Yasemin'ce

Yasemin BORAN

İyi düşüncenin gücü

İyi düşünce, derken olumlu, iyimser düşünceler içinde bulunmaktan bahsetmiyorum. Buradaki iyilik, yapılan işin 'iyi' olması demek. Elinize aldığınız işi iyi yapmak, demek.

Bir işin en iyi şekilde yapılabilmesi için, o işin en iyi biçimde düşünülmesi gerekir. Ne derece iyi düşünüp tasarlayabilirseniz, o derece iyi yaparsınız.

Mesela bir ev yapmak istiyorsunuz. Önce bu evin, nasıl bir ev olması gerektiğini düşünmeniz lazım. Dış görünümünden odaların yerleşim düzenine, banyosuna, mutfağına kadar herşeyini en ince ayrıntısına kadar çok iyi düşünmelisiniz. Ne kadar iyi düşünürseniz, o kadar iyi sonuç alırsınız. Yani istediğiniz eve uygun bir yapı ne kadar iyi düşündüyseniz, o kadar iyi ortaya çıkabilir.

İşte, düşüncenin iyiliğinden kastım bu. Yoksa, olumlu düşünmek, iyimser düşünmek, ‘‘iyi düşünmek’’ anlamına gelmiyor.

İyi düşünmek, iyi konsantre olabilmek, bir işi bütün ayrıntılarıyla başından sonuna kadar düşünebilmek, oluyor.

Şimdi iyi düşüncenin ne anlama geldiğini öğrendikten sonra, ‘‘iyi düşüncenin gücü’’ üzerinde durabiliriz.

İyi düşünce, öylesine güçlü bir enerjinin çekilmesine neden olur ki, kişi bu enerjiyi düşüncesi doğrultusunda fazla gayret göstermeden kullanır. Bunun için ne özel bir yönteme ihtiyaç vardır, ne de fazladan bir bilgiye. İşin sırrı sadece ‘‘iyi düşünce’’nin içinde saklıdır.

Aslında pek çok kişi farkında olmadan bu olağanüstü enerjiyi çekip kullanıyor. Kimbilir, belki siz de bir zamanlar, ya da şu anda bu enerjiden yararlanıyorsunuz...

Bunu anlamanız için küçük bir örnek vereyim;

‘‘Adam, küçük bir dükkanda tek tük gelen müşterilerine hizmet vermektedir. Bir gün gittiği davette tanıştırıldığı kişi kendisinden iş ister. Ancak, işin boyutları küçük dükkanın kapasitesinin üzerindedir.

Adam, heyecanlanır. Bu teklif, hayatının teklifidir. Fakat, işin ucunda mahcup olmak da vardır. Bunun üzerine bir kaç gün düşünmek için izin ister. Bir hafta sonra görüşmek için anlaşırlar.

Adam, bu işi yapmayı çok ister. Öte yandan istenilen işi ortaya çıkarması mevcut koşullarda imkansızdır. Ne yapacağını düşünmeye başlar. Bu işi başarırsa, hayatının yönünü değiştirebileceğinin farkındadır. Bütün bunlar daha çok heyecanlanmasına ve uykularının kaçmasına neden olur. Bu arada günler geçmekte fakat aklına bir türlü uygun bir formül gelmemektedir.

Artık gece gündüz bunu düşünmeye başlar. ‘‘Bu işi alırsam, nasıl yapabilirim’’ diye öylesine dikkatle düşünür ki, zihninde işin başlangıcından sonuna kadar bütün aşamaları hayal etmeye başlar.

İşte, o dakika yapabileceğini anlar. İçinin büyük bir enerjiyle dolduğunu hisseder. O sırada içindeki enerji öylesine büyümüştür ki, elleri titremeye başlamıştır. Elinde tuttuğu kalemi, düzgün tutamadığını görür ve masanın üzerine bırakır. Bu sırada düşünceleri daha da belirgin hale gelir ve yerinden kalkıp kendisine bir kahve söyler.

Kahveyi getiren kişi, adamın yüzüne bakıp ‘‘hayrola beyim, piyango mu, çıktı’’ der, adam şaşırır ‘‘nerden çıkarttın şimdi bunu’’ dediğinde ‘‘gözleriniz öyle bir parlıyor ki anca, piyangodan para çıkarsa, böyle olunur’’ der, kahveci... Adam, ‘‘öyle sayılabilir’’ der keyifle.’’

Adam, bu iş üzerinde öylesine konsantre olmuş ve öylesine iyi düşünmüştür ki, bu sırada farkında olmadan kozmik enerjiyi de içine çekmiştir. Hayat enerjisi de denilebilecek bu enerji, kişiyi canlandırmış, gençleştirmiş ve gözlerinden yansımasına neden olmuştur.

Sonrasına gelince... Adam, tabii ki, bu işi üstlenmiş, yapabileceğinin çok üzerinde bir sorumluluk almış olmanın getirdiği yükü çok kolay kaldırmış, bu arada uykusuz ve aşırı tempoda çalışma sonucu hastalanır gibi olduysa da, ‘‘iyi düşünce’’nin yarattığı enerjiyle yatağa düşmeden hastalığı atlatmış ve tam düşündüğü gibi başarıyla işi teslim etmiş.

Yapılacak iş her ne olursa olsun bir kez çok iyi düşünecek olursanız, bu ‘‘iyi düşünce’’ sizi işin sonuna kadar götürür. Çünkü, o anda yaratıcı enerjiyle bütünleşirsiniz. Ve bu enerji, arada çıkabilecek terslikler ve sorunlar ne olursa olsun bütün bunların üstesinden gelebilecek gücü verir, diyorum, Yasemin'ce...