Woodstock’a dönüp bakınca

Ağustos 1969’da, New York yakınlarındaki Bethel’de, Max Yasgur adlı bir çiftçiye ait dev arazide 500 bin insan toplandı.

Toplanma amacı: 3 Günlük Aşk, Barış ve Müzik.
Müzik mi demiştik?..
Saymaya başlayayım, yorulunca bırakacağım:
Jimi Hendrix, Janis Joplin, Creedence Clearwater Revival, The Who, The Band, Country Joe & The Fish, Jefferson Airplane, Santana, Canned Heat, Grateful Dead...

Bir tatlı hayal olarak beliren Woodstock Festival’in gerçeğe dönüşmesi pek kolay olmadı.
Çiftçi Max Yasgur’a arazinin 3 günlük kullanımı için bugünün 500 bin dolarına denk gelen 50 bin dolar ödendi.
Günümüz şartları için bedava!
Ama önemli olan para değil, bir çiftçinin kapısını bu büyük belirsizliğe açma cesaretiydi.
Bu noktayı akıldan çıkartmamak gerek.
İlk ikna olan Creedence Clearwater Revival oldu.
CCR’dan John Fogerty 10 bin dolara “Olur çalarız” dedikten sonra büyük isimlerin iknası daha kolay oldu. CCR da Woodstock için sonra unutulmaz “Who’ll Stop The Rain”i yazdı...
Organizatörler The Who’dan Pete Townshend’i birkaç şişe Chianti şarabıyla kafasını bulandırdıktan sonra ikna etti.
Townshend sarhoş vaziyette “Tamam be çalarız ama 15 bin dolar isterim” dediğinde “Ama 11 bin dolarımız kaldı bizim” cevabını aldı.
Uzatmak gereksiz tabii: “Bir şişe daha var mı bundan, güzelmiş. Çalarız, çalarız...”

Çalanları biliyoruz, ya Woodstock’ta çalmayanlar?
Bob Dylan “Oğlum hasta” dedi, istemedi. Rivayet odur ki; Woodstock’a yakın düşen çiftlik evinde rahatsız edilmekten dolayı tepki göstermiştir.
Led Zeppelin’in menajeri “Çok fazla grup var, LedZep özeldir; bizim topumuz var, kendi maçımızı yapacağız” dedi, çıkmadılar.
Jim Morrisson “Açık havada ses dağılıyor, çalmak istemiyorum” dedi, The Doors olmadı.
Ama gelenler yetti de arttı.
186 bin bilet satılmıştı, 500 bin kişi geldi.

Medyanın ilk yaklaşımı “Hippiler çamur deryasında uyuşturucu etkisinde dağıtıyor” şeklinde oldu.
Woodstock’ın New York trafiğinde yarattığı olumsuz etki bile, orada olandan bitenden fazla yer buldu kendine haberlerde.
Woodstock’ta mühim bir şeyler olduğunu anlayacak kadar akıllı adam da yaşıyor bu dünyada.
Orada verilen mesajı çözmek, Woodstock’ın kodlarına hâkim olmak için film çekildi, kitaplar yazıldı vesaire.
40 yıl içinde Woodstock hak ettiği itibarı gerektiğince, hatta fazlasıyla kazandı.
Bugün 20’nci yüzyılda dünyayı değiştiren olaylar sıralanırken Woodstock muhakkak listeye giriyor.
Geçen ay çıkan dergilerin büyük bölümünde 40’ıncı yılında Woodstock tahlilleri, yayınlanmamış fotoğraflar falan vardı.

Endüstri durmadı, çalıştı tabii.
Meşhur Woodstock filmi, başka filmler, bonus materyalle doldurulmuş bambaşka filmler çıktı.
Mesela son olarak “The Woodstock Experience” adı altında bir dizi “limited edition” albüm yayınlandı.
“Yine mi Woodstock albümü?” şeklindeki ilk tepkinin ardından albümleri incelemeye başladığında paket ve içeriğe yakalanmamak mümkün değil.
Jefferson Airplane’in “The Woodstock Experience”ını alınca hem 1969’daki canlı performansın tamamını hem de bir dönemin mühim albümlerinden “Volunteers”ı ediniyorsun.
2 CD’ye ek olarak minik ama çok güzel bir poster de çıkıyor paketten.
Aynı uygulama Santana, Janis Joplin, Sly and the Family Stone ve Johnny Winter için de yapılmış.
Tek tek alabildiğiniz gibi box-set olarak da para bayılabilirsiniz.

10 yıl önce, Woodstock’ın 30’uncu yılı için de uğraş verilmişti.
40’ıncı yıl ise daha görkemli oldu.
Küçük bir konser verildi. Küçük derken 8 saat sürdü, tayfadan gelebilen herkes gelip çaldı Bethel’de.
Aradan geçen 10 yılda neler değişti acaba? Nasıl daha kıymetli oldu Woodstock?
10 yıl içinde insanlık aşk ve müzik ve barışa daha fazla özlem duyar hale mi geldi?
Hippi yanlarımız mı kabardı?
50’nci yıla kadar ne olacak halimiz?
Nostaljiden kuduracak mıyız?

Neyse ben susayım, o günü yaşayanlar konuşsun veda kısmında:
“Yaptığınız müzik vücut, göz ve saçtan mürekkep okyanusa çarpıp geri dönüyordu. Unutulmaz!” (Santana)
“Beni helikoptere bindirip uçurdular ve direkt sahneye indirdiler. Konser bi acayip, çok acayipti. Sonradan anladım ki o 500 bin kişi içinde kafası iyi olmayan tek kişi benmişim.” (Joe Cocker)
“Gitarım yok dedim, dandik bir gitar geldi. Gitar kayışım yok dedim, ip uzattılar. Pena yok, penasız çalamam dedim, bi paket kibrit attılar. Söylene söylene sahneye çıkmak zorunda kaldım.” (Country Joe McDonald)
“Sokak çetelerine katılmaktan bıkmışlardı, militan gruplara katılmaktan bıkmışlardı, Başkan’ın yalan dolan konuşmalarını duymaktan bıkmışlardı. Farklı bir yol arıyorlardı...” (Jimi Hendrix)
Yazarın Tüm Yazıları