Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Beklentiler ve mucizeler

Mucizelerin meydana geldiği zamanlara hiç dikkat ettiniz mi? Tabii bu arada ‘‘mucize’’nin ne olduğunu da anlamak gerekiyor.

Mucize, ‘‘imkansız’’ olarak gördüğümüz bir durumun meydana gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Mesela, beş takla atıp hurdaya dönen arabanın içinden burnu bile kanamadan çıkan bir çocuk için ‘‘mucizevi biçimde kurtuldu’’ diyoruz. Ya da doktorların ölecek gözüyle baktıkları bir hastanın hastalığını yenmesi, göçen bir binanın altından bir kaç gün sonra çıkartılan çocuğun yaşaması, İsa'nın ölüyü diriltmesi, Sai Baba'nın ‘‘vibuti’’ adı verilen külleri parmaklarının arasında oluşturması sayısız mucizelere bir kaç örnek olarak gösterilebilir. İsa, Sai Baba veya Hacı Bektaş Veli gibi şahsiyetleri bir tarafa bırakacak olursak, hepimizin ‘‘mucize’’ şeklinde tanımlayabileceğimiz küçük büyük yaşadığımız veya şahit olduğumuz akılla tarif edilemeyecek olaylar var. Ve de bunların hepsi büyük ihtiyaç anlarında karşılaştığımız durumlar. İşte, işin püf noktası burada, ‘‘ihtiyacın yarattığı beklentiler’’ mucizeyi oluşturuyor.

İhtiyacın şiddetiyle birleşen saf beklenti... Kurtulmanın mümkün olmadığını düşündüğümüz bir dert içinde kıvrandığımız sırada beklediğimiz mucize...

O anda bizi sadece bir mucizenin kurtarabileceğini düşünüyoruz ve bunu bekliyoruz. İşte bu güçlü beklenti, mucizenin oluşmasını sağlıyor.

Aslında mucize diye bir şey yok. Mucizenin kendisi ‘‘insan’’ ve kendinin farkında değil. Mucizeyi dışarıdan bekliyor. Ve karşılaşıyor.

Çünkü, o sırada içinde bulunduğu durum, kendi iç yeteneklerini harekete geçiriyor. Bilmediği, farkında olmadığı yeteneklerin harekete geçebilmesi için ‘‘ihtiyaç’’ların şiddetlenmesi gerekiyor. Ve bunun sonucunda mucizeleri yaratıyor. O andaki durumumuzla ilgili ‘‘mucize beklemek’’ dahi (tabii güçlü bir istekle) yeteneklerimizi harekete geçirip mucizeler yaratabilir, diyorum, Yasemin'ce...



Yazarın Tüm Yazıları