Şimdi sıranın Özgür Özel’e geldiği anlaşılıyor. Benzer bir kumpas Özel için kurulmaya çalışıldı.
Kanser tedavisi gören Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay ile Özgür Özel arasında ilişki olduğu haberi yazdırıldı Alçakça, adice bir kumpas kuruldu.
VARAN 1 Mİ?
Ama görünen o ki bu “varan-1”. Bir de bunların devamı var. Bu iftira ile Özgür Özel’e bir mesaj verildi. Şimdilik topal ördek olması istendi. Eğer düşürmeye karar verirlerse bu kirli tezgâh devam edebilir.
Baykal ve Muharrem İnce olaylarında amaç belliydi. Baykal götürülürken, Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı adaylığından çektirilirken amaç; Kemal Kılıçdaroğlu’na kazandırmaktı. Şimdi de Özgür Özel tasfiye edilmek isteniyor. Baykal ve Muharrem İnce operasyonu Pensilvanya işiydi. Bu kirli haberin arkasında ise CHP içi iktidar savaşlarının izleri görülüyor. Özgür Özel’in, Kılıçdaroğlu’nu arayıp sitem ettiği ve Kılıçdaroğlu’nun çevresinden olduğu
belirtilen Ebru Küçükaydın, Tolgahan Erdoğan ve Gökhan Özbek’e dava açacağını ifade ettiği söyleniyor.
Ama sadece Kılıçdaroğlu demeyin, ondan öte operasyonel gücü olanlara dikkat edin derim
KİME YARADI
Gazze savaşının yaşandığı, savaşın Lübnan’a sıçradığı, İran ile İsrail savaşının konuşulduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” çıkışını yaptığı bir sırada bu resepsiyonlar verimli geçiyor. Gazeteciler ile diplomatlar arasındaki sohbetlerde elbette ki bölgemizdeki gelişmeler konuşuluyor. Ama ikinci ya da üçüncü cümleden sonra yabancı diplomatlar usta bir manevra ile konuşmayı iç siyasete kaydırıyorlar. Tahmin edin ne soruluyor?
EN ÇOK MERAK ETTİKLERİ
Bundan birkaç ay önce Gezi davasını, Can Atalay konusunu gündeme getiriyorlardı. Şimdi ilk sırada Ekrem İmamoğlu soruluyor.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelecek mi? İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
İKİNCİ SORU
Ardından Erdoğan bu seçimde aday olur mu sorusu geliyor. Dikkat ediyorum yabancılar Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde durdukları kadar Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adaylığının üzerinde durmuyorlar.
Yabancılar için varsa da yoksa da Ekrem İmamoğlu.
Ekrem İmamoğlu
Tek tek anlatacağım.
TÜRKEVİ’Nİ ZİYARET
Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal toplantısı için bulunduğu ABD’de, “Türkevi”ni ziyaret etti. Yakasında TBMM rozeti taşıyan, Atatürk’ün partisi CHP’nin Genel Başkanı olan birisinin Türkevi’ni ziyaret etmesinden daha doğal ne olabilir ki? Yunan ya da Rumevini mi ziyaret edecekti?
Özgür Özel zaten Genel Başkan seçildiği gün çizgisini çok net bir şekilde ortaya koydu. Yurtdışında “Türkiye Partisi” olarak hareket edeceklerini söyledi.
ATATÜRK ÇİZGİSİ
Bu CHP’yi Atatürk’ün, İnönü’nün, Ecevit’in, Baykal’ın olduğu dönemdeki gibi ulusal sorunlarda, dış politikada milli çizgiye çekmek demek.
Özgür Özel, Türkevi’nin yapımıyla ilgili birtakım usulsüzlükler yapıldığı iddialarının sorulması üzerine ülkesini savundu. “Türkiye rüşvet verecek bir ülke değildir” dedi. Ne deseydi? Türkevi’nin önünde Türkiye’yi rüşvet vermekle mi suçlasaydı?
12 Eylül’den sonra
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak şimdiye kadar 10 kez Meclis’i açış konuşması yaptı. Ama bu hepsinden farklı bir konuşmaydı. Çünkü hemen sınırlarımızın öte yakasında sınırlar yeniden çizilirken, tarihin en acı sayfalarından biri yazılırken, Erdoğan tarihe şerh düşen bir konuşma yaptı. Sadece kayıt düşmedi, tarihi uyarılarda da bulundu.
Gazze savaşı başladığında Erdoğan, “Anadolu’nun savunması Gazze’den başlar” demişti. “Günümüzün Hitler’i olan Netanyahu ve çetesi durdurulmazsa, savaş bölgeye yayılır” uyarısında bulunmuştu.
2.5 SAAT MESAFEDE
Erdoğan’ın dediği çıktı. Savaş bölgeye yayılmaya başladı. Savaşın ateşi sınırlarımıza doğru yaklaştı. Dün Lübnan, bugün Suriye olmayacağı ne malum.
O nedenle Erdoğan’ın, “Bakınız Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki Suriye sınırından, Lübnan sınırı, karayoluyla 170 kilometredir ve Türkiye Lübnan’a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıktadır. Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır” uyarısı önemli.
HUSUMETE DÖNÜŞMEMELİ
Artık bu işin iktidarı muhalefeti kalmadı. Bu iş bir Erdoğan meselesi değil, Türkiye meselesi haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu uyarısı çarpıcıydı. Erdoğan “Bölgemizin içinde bulunduğu gerilimli atmosferde siyasi rekabeti, siyasi husumete dönüştürme teşebbüslerine izin vermeyeceğinize inanıyorum” dedi. Yanıbaşımızda sınırlar yeniden çizilirken, Ortadoğu’nun 11 Eylül’ü yaşanırken, artık zaman siyaset yapma zamanı değil. Artık, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” ruhuyla hareket etmemiz gereken günlerden geçiyoruz.
HEDEF ANADOLU
Kasım Süleymani anmasında patlayan bombalarda yüzlerce kişi hayatını kaybedince intikam bayrağı tekrar saklandığı yerden çıkarılıp, Cemkeran Camii’ne çekilmişti.
İsmail Haniye, Tahran’da uğradığı suikast sonucunda hayatını kaybedince, İran’da yine intikam yeminleri edilmiş, intikam bayrağı çekilmişti.
Hizbullah lideri Nasrallah, İsrail tarafından öldürülünce İran’da yine Cemkeran Camii’ne intikam bayrağı çekildi. Dini lider Ali Hamaney, savaş yüzüğünü taktı.
Sonuç?
Edilen onca intikam yeminlerine, çekilen intikal bayrağına, parmağa takılan savaş yüzüğüne rağmen İran, hiçbir şey yapmadı.
İRAN SAVAŞA GİRMEMELİ
Sakın yanlış anlaşılmasın, ben İran’ın savaşa girmesini doğru bulmuyorum. Savaşa girmek demek İran’ın tuzağa düşmesi demektir. Olası bir İsrail-İran savaşı bölgeyi cehennem ateşine çevirir ve hiç istenmeyen sonuçlar doğurur. O nedenle ben İran’ın savaşa girmemesi gerektiğini savunanlardanım.
Ancak Gazze vuruluyor, Hamas liderine Tahran’da suikast düzenleniyor, gözler İran’a çevriliyor? İran büyük laflar ediyor ama sonuç olarak ortada bir şey yok.
İsrail’in 2006 savaşında Lübnan’dan geri çekilmek zorunda kaldığı yenilgisinden dersler çıkardığı anlaşılıyor.
Gazze’den sonra Lübnan’a yönelirken farklı bir savaş stratejisi uyguladı.
Savaşı bölgeye yaymaya kararlı olduğu anlaşılan İsrail’in kullandığı savaş taktikleri farklı ama strateji aynı.
İRAN, HAMAS VE HİZBULLAH KARTI
Gazze’ye bu strateji ile girdi, Lübnan’a bu strateji doğrultusunda saldırıyor, sırada Suriye var. Bu stratejiye göre Suriye’ye de girecek. Bu strateji ne? İsrail, ben Hamas ve Hizbullah’la savaşıyorum diyor. Netanyahu bunu BM kürsüsünden söyledi. ABD kongresinde İran’ı hedef aldı. Amerikalılara, İran’a karşı sizin adınıza ben savaşıyorum dedi. İran kartını kullanıyor ve Hamas’la ve Hizbullah’la savaşıyorum diyor.
Bu süreci maddeler halinde yazmak istiyorum.
LİDER KONSEPTİ
1-
Öyle ki Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal toplantısı için ABD’de bulunduğu sırada ‘Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ilan edilecek’ diye bir operasyon başlatıldı.
Saraçhane medyasından, TV programlarında CHP, Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak açıklayacak demeleri istendi.
Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilirse İstinaf’taki “Ahmak” davasından onama kararı çıkmaz tezini savunuyorlar.
YASAK KARARI
Peki daha 4 yıl varken, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu neden bir anda birinci gündem maddesi oldu? CHP kulislerinde İmamoğlu’yla ilgili kararın İstinaf’ta 1’e karşı 2 oyla onandığı konuşuluyor. Ekrem İmamoğlu ise bu süreci fırsata çevirmeye, mağduriyetten cumhurbaşkanı adaylığı çıkarmaya çalışıyor.
KAHRAMAN OLUR MU?
Siyasi yasaklara karşı olduğumu her defasında deklare ediyorum ama bu CHP kulislerinde konuşulanları aktarmama engel değil. ‘Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse kahraman olur’ diyenler olduğu gibi, “Siyasi yasak geldiği takdirde Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bırakacak. Siyasi ve ekonomik gücünü kaybedecek. Siyaset güç işidir, birkaç ay kahramanlık yapar, ondan sonra unutulur gider” yorumunu yapanlar da var. Canan Kaftancıoğlu’nun durumunu örnek gösteriyorlar. Canan Kaftancıoğlu güçlü bir il başkanıydı. Şimdi unutuldu gitti.
CHP BÖLÜNÜR MÜ?
İmamoğlu hakkındaki ‘ahmak davası’, yok İmamoğlu’yla ilgili Beylikdüzü Belediyle Başkanlığı döneminde açılan ihaleye fesat karıştırma davası, yok para sayma makinaları, yok CHP Kurultayı şimdi de İmamoğlu’nun diploması.
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasında sorun yok. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bir de yüksek lisansı var. Peki sorun nerede?
İMAMOĞLU KİTABI
İsterseniz önce size Ekrem İmamoğlu’nu anlatan kitaptan bir bölüm aktarıp sonra bu sorunun cevabını vereyim.
Şirin Mine Kılıç’ın yazdığı “Benim Sevgili Başkanım Ekrem İmamoğlu” isimli bir kitap var.
Kapak resminde Ekrem İmamoğlu’nun bir fotoğrafı yer alıyor, altına ise “Sıradışı bir başarı ve liderlik öyküsü” notu düşülmüş.
Kitapta Ekrem İmamoğlu’nun hayatı ayrıntılı olarak anlatılıyor. Liderlik özelliklerine özel bir vurgu yapılıyor. Ama çok kısa geçilen bir bölüm var. O da Ekrem İmamoğlu’nun üniversite hayatı. En küçük bir ayrıntı sayfalar dolusu anlatılırken, üç üniversiteyi kapsayan, Kıbrıs’ta başlayıp Türkiye’de devam eden üniversite hayatı ise birkaç satırla geçilmiş durumda.
KIBRIS’TAKİ