Yasemin'ce

Yasemin BORAN

Mars Yay’da dolaşıyor

Nihayet bir tatile çıkıyorum. Ve sonunda çocuklarla birlikte olacağım. Hepbirlikte Kapadokya'ya gidiyoruz.

Doğru zaman mı, değil mi, bilemiyorum. Fakat, bunu soracak zamanım ne yazık ki, olmadı. Halbuki bu çok önemli. Yani, gittiğiniz yerin uygun vaktinde orada olmak. O zaman çok daha verimli bir gezi yapabiliyorsunuz.

Görülecek yerleri hakkıyla görebiliyor, öğrenilecek ne varsa, öğrenebiliyorsunuz.

Fakat, zamanında gitmediniz mi, hava kapalı, bulutlu, yağmurlu olabiliyor. Hatta kaldığınız otelden burnunuzun ucunu bile dışarı çıkartamadan tatiliniz bitiveriyor.

Umarım öyle olmaz. Umarım ‘‘dünya harikası’’ peri bacalarını, o muazzam gün batımını görebiliriz. Ve de umarım, bir arkadaşımın sözünü ettiği ve de pek kimselerin bilmediğini söylediği gizli kalmış kiliselerini görmeyi başarabiliriz.

Her zaman söylemişimdir. Uzaklara gitmek, bana çok çekici, heyecan verici geliyor. Aslında nereye gittiğimin hiç önemi yok. Yollarda olmak bana yetiyor.

Daima yollarda olabilirim. Yani hiç valiz değiştirmeden. Eve hiç girmeden, oradan oraya dolaşabilirim.

Tabii nasıl olsa bir gün, eve döneceğimi kesinlikle biliyorum. Belki de onun için hiç kaygı taşımıyorum. Ama bunun zamanı hakkında hiçbir fikrim olmayabilir. Ve de benim için hiç önemli değil.

Bazen düşünüyorum, acaba farkında olmadan ‘‘şefaat’’ dilemek yerine ‘‘Evliya Çelebi’’ gibi dilim sürçüp ‘‘seyahat’’ mi dedim diye. Ama sanırım böyle bir şey olmadı. Çünkü, onun gibi seyahat etmeyi çok isterdim ama, hiç de öyle yapamıyorum, Yasemin'ce...