Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Dönüşü olmayan yol

Nereye doğru gittiğini bilmiyordu. Aklında bir tek düşünceden başka hiçbir şey yoktu. Zamanın nasıl aktığını, günün nerede başlayıp nerede bittiğini anlayamayacak hale gelmişti.

Nasıl yapacağım diye düşündü. Aslında çok geç gelmiş bir soruydu bu. Çok çok önceden daha işin başındayken sorması gerekiyordu bu soruyu. Fakat, her nedense aklına bile gelmemişti. Şimdi ise, arpacı kumruları gibi düşünüyor fakat, hiçbir çıkış yolu bulamıyordu.

Bunu yapmaktansa, ölürüm, diye düşündü. Fakat, bu düşüncenin gelmesiyle birlikte bütün bedeni sıtmaya yakalanmış gibi sarsılmaya başladı. Yok yok, ölmeyecekti. Bu düpedüz kaçmak olurdu. Hem ne olacağını da bilmiyordu. Üstelik, böyle bir noktada ölmek çok kolay olurdu. Ölüme kendini bu kadar kolay teslim edemezdi. Bugüne kadar ne kadar çok mücadele etmiş ve ne çok çalışmıştı. Şimdiye kadar nelerle başa çıkmış olduğunu düşündü. Hepsinin de üstesinden gelmeyi başarmıştı. Gene başarabilirdi.

Fakat, bu kez herşeyin çok daha başka olduğunu düşündü. Bu defa durum farklıydı. Kendisini düpedüz aydınlık ve karanlığın birbirinden açıkça ayrıldığı çizginin tam üzerinde yürüyormuş gibi hissetti. Hissetmekten öte apaçık görüyordu. Bundan sonra atacağı her bir adımın ne kadar kritik olduğunu seziyor bu yüzden de adım atmak istemiyordu.

Ortadan ikiye bölünmüş gibiydi sanki. Siyah-beyaz çizgi romanların içindeki bir resim olduğunu düşündü. Yarısı aydınlık, yarısı karanlık bir figürdü ve zamanın bir noktasında hareketsiz asılı kalmıştı.

Harekete geçmesi gerekiyordu. Hamle yapması, adım atması şarttı. Böyle dondurulmuş bir film karesi gibi yaşayamazdı. Birden bire hapsedilmiş duygusuna kapıldı. Sanki birileri zavallı bedenini o filmin karesine kıstırmışlardı. Ve ne kadar çabalarsa çabalasın oradan çıkamayacakmış gibi görünüyordu. Fakat, kendisi garip bir biçimde hiçbir şey hissetmiyordu. Orada çırpınıp duran sanki kendisi değilmiş gibi kayıtsızca izliyordu.

Gerçeküstü bir algılama içinde bulunduğunun farkına vardı. Fakat, bu duygu bile onu harekete geçiremedi. Hiçbir şey umurunda değildi. Ve, bu durum çok hoşuna gidiyordu. Garip bir mutluluk duygusu içindeydi. Düşünceleri gerilere gitti. Çok gerilere. Taa çocukluk yıllarına...

Çocukluk, ilk gençlik dönemlerinin ardından tüm yaşadıklarını izlemeye başladı. Her şey ne kadar hızlı gelişiyordu. Kendisini bugünlere getiren yolu açıkça görüyordu. Bugünleri nasıl hazırladığına şahit oluyordu.

Kararlarını nasıl aldığını gördüğü anda ilk kez duyguları harekete geçti. Büyük bir şaşkınlık içinde izlemeye devam etti. Evet, bundan sonrasını artık biliyordu. Fakat, şaşkınlığı hala devam ediyordu.

Uzandığı kanapeden doğruldu. Az önceki kıstırılmış duygusundan tamamen sıyrılmış, sakinleşmiş ve rahatlamış olduğunu anladı.

Günlerdir kendi üzerinde yaratmış olduğu aşırı baskıya dayanamayan zavallı beyni sonunda çözülmüş ve garip bir tecrübe yaşamasına neden olmuştu. Çok tuhaftı fakat, şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Hayatı boyunca farkına varmadığı çok önemli birşeyi kavramıştı. Ve, şimdi bunun üzerinde düşünmeliydi.

Evet, kendisini bulduğu noktaya nasıl geldiğini anlamıştı. Aldığı kararlar getirmişti onu buralara. Fakat, kararlarının tümü, ister çok düşünmüş, isterse hiç düşünmeden alınmış kararlar olsun hepsinin bir açıklaması vardı. Ve, bütün açıklamalar bugüne kadar geldiği yolu aydınlatıyordu. Üstelik, bundan sonra gideceği yolu da gösteriyordu. Evet, o tuhaf hal içindeyken ne kadar berrak bir biçimde görmüştü. Çünkü, o yolu belirleyen bugüne kadar yaptıklarıyla oluşmuştu. Ve asla geri dönüşü yoktu. Yani bugüne kadar geldiği yolu gerisin geri izlemesi imkansızdı. Sonra diğer insanları düşündü. Herkesin aynı olduğunu anladı. Kimse çıktığı yoldan geri dönemezdi. Belki başlangıç noktasına gelebilirdi fakat, hiç bir şekilde aynı yolu izleyerek gidemezdi. Üstelik geldiği başlangıç noktası hiç bir zaman ilk başladığı nokta olmayacaktı. Çünkü, yol boyunca izlediği kişi aldığı kararlar ve yaşadığı olaylar sonucunda sürekli değişmişti. Ve bugünkü kendi ile geride bıraktığı kendisi arasında neredeyse hiçbir benzerlik kalmamıştı. Bugünkü kişi olarak kendi başladığı noktaya gelmiş olsa bile gene o bildiği yoldan gidemeyeceğini biliyordu. Üst üste oturtulmuş dairelerde dönmek gibi birşey olurdu herhalde.

Şimdi ne istediğini biliyordu. Ne yapması gerektiğini de. Daireler çizmeyecekti. Yeni bir kararın arifesinde bulunuyordu ve yolunda ilerleyecekti. Bu yolun dönüşü yoktu.

Not: İki yıl önce yazdığım bu yazının tam da bugün için yazılmış olduğunu görünce tekrar yayınladım.

Yazarın Tüm Yazıları