Paylaş
Halep’in yeni Halepçe olmaması için Türkiye büyük bir çaba içinde.
Saddam Hüseyin, Halepçe’de aralarında çocukların, kadınların, yaşlıların bulunduğu 5 bin kişiyi kimyasal gazla katletmişti. Büyük bir insanlık dramı yaşanmıştı. Şimdiye kadar 4.300 sivilin hayatını kaybettiği Halep’te benzer bir tehlike söz konusu. Rejim, muhaliflerin elinde bulundurduğu Halep’in doğusunu geri alıyor. Böylece Halep’e sahip olacak. Ancak asıl sorun, büyük bir insanlık katliamının yaşanmaması.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halep’te ateşkesin sağlanması ve sivil halkın şehri terk etmesi için Rusya Devlet Başkanı Putin’le 4 kez görüştü. Dördüncü görüşmeyi ise dün akşam yaptılar.
Halep’te sivil halk ile hafif silahlı muhaliflerin tahliyesi için Türkiye ile Rusya anlaştı. 13 Aralık Salı günü ateşkes ilan edildi. Ancak İran’ın direnişi nedeniyle ateşkes yürürlüğe giremedi. Sivilleri almak üzere Halep’e gönderilen otobüsler, sivillere 1 kilometre yaklaşmalarına rağmen geri dönmek zorunda kaldı. Ateşkesin ilan edildiği gece 17 roket atıldı. Dün sabah 3 yer bombalandı. İran’ın sergilediği, ‘Acem oyunları’ nedeniyle ateşkes hayata geçirilemedi.
Oysa İslam dünyasında Halep’te sivil katliamın yaşanmaması için sabaha kadar Kuran-ı Kerim okundu, teheccüt namazları kılındı, dua zincirleri oluşturuldu. Ancak sivillerin tahliyesi için Rusya ile anlaşmaya varılırken, İslam dünyasının iddialı bir ülkesi olan İran bunu engelledi. Hani aynı peygambere inanan, aynı kitaba iman eden aynı dinin mensuplarıydık?
Halep’te Müslüman sivillerin ölmemesi için Putin’le anlaştık ama İmam Hamaney’le anlaşamadık. Ne hazin bir tablo değil mi?
İran, Tahran’ın güvenliğinin Şam’dan başladığını düşünüyor. İran’ın ulusal güvenlik refleksi anlaşılabilir ama sivil katliamının izah edilecek bir tarafı yoktur.
Rusya ve İran destekli rejim, Halep’i aldı. İran ise Halep’te muhalifleri katlederek, muhaliflere büyük bir ders vermek istiyor. Ama bu arada olan masum sivil halka oluyor. Çünkü İran’a bağlı Şii milislerin Halep’te büyük bir katliama hazırlık yaptıkları yönünde bilgiler geliyor.
Türkiye, Halep’te ateşkesin sağlanması için Rusya ile 1 ay önce prensip anlaşmasına vardı. Ateşkesin bu kadar uzaması İran’ın direnişi nedeniyle oldu. Halep’te ateşkese varılması için Türkiye ile Rusya anlaşmaya vardı. Türkiye ile Rusya arasında varılan anlaşma üç aşamalı.
1- Siviller ve hafif silahlı muhalifler Halep’i terk edecek.
2- Muhalifler, ağır silahlardan tecrit edilecek.
3- Hafif silahlı muhalifler, İdlib’de kurulacak olan çadır kentlerde barındırılacak sivillerin güvenliğini sağlayacak.
Herkesin bir hesabı var. Rusya, Türkiye ile anlaşmayı sağlayan taraf olarak, rejim üzerindeki rolünü bundan sonra da pekiştirerek sürdürmek istiyor. İran ise anlaşmanın altına üçüncü ülke olarak imza atmak ve rejim üzerindeki kontrolünü sürdürmenin hesabını yapıyor. İran’ın direnişi nedeniyle ateşkes kırılgan bir zeminin üstünde duruyor. ABD ise Rusya ve İran’ı devreden çıkarıp muhaliflerin doğrudan Esed’le masaya oturmasını sağlamaya çalışıyor. Muhalifler bunu kabul etmiyor.
Halep’ten ilk etapta 22 bin kadın ve çocuğun gelmesi bekleniyor. Bu sayının 62 bine kadar yükselebileceği tahmin ediliyor. AFAD, 80 bin kişi için hazırlığını yaptı. Halep’ten tahliye edilen sivillerin Türkiye’ye getirilmesi düşünülmüyor. Suriye toprakları içinde, İdlib’de barındırılması planlanıyor.
BM’nin tespitlerine göre, Halep’te Şii milisler ve rejim tarafından sivil katliamı yaşanıyor. Yaralılar var. Tahliye sağlanamazsa kucaklarında bebekleriyle annelerin katledilmesinden korkuluyor. Halep’ten bir çığlık yükseliyor. Bu çığlık Akdeniz sahillerine vuran Aylan bebeğin çığlığı. Ama insanlık duyarsız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Halep’te savrulan insanlığın enkazıdır” sözleri, vurdumduymazlığa karşı bir isyan.
Halep’in sesi, insanlığın sesi.
Paylaş