1 Ağustos 2001 tarihinden itibaren yurt dışına çıkan vatandaşlardan 50 USD karşılığı TL tutarında 'yurt dışına çıkış harcı' alınması uygulamasına başlandı.
Geçtiğimiz yıllarda buna benzer uygulamalar yapılırken, çıkış kapılarında vatandaşlardan tahsil edilen paraların 'mültezim' ler (!) tarafından Maliye'ye intikal ettirilmediğini ve hem vatandaşı hem de 'kapı'yı memnun eden 'iskontolu vergi uygulaması'nı (!) gördük, yaşadık.
Şimdi ise bu harç, 'satın alınan pulların pasaporta yapıştırılması ve kapıda çıkış kaşesinin pul üzerine basılarak iptali' şeklinde uygulanıyor.
Bu pullara baktığımız zaman, gerek káğıdının gerekse baskısının son derece ilkel ve bu nedenle de sahtesinin yapılmasının çok kolay olduğunu gördük.
Özel filigranlı káğıda ve ileri bir teknikle basılmasına rağmen Amerikan Doları ve Türk Lirasının bile sahteleri basılabildiğine göre, tanesi 50 USD'lik bu pullar hem kolayca basılır hem de basmaya değer !
Üstelik bizde çok küçük kupürlü olmasına rağmen 'damga pulu ve otobüs bileti basma sektörü' hep faaliyettedir ve sık sık birileri yakalanarak matbaa makinaları önünde poz verdirilir.
İyi bir organizasyon (!) ve örgütlenme ile bu sahte pulların vatandaşa satışı sağlanabilir. Üstelik 'şiddet' unsuru içermediği için 'çıkar amaçlı suç örgütü' kapsamında da yargılanması mümkün olmaz.
Maliye Bakanlığı'nın bu konudaki Muhasebat 16170 sayılı yazısı ile Saymanlıkların iç denetimi sağlanmıştır. Fakat satılan pul sayısı ile pasaporta yapışan pul sayısı ilişkisi vergi idaresinin dışında bir organizasyondur.
Devletin görevi sadece suç ve suçluyu yakalamak değil, suça imkan verecek ortam ve şartları da yaratmamak olmalıdır.
Aslında vergi gelirleri içinde hiç önemli bir payı bulunmayan, bir takım istisnaları nedeniyle daha yasalaştığı gün bazı nüfuzlu kişilere uygulanmayan 'yurt dışına çıkış harcı'nın kaldırılması, yürürlükte kalmasından daha adil ve yararlı olacaktır.