Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Yaptıklarınız ve yapacaklarınız

Aslında anlatmak istediğim konuyu başlıktan şıp diye çıkartabilirsiniz. Yani burada uzun uzun anlatmaya hiç gerek yok.

Bunun üzerine ‘‘eee ne diye anlatıyorsun, boşuna vaktimizi heba edeceğine bilmediğimiz bir şey anlat’’ dediğinizi duyar gibiyim.

Ama herkesin çok çok iyi bildiği halde bir türlü anlamadığı çok önemli bir nokta var. Herkesin her sabah ve hatta günde bir kaç kez baktığı 'ayna'.

Ayna, neredeyse insanlık tarihi kadar eski ve hemen bütün kültürlerin ritlerinde (ayin) kullandıkları bir malzeme. Üstelik çok önemli bir malzeme.

Mesela 'kara ayna'ya bakıp geleceği görmek için kullanıyorlar. Aynanın içinden çıkıp gelen ya da aynanın içinden başka alemlere geçenlerin hikayeleri var. Bazı inanışlarda ise, bir takım varlıklarla irtibat kurmak için çok önemli bir araç olduğunu görüyoruz.

Bir zamanlar izlediğim David Carradine'ın oynadığı ‘‘Sessiz Flüt’’ adlı filmde bilgiyi arayan kahramının en sonunda ulaştığı bilgi kitabına bakmak için ısrar eder. Çünkü, oraya kadar ulaşmış olan 'Bilgiyi arayanlar' bakmaması için ısrar ederler. Zira, kitaba baktıktan sonra orada kalması mümkün değildir.

Halbuki öylesi cennet gibi bir mekanda ölümsüzlüğe kavuşmuş olarak yaşamak dururken kitaba bakıp gitmenin hiç manası yoktur.

Fakat, filmin kahramanı ölümsüzlüğü umursamaz ve ille de 'bilgi' der. Sonunda kitaba bakmasına izin verirler.

Yüksek bir yerde özenle korunan kutsal kitabın yanına gelir ve hayli kalın olan kitabın ilk sayfasını açar. Önce şaşırır ve diğer sayfaları açmaya başlar. Şaşkınlığı daha da artar ve sonuna doğru hızla karıştırdığı kitabın sayfalarına bakarak kahkahalarla güler.

Ne olup bittiğini anlamadan bakarken kitabı yakın çekimde gördüğümüzde her sayfanın aynalardan oluştuğunu anlarız. Evet, bilgi kitabının her sayfasında 'ayna'dan başka bir şey yoktur.

Hayatını ortaya koyarak aştığı onca tehlikeli maceranın sonunda ulaştığı bilgi 'ayna'dır.

* * *

Her gün sabah evden dışarı çıkmadan önce ilk yaptığımız iş, 'ayna'ya bakmak olduğu halde aynanın gizeminin hiç farkına varmayız. Sadece o sabah nasıl göründüğümüze bakarız. Biraz daha iyi görünebilmek için aynanın karşısında bir süre takılı kalırız. Ama hiçbir zaman ''karşımızda gördüğümüz kişi''nin kim olduğunu sormayız. Böyle bir şey aklımızın ucundan bile geçmez.

Bu kişi, şimdiye kadar neler yapmıştır? Ne maceralara atılmış, ne engebeler atlamış, nerelerden gelmiştir? Ve şimdi kimdir?

Hepimiz yarın ne olacağını düşünürüz.

Yarın neler yapacağımızı bilememenin endişesi içinde kıvranırız. Bunu bilmek için, bildiğini sandığımız kişilere danışırız. Ararız, araştırırız ama yine işin içinden çıkamayız ve gelecek endişesi içinde kıvranmaya devam ederiz.

Şimdiye kadar yaptıklarının endişesi içinde kıvranan birini gördünüz mü? Kıvransa bile bu, anlık bir hezeyandan öteye geçmez. Duruma göre bir gün, bir hafta belki de bir yıl sürebilir ama yarının endişesiyle her gün hatta her dakika (bu arada dikkatimizi çeken ve düşüncelerimizi oyalayan bir şeyler yoksa) kıvranmaya devam ederiz.

Halbuki o güne kadar yaptığımız ne varsa, bunlara bakmayı başarabilsek, yarını görebileceğiz. Tıpkı aynaya baktığımızda karşımızda gördüğümüz kişinin kendimizden başkası olmadığı gibi, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları