Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bin an

Adam oturduğu çimenlerin kokusunu burnunda hissederek etraftaki evlerin pencerelerini, gökyüzünü, denizi ve insanları seyretti. Her şey gayet normaldi. Bir kaç dakika sonra tekrar etrafına baktı. Her şey yine aynıydı. Evler yerli yerinde, rüzgar olmadığı için bulutlar bile aynı yerdeydiler. İnsanlar da aynı halde.

Adam bir türlü emin olamıyordu. Tekrar baktı etrafına. Her şey ama her şey aynıydı. İçini bir şüphe ve ürperti sardı. Adam hem buradaydı, hem de burada değildi.

Etrafına baktığında sanki dünyada olmadığını ya da dünyanın burada olmadığını hissediyordu. Ve düşünmeye başladı. Okuduğu felsefe kitabında her şey aynıdır ve hiçbir şey aynı değildir, diyordu. Aklı karmakarışık ve duyguları alt üst olmuştu. Kendini güvende hissetmiyordu. Ama bu duygu onu mutlu da ediyordu.

Birden keskin ve hissedilir şekilde rüzgar esti. Fakat, bir yaprak bile kıpırdamadı etrafta. Ama rüzgar kendisini nredeyse sürükleyecekti.

Adam rüzgarla boğuşurken etrafına bakıyordu. İnsanlar sanki adamı görmüyorlardı. Ayrıca rüzgardan da etkilenmiş gözükmüyorlardı.

Adam nedenini anlayamadığı bir şekilde rüzgara karşı koymak istemiyordu. Rüzgarın şiddeti de giderek artıyordu. Ama insanlar hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Adam, şaşkın olmakla birlikte kendini emin bir şekilde rüzgara bıraktı.

Rüzgarın şiddeti geçmişti ama etkisi devam ediyordu. Adam bir müddet sonra rüzgarı, rüzgar olarak değil de daha farklı bir şeymiş gibi algılamaya başladı.

Evet rüzgar, cisimsiz ve renksizdi ama canlıydı. Ve adama şevkatle bakıyordu. Adam bir türlü anlam veremediği, bir o kadar da istekle rüzgara tutundu. Halbuki bundan o kadar emin değildi.

Rüzgara tutunmak çok garip bir istek ve davranıştı. Fakat, gerçekten rüzgara tutundu. Sonra akıl almaz bir boşluk içinde kendini kalabalığın içinde hissetti. Sanki sevdiği, tanıdığı herkes oradaydı. Ve adama yumuşak, pozitif elektriklerini gönderiyorlardı. Adam hiçbir şey görmüyordu, lakin görebiliyordu.

Simsiyah karanlık içinde renkler belirmeye başladı. İlk gördüğü ya da belirmeye başladığını zannettiği renk, sarıydı. Derken yeşil, kırmızı, mavi, turuncu...

Renkler sanki gökkuşağından düşer gibi beliriyorlardı. Birden bir sessizlik hissetti içinde. Renklerin belirdiği karanlık giderek derinleşip uzaklaştı. Adam, az önce oturduğu çimenlerin üzerindeydi. Fakat, bunu, çimenlerin kokusunu burnunda hissettiren rüzgar sayesinde anladı.

Adam ansızın etrafına baktı. Neler olduğunu düşünmesine bile zaman kalmadan her şeyin değiştiğini farketti. Gölgeler, insanlar hatta evler bile değişmiş görünüyordu. Fakat, bir şey aynıydı... Rüzgar.

*

Efsun, defterini uzatıp bu hikayeyi okumamı istedi. Okudum. O sırada sabırsız ve araştıran bir ifadeyle bekliyor, ben de onun beklediğini farkedip ağırdan alıyorum. Nihayet bitirdiğimi fark edince ‘‘eee’’ dedi.

Ben de ‘‘ne eeesi, güzel’’ dedim. ‘‘Sadece o kadar mı’’ derken yüzünün şekilden şekile girdiğini izliyordum. Dayanamayıp patladı ‘‘nasıl olmuş’’ ‘‘çok güzel, kimin bu’’ dediğimde beklediği soruyu almış olmanın keyfiyle yüzü ışıldadı ve büyük bir gururla ‘‘ben yazdım’’ dedi.

İşte şimdi şaşırma sırası bana gelmişti. Kızım diye söylemiyorum, yazdıkları hiç fena değildir ama ne yalan söyliyeyim böyle bir şey beklemiyordum. Şimdi soru sorma sırası bana gelmişti. Ne olmuştu da böyle bir yazı çıkmıştı? Anlatmaya başladı;

‘‘Bugün okuldan erken çıktık. Kübra'yla birlikte Moda'ya çıkıp sahildeki çimenlerin üzerine oturduk. Sohbet ettik, birbirimizin resmini çizdik ve bir de yazalım dedik. Böylece sanatsal faaliyetimiz tamamlanmış olacaktı! Öylesine kalemi defteri elime alıp düşünmeye başladım. Ne yazacaktım. Aslında dalgamızı geçiyorduk. O sırada resim yaparken durmadan kağıdımızı havalandıran rüzgar aklıma geldi. Sonra bir adam bizim gibi gelmiş ve buraya oturmuş olsun dedim ve sonuçta gördüğün yazı çıktı.’’

Ne de iyi çıkmış. Böylece kızımı tanıyordum. Aslında kızımın kimliğinde gençleri tanıyordum. Ve gençlerin aslında büyük bir yaratıcı enerjiyi içlerinde barındırdıklarını sezinliyordum. Umarım bu enerjilerini akıtacak alan bulurlar da mutlu insanlar olurlar diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları