Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Şuur yükseltme zamanı

Biliyorsunuz her şeyin zamanı var. Yemek yeme zamanı, uyuma zamanı, sevişme zamanı, girişimde bulunma zamanı ve aklınıza gelen her şeyin bir zamanı...

Koşullar oluşmadan, şartlar hazırlanmadan kısaca zamanı gelmeden ne yaparsanız yapın olmuyor. Yemek bile yiyemiyorsunuz. Uyuyamıyorsunuz, çalışamıyorsunuz.

İşte, şimdi de şuuru yükseltme zamanı. Koşullar, şartlar her şey hazır. Tek yapacağınız bunu istemek ve bu doğrultuda gayret göstermek, o kadar.

Bunun için birazcık etrafınızla ilgilenmek, dikkat etmek ve düşünmek yeterli. Her zaman olduğundan daha fazla bir gayrete gerek kalmadan şuurunuzu yükseltmeyi başarabilirsiniz. Çünkü, tam zamanı.

Bu zamanın geldiği nereden belli derseniz, etrafınıza biraz dikkatlice bakmanız yeterli olacak.

Dünyanın içine girmiş olduğu ‘‘felaketler dönemi’’ bunun tipik bir göstergesi.

Depremler, sel baskınları, yanardağların uyanması sadece felaket olarak algılanmamalı. Üzerinde birazcık düşünüp dünyaya ve bize neler olduğunu sorgulamalıyız.

Dünyanın fiziksel olarak gözle görülür şekilde harekete geçmiş olmasının bir anlamı var. Ve hepimizin bunları yaşamasının da bir anlamı var.

Şimdi bu anlamı çözme zamanı.

Düşünün bir; İnsanlığın bugün, ‘‘Güneş Tutulması’’nın olduğu güne kadar geldiği noktayı bir düşünün!

Sadece para, mal, mülk hırsı içinde bulunan insanlığın kendini, dostlarını, yakınlarını nasıl unuttuğunu hatırlayın.

Mal, mülk, koltuk kavgasına kendini kaptırmış olanların, gözünü para bürümüş olan insanların, dostlarını bile gözünü kırpmadan nasıl harcadıklarını, ezip geçtiklerini unutmayın.

Ve unutmayın ki, tüketmekten başka bir şey düşünemeyecek hale gelen insanların ‘‘miras yedi’’ zihniyetiyle doğanın nimetlerini çar-çur edip bitiriyorlardı.

Tüketmenin sonucunda ortaya çıkan pislik de cabasıydı. Her gün biraz daha kirlenen dünyayla birlikte düşünce ve davranışlarımız da kirleniyordu. Bu kirlilik öyle bir hal almıştı ki, dünyayla birlikte beynimiz de çöplüğe dönmüştü. O yüzden de etrafımızı göremeyecek hale gelmiştik.

Zaten kendini göremeyen kişinin etrafını görmesi de beklenemez.

Fakat, şimdi Dünya; ‘‘yeter bu kadar!’’ dedi. Ve kendimize gelmemiz için şöyle bir silkeledi.

Küçük bir silkiniş bile feleğimizi şaşırmamıza yetti. Fakat, şaşkınlığın verdiği halden bir türlü kurtulamıyoruz. Artık bizim de dünya gibi şöyle bir silkinip uyanmamız, kendimize gelmemiz lazım.

Korkuları ve canımızın yanmasını bir kenara bırakıp düşünmeye başlamamız lazım. Yaşıyoruz ama düşünmüyoruz. Yaşadıklarımız ise, her zaman olması gerekenler. Ve de bunların üzerinde düşünmeliyiz.

YAŞADIKLARIMIZA ÖRNEKLER

Düne kadar kapı komşumuzu dahi tanımayan biz, bugün tüm mahalleli ile sıcak bir dostluk ve dayanışma içine girdik.

İşimizi, gücümüzü bırakıp yardım etmeye koştuk.

Bir mahallenin imamı televizyona çıkıp ‘‘artık köpekleri bile seviyorum!’’ dedi.

Can düşmanımız ‘‘Yunanistan’’ bize, biz de onlara dostça bakmaya başladık. Hatta bir tanıdığım ‘‘Yunanistan’’daki felaket manzaralarını TV'de görüp ağladı.

Önemli olanın mal, mülk olmayıp ‘‘hayat’’ olduğunu söylemeye başladık.

Değerli olanın ‘‘insan’’ olduğunun farkına varıp gerçek ihtiyaçlarımızı belirledik. Yönetenlerden istemeye başladık. Ve bunların yapılması için fikir birliği içinde davranılmaya başlandı.

Bütün dünya tek gerçeğin ‘‘insan’’ olduğu görüşünde birleşerek yardım elini uzattı.

Bu sırada ortaya çıkan fikir ve görüşler tartışıldı, reddedildi, kabul gördü. Ve bütün bunlar birleşmenin boyutlarını sergiledi. Ve bunları yaşamaya devam ediyoruz.

Şimdi bütün bu yaşanılanları düşünmeliyiz. İçinde saklı olan gerçeği bulup çıkartmalıyız. Asıl değerlerin ne olduğunu sorgulamalıyız. Olması gerekenleri anlamalıyız.

Çünkü, anladıkça, şuurumuz yükselecek. Şuur seviyemiz yükseldikçe daha fazla anlayacağız. Evreni, dünyayı ve insanı kavrayacağız. Varlık nedenimizi keşfedeceğiz.

Anlayış kapılarımız açıldıkça aklımızla duygularımızı dengelemeyi başaracağız. Böylece yaşadıklarımızın manasını kavrayacağız.

Haydi, hep birlikte düşünelim. Anlayış kapılarımızı açarak şuurumuzu yükseltelim. Şimdi tam zamanı, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları