Bu cesedi gömdüğünü itiraf eden birisi var. Nevzat Bahtiyar’dan söz ediyorum.
Üzerinden 27 gün geçmesine rağmen Narin’i kimin öldürdüğünü, nasıl öldürdüğünü, ne zaman öldürdüğünü ve niçin öldürdüğünü bilmiyoruz.
OMERTA KURALI İŞLİYOR
Çünkü Tavşantepe köyünde, mafyada geçerli olan “Omerta” kuralı işliyor. Bütün bir köy susuyor. Susmakla kalmıyor, çok bilinçli bir şekilde soruşturmanın seyrini değiştirmek için her şeyi yapıyorlar.
“Omerta” yasasının gereği suskunluktur. Ama eğer bunu bozup konuşan olursa ilk fırsatta susturulur. Tavşantepe köyünde bu kural işliyor. Ama daha nereye kadar? Çünkü çelişkili ifadeler veriyorlar. Suç dosyalarına suça ve suçluya yardım, soruşturmayı bilinçli olarak saptırmak, suç delillerini izlemek ve yok etmek gibi yeni suçlar ekliyorlar.
YASEMİN GÜL’ÜN İSYANI
Narin’in kuzeni Melike Güran’ın anlattığı anekdot ilginç:
“Cesedin bulunduğu gün Yasemin Gül parmağını sallayarak annem Maşallah ve kardeşim Birsen’e ‘siz sustuğunuz için bu olay böyle oldu’ dedi.”
Narin’in cesedi bulunana kadar suskunluğa gömülen köyde, 20 ayrı sim kart üzerinden 59 sahte ihbarda bulunulduğu tespit edildi. Sim kartların ihbardan sonra imha edildiği belirlendi. Sahte ihbarların ise cinayeti aydınlatmak yerine hedef saptırmaya yönelik olduğu tespit edildi.
Şüphelerin üzerinde toplandığı isimlerden biri olan Salim Güran’ın yanında çalışan 15 yaşındaki işçisi Ramazan Atasoy’un ifadesi de bunlardan birisi.
RAMAZAN ATASOY NE DEDİ
Ramazan Atasoy ifadesinde, Narin Güran’ın öldürüldüğü saatlerde tarlada yanlarında olduğunu anlatıyor. Salim Güran’ın telefonunun HTS kayıtları incelendiğinde ise Narin’in öldürüldüğü düşünülen15.21 ile15.46 saatleri arasında, itirafçı Nevzat Bahtiyar’ın beyanıyla uyumlu olarak o saatlerde birlikte oldukları tespit edildi.
Salim Güran ifadesinde, Nevzat Bahtiyar ile birlikte olduklarını reddederken baz istasyonunu suçladı. ”Baz analizleri yanlıştır” dedi.
HÂLÂ CANLI
Narin’le ilgili soruşturmada önemli ipuçlarından birini de Salim Güran’ın kurtarılan telefon konuşmalarından birinde Ramazan Atasoy’la aralarında geçen şu konuşmaydı:
Salim Güran
Neden annesi Yüksel? Çünkü anne ilk sorgusunda çocuğunun başındaki yeşil örtüyü tanımamış ve üzerindeki kıyafetini tarif edememişti. Ama daha da önemlisi bir iddia vardı. Anne ile amca Salim arasında ilişki olduğu ve Narin’in uygunsuz bir olaya tanıklık ettiği için öldürüldüğü iddiası. Öyle ki sorgusunda amca Salim’e, “Narin senin kızın mı?” diye sorulmuştu. O da “Yok öyle bir şey” karşılığını vermişti.
Ama bu sürede anne hiç konuşmadı. Anne Yüksel Güran’ın savcılıkta verdiği ifade o nedenle önemliydi. Anne, Narin’in kaybolduğu ve daha sonra öldürüldüğü ortaya çıkan o günü bütün teferruatıyla hatırlıyor. İfadesinde en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Ama her nedense Narin eve gelmediği halde ancak akşam saatlerinde aramaya çıkıyor. Ayrıca Narin’in üzerine giydiği kıyafetleri de tam olarak tarif edemiyor.
NARİN EVDEN ÇIKIYOR
Anne Yüksel, kızı Narin’in evden çıkışını ifadesinde şöyle anlatıyor;
“Saat 13.00’tü sofra üzerinde yemek yiyorduk. Sonra sofrayı topladım. Kızım Narin toz alıyordu. Ben koltukta uzanıyordum. Narin bana ben Kuran kursuna geç kaldım dedi. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Ben ‘Kızım hava sıcaktır gitme’ dedim. O da çok ısrar etti ve bana ‘Saat 16.00’ya kadar kurs var gitmek istiyorum sonra Hüseyin amcamın evine gideceğim’ dedi. Bana ‘Onları çok özledim’ dedi. Çok ısrar etti. Gitmek için ısrarlı bir şekilde çığlıklar atıyordu. Narin yaz boyunca evden çıkmamıştı. Ben hatta kızıma, ‘Kızım bacakların çıplak bu haliyle insan Kuran kursuna gider mi’ dedim. Üzerine siyah şort ve tişört giymişti. Sonra Muhammed geldi. Bu sırada Narin dışarı çıkmıştı. Narin’in dışarı çıktığını görmedim. Bu nedenle dışarı çıktığında ne giydiğini görmedim”
AHIRIN PENCERESİNİ KAPATTIK
Narin’in, ahırda ve uygunsuz bir ilişkiye tanık olduğu için öldürüldüğü üzerinde duruluyor. Annesi ise evin damına çıktığını belirttikten sonra ifadesinde ahırla ilgili olarak şunları anlatıyor:
“Ahırdan 20-30 metre uzakta Enes, Ufuk, ismini İsa ya da Yusuf olarak bildiğim çocuklarla beraber oturuyorlardı. Saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum. Ancak hava kararmaya başlamıştı. Enes’e seslenip, ‘Oğlum bana yardım et’ dedim.
Samimi olarak söylüyorum bugün aslında bu yazıyı yazmak istemezdim.
Darbelere karşı birisi olarak 12 Eylül’ün yıldönümünde Türkiye’nin darbelere karşı verdiği mücadeleyi, 12 Eylülcülerin nasıl yargılandığını, ömür boyu müebbet hapis cezasına çarptırıldığını yazmayı çok isterdim.
Çünkü darbeciler yargılanırken o mahkeme salonundaydım.
Kenan Evren, idam edilen gençleri “Bir sağdan bir soldan astık” derken kanım çekilmişti. Sanki tavuk kesiliyormuş gibi rahat konuşuyordu.
MENDERES’İN İDAMI
Dört-beş gün sonra 16 ve 17 Eylül.
27 Mayıs’ın astığı Başbakan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın ölüm yıldönümleri.
Yüreğimde bir yaradır
Narin cinayeti de çözülüyor.
Narin’in cesedi sabah 08.45’te bulunmuştu. Cesedin bulunduğu dakikada Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu’nun İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı arayıp bilgilendirdiği öğrenildi. Ali Yerlikaya’nın ise aynı anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak üzücü haberi verdiği ortaya çıktı. Erdoğan, Narin kızımızla ilgili gelişmeleri anbean takip etmişti.
Bu arada aile arasındaki ilişkiler Narin cinayetinin arkasındaki sır perdesini aydınlatmayı zorlaştırıyor.
ALİ YERLİKAYA’NIN YANITI
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya “Narin’in ailesine neden başsağlığı dilemediği” sorulduğunda “Herkesin okuduğu zaman anladığı, hissettiği bir durum. Tekrar anlatmaya gerek var mı?” diye yanıt vermişti.
Amca Salim Güran ile annenin gerçekleri saklaması, soruşturmanın ilerlemesini engelliyor. Hep amca ve anne üzerinde duruluyor ama gözler aile içinde üçüncü kişiye çevrildi. Üçüncü kişinin Narin’in öldürülmesi olayındaki rolü üzerinde duruluyor. ‘Narin ne için öldürüldü?’ sorusu, henüz aydınlatılamadı.
Narin olayının iki yüzü var.
1- Narin
Bir çocuğun en çok güvende olduğu yer ailesinin yanı bilirdik. Annesinin, babasının, kardeşlerinin sevgisi, şefkati onu sarıp sarmalar, kötülüklerden korur diye inanırdık. Başkaları kötülük yapsa da ailesi onu kurtarır diye inanıyorduk. Narin’le birlikte değerlerimiz de katledildi. İnançlarımız yıkıldı. Narin, narin bir çiçekti. Çiçeği kopardılar. Narin’i katlettiler.
Nasıl kıydılar Narin’e, nasıl kıydınız gül gibi bir çocuğa?
Dün okullar açıldı. Arkadaşları neşe içinde koşup oynarken, Narin mezara konuldu. Narin’i katledenler, onlara yardım edenler, katilleri bildiği halde susanlar yani insanlıktan nasibini almamış olanlardır. Nurlar içinde uyu Narin. Mekânın cennet, melekler yoldaşın olsun.
CESEDİ SAKLAMA PROFESYONEL İŞİ
Narin’in cansız bedeni, dere kenarına gömülmüş ve üstüne ağır taşlar konulduktan sonra doğal görünüme sahip olması için, etraftaki çalı çırpıyla kapatılmış. Bu iş öylesine profesyonelce yapılmış ki aynı yer üçüncü kez arandığı zaman bulunabilmiş.
Güvenlik birimleri, cesetin dere kenarına gömülmesi ve üzerinin taşlarla kapatılmasını profesyonel bir iş olarak değerlendiriyor.
ÖNCE BULUNDU SONRA İTİRAF GELDİ
Öncelikle bir yanlışı düzeltelim.
31 Mart Yerel Seçimleri’nden birinci çıkan bir partinin kurultayının daha coşkulu geçmesini bekliyordum.
47 yıl sonra yüzde 38 oy oranı ile CHP’nin birinci parti olduktan sonra kurultayda gümbür gümbür iktidara yürüyor havasının verilmesi lazımdı. CHP’lilerin başı dikti. Bir kısmında ilk seçimde iktidara geliyoruz havası hâkimdi. Ama bir gerginlik vardı. Kılıçdaroğlu’nun kurultaya katılmaması nedeniyle bir moral bozukluğu yaşanıyordu. Önemli bir kısmının gözlerinde ‘Ne olacak, gerçekten biz iktidar olabilecek miyiz?’ endişesi hâkimdi.
İktidara odaklanmak yerine parti içi mücadeleyle ilgililerdi.
EZBERİ BOZAN ÇIKIŞ
Tam da bu gözlemlerimin ortasına Medyascope’de Ruşen Çakır’ın Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek ile söyleşisi düştü. Metropoll’ün Akademik Kurul üyesi olan Burak Hoca, Metropoll Araştırma’nın ‘Türkiye’nin nabzı’ araştırmasının ağustos ayı verilerinin ışığında ezberleri bozan bir çıkış yaptı.
Ezber neydi? CHP’nin oyları artıyor. Yerel seçimlerde elde ettiği birinciliği sürdürüyor. Hatta AK Parti ile arayı açıyor şeklindeydi.
İLK DÖRT AY YÜKSELİŞ
Önce
Ben de bu yazıyı bilerek gecikmeli olarak yazdım. Ebru Teğmen’e ait olduğu iddia edilen bu çıkışın yalanlanmasını bekledim. Çünkü, bu bir meydan okumadır. Bu dil bir siyasetçiye yakışır. Ama disiplinin esas olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yeni katılan genç bir teğmenin bu çıkışı yapması kabullenilemez.
ASKERİ VESAYET KAYGISI
Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninden sonra dönem birincisi Ebru Teğmen’in yaptırdığı, “Korsan yemin” askeri vesayet kaygılarını yeniden gündeme taşıdı.
Teğmenlerin yemin hadisesi kısa sürede araçsallaştırıldı. Kimi teğmenlerin bu davranışını göklere çıkardı. 28 Şubat’ta, Cumhuriyet mitingleri dönemlerinde aktif olan isimler coşkulu bir şekilde destek verdiler. “Genç subaylar rahatsız” manşeti atanlar, 27 Mayıs darbesine övgüler dizenler, 28 Şubat’ın medya ayağını oluşturanlar korsan yemin olayına güzellemeler yaptılar.
İKİ UCA SAPMADAN
Bir kısmı korsan yemin olayına çiçekler attılar. Onların Mustafa Kemal’in kızları olduğunu savundular. Bir kısmı linç etmeye kalkıştı. Ama iki uca sapmadan korsan yemin olayını değerlendirmeliyiz.
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki tavrına dikkatinizi çekmek istiyorum.
ERDOĞAN RAHATSIZ