler aslanlar gibi işlerine devam ediyorlar, mağdur olan iki genç kız.
Ve koca koca insanlar, parti üzerindeki kavgalarını gencecik kadınların üzerinden yapıyorlar.
AKŞENER’İN İSYANI
Meral Akşener’in bir anne, bir kadın olarak infialini iyi anlıyorum.
Bir kadın genel başkan olarak benim başında bulunduğum partide bunlar nasıl olmuş diye isyan ediyordur.
Aslında Akşener’in isyanı kendisine.
Bu ülkede kadın olmak bu kadar mı zor?
Paylaş