Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bir film

Şimdi bu film de nereden çıktı, diyeceksiniz. Hatta böyle bir zamanda kim sinemaya gider? Bal gibi de geçilir, hatta içeriye bile girilir. Düşünün bir; şu anda sinemaların bulunduğu binaları düşünün. En azından benim bildiklerimin hepsi çok sağlam yapılar. Kimileri çook eski. Kimbilir bugüne kadar kaç deprem gördü de sıvası bile çatlamadı.

Hem şimdi böyle bir bina depremde yıkılacak olursa, her yer dümdüz olacak demektir. Bu durumda ha sinemanın altında kalmışsın, ha sokakta üzerine bina yıkılmış, ne fark eder? Hal böyle olunca bilgilenmek ve bildiklerimizin dışındaki bilgilerin içimizde uyanması için ne gerekiyorsa yapmak gerek, diye düşünüyorum.

Bütün bu fikirler de geçen gün gittiğim ‘‘Matrix’’ adlı filmden kaynaklanıyor. Sloganını görür görmez depremi filan unutup içeri daldım. Şöyle diyor; ‘‘İnanılmaz olana inanın’’. Bunu yazan ‘‘işi biliyor’’ dedim içimden. Bu mesajlardan biri şöyleydi; ‘‘kaşığı bükmek istiyorsan, kaşığı bükmeye çalışmayacaksın. Onun olmadığını düşüneceksin. Eğilip bükülenin kendin olduğunu hissedeceksin.’’ Film bütün olarak (görüntü, ses, efekt, kurgu) bence çok iyiydi. Özellikle de konusu.

Matrix adlı film kişinin ‘‘kendine inancı’’nı öylesine güçlü bir biçimde ifade etmiş ki, derhal çocukları toparlayıp bu filme götürmeye karar verdim.

Doğrusu onların yorumunu çok merak ediyordum. Eve gelir gelmez anlatmaya başladım. Fakat, beni hemen susturup gördüklerini söylediler. Çok şaşırdım. Nerde, ne zaman, demeye kalmadan CD'sini alıp izlemişler. Olsun, dedim. Sinemada izlemek başka bir şey. İnsan, filmin içine giriyor. Bu film de içine girmeye değer diyorum, Yasemin'ce...

x

Yazarın Tüm Yazıları