Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Ödüllerin keyfi

Kim ne derse desin ve ne sebeple verilirse, verilsin. Ödül almak, kesinlikle duyguların en keyiflisi.

Birden bire aklıma ‘‘acaba ödül almak için mi, çalışıyorum’’ sorusu geliyor. Belki siz de böyle düşünüyorsunuz. Fakat, kesinlikle böyle bir beklenti ve düşünceye sahip değilim. Belki de ödül almak bu nedenle çok keyifli. Yani, sürpriz olması...

Tabii ödül almak için yapılan çalışmalar da var. Fakat, bu tip çalışmalar daha çok ‘‘yarış’’ gerektiren türden şeyler. Bunlar için bir genelleme yapacak olursak beden veya zihin yeteneklerinin yarıştırıldığı organizasyonlar, diyebiliriz.

Bireysel veya takım halinde yapılan bu yarışların sonucunda alınan ödüllerle benim burada anlatmaya çalıştığım ödül arasında fark var.

Ödül almak için çalışmakla, çalışmalarınızın ödüllendirilmesi başka şeyler.

Hemen itiraz edip ‘‘canım ne fark var, ödül ödüldür’’ diyenler olabilir. ‘‘Çok fark var’’ diye hemen cevabı yapıştırıp her ikisinin de keyfine varmış biri olarak hemen arasındaki farkı anlatmaya başlayabilirim.

Bir zamanlar okulun jimnastik takımında bireysel ve takım halinde ödeller almış olduğum için sırf ödül alabilmek için gecemi gündüzüme katarak nasıl çalıştığımı bir ben bilirim. Bir de aynı şekilde çalışanlar bilir.

Fakat, ne ödül, ne kutlama, ne de takdir beklemeden sırf inandığınız ve en iyisini yapmak için uğraştığınız işlerin karşılığında insanların bunu değerlendirip hiç beklemediğiniz bir anda sizi ödüllendirmesinin yarattığı duygu çok başka bir şey.

Mesela şu Kazdağları'nı kurtarmak için yaptığım çalışma sırasında zerre kadar aklımdan ödül fikri geçmiyordu. Bütün dikkatimi sadece ve sadece oradaki ağaçların kurtarılmasına yöneltmiştim. Gece rüyalarıma bile giriyordu. Bu çalışmanın karşılığında beklediğim tek şey oradaki karaçam ormanının kurtulmasıydı. Ve oldu. İşte benim için en büyük ödül buydu.

Sonra, Doğal Hayatı Koruma Derneği benim bu çalışmama I. Çevre Ödülleri Yarışması düzenlediği zaman, haber dalındaki ödülü verdi. İşte o sıradaki duygularım çok başkaydı. Bir yarışı kazanmış falan değildim. Ve de bunun yarattığı duygu çok keyifliydi.

Daha sonra Doğa Savaşçıları'ndan ‘‘Göçmen Kuşlar’’ın katledilmesi haberi üzerine bir ödül aldığımda şöyle düşünmüştüm; bütün bu çalışmaları ben ödül almak için yapmamıştım ki... Her insanın görev olarak düşünüp taa içinden hissederek kuşların hayatı için mücadele etmesi gerekiyordu. Ben de üzerime düşen vazifeyi yapmıştım. Elbette ki, çok uğraştım. Ama aklı olan herkes doğaya zarar gelmemesi için çalışır zaten. Çünkü, doğanın hayatı demek, kendi hayatımız demek, değil mi?

Fakat, yine de bu ödülü aldığım sırada müthiş keyiflenmiştim. Sonunda karar verdim. Beklemediğiniz ödül, yarıştığınız ödülden çok başkaydı. Ve bu fikrin bende iyice ortaya çıkmasını da ‘‘Beklerken Dergisi’’nin geçenlerde bana verdiği ödülle adamakılı pekişti.

Beklerken Dergisi de neyin nesi, diye sorabilirsiniz. Tabii herhani bir ‘‘bekleme noktasında’’ bulunmadıysanız bilmenize imkan yok. Çünkü, bu dergi parayla bayilerde satılmıyor.

Aslında satılsa ne iyi olurdu. Böylece bekleme noktalarına gitmeye gerek kalmadan herkes görebilirdi. Zira tamamı büyük bir özenle seçilmiş çok çeşitli haberlerle dolu bir dergi. Hem de muhteşem fotoğraflarla her zevke ve de farklı ilgi alanlarına hitap ediyor.

İçinde tarihi olayların ilginç kesitlerinden gidilip görülecek yerlerin tanıtımına, vücut geliştirmeden zihin geliştirmeye, hayvanlardan öykülere, güzellikten modaya kadar daha pek çok konu var. Ve bütün bunlar Türkçe'nin dışında Fransızca ve İngilizce olarak üç dilde yayınlanıyor. Çünkü, İstanbul, Ankara ve İzmir'in dışında Paris ve Zürih'de de dağıtılıyor. Tabii sadece bekleme noktalarına. Zaten bu nedenle derginin adı ''Beklerken'' Herhangi bir yerde mesela kuaförde veya bir doktorun salonunda ya da bir otelin lobisinde, beklediğiniz yer neresiyse, beklemenin yarattığı sıkıntıyı ‘‘Beklerken Dergisi’’yle dağıtabiliyorsunuz. Üstelik bir taraftan da bilgileniyorsunuz. Zira hem Türkiye, hem de dünyanın çeşitli bölgelerin haberler okuyup vaktinizi değerlendiriyorsunuz.

İşte başka bir örneği olmayan böylesi bir Türk & Fransız kültür projesinin içinde yer almak ve bir yıldır bu projeyi desteklemiş olmaktan keyifliyim. Fakat, bu projenin fikir babası Gar Ajans'ın sahibi Salih Onur, hiç aklımdan geçmeyen bir şey yaptı ve katkılarım nedeniyle beni ödüllendirdi. Benimle birlikte Tarihçi yazar Cemal Kutay, Radyo Contact, SİPA Press, Hoşgörü Briç Klübü, Korkut Erbuğ ve Şinası Bingel'i de ödüllendirdi.

Taksim Park Plaza Otel'inde yapılan bu ödül töreni sırasında duygularım kesinleşti ve kararımı verdim. Ödüllerin keyfi müthiş özellikle de beklemediğiniz ödüllerin, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları