Prof. Dr. Kadıoğlu'ndan hava ve iklim değişikliği açıklaması
İTÜ Afet Yönetim Merkezi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Iklim değişikliğinin Türkiye’yi neden bu kadar etkilediğine, AFAD’ın telefonlara gönderdiği ‘Hayati Uyarı Bildirimi’nin ne kadar yararlı olacağına dair görüşlerini DHA’ya anlattı. Kadıoğlu, “Eğer tüm Türkiye’yi tüm bölgeyi alarm ederseniz bu sizde Yalancı çoban Sendromu geliştirir. Herkesle beraber yağışın olmadığı bölgedeki bir adamı da uyarıyorsanız bu adam bir daha sizin erken uyarınıza inanmayacaktır. Ve gerçekte uyarsanız dahi dikkate almayacaktır. O yüzden çok tehlikelidir. Erken uyarıyı doğru yapmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BUNUN KÖK NEDENİ BİZİM ÇARPIK KENTLEŞMEMİZ”
Bu tür gök gürültülü sağanak yağışların zaten bu aylarda gerçekleştiğini belirten Kadıoğlu, “Dolu da bu aylarda yağar, hortum da bu aylarda olur, yıldırım da bu aylarda öldürür, sağanak yağışlar da yine bu aylarda sele neden olabilir. Aynı yalıtım yapmak gibi kentleri çarpık yapmazsanız gidip de dere yatağına yerleşmezseniz aşırı yağışlardan da az etkilenirsiniz. Dere kenarlarından kendimizi uzaklaştırmamız lazım yani dereleri yalıtmamız lazım. Dereleri yalıtımsız yaptığımız zaman, dereye girdiğimiz zaman yağmur yağdığında aşırı su derelerden akmak zorunda kalıyor. Su derede akarken yolunu bulamıyor gidiyor insanları, arabayı, evleri buluyor. Siz bunları yapıp da iklim değişti derseniz, bu anlamlı olmuyor. Bunun kök nedeni bizim çarpık kentleşmemiz. Nasıl ki binalarımızı yalıtımsız yapıyoruz aynı şekilde binaları dere içinde inşa ediyoruz. Dereleri kapatmış, yol ve cadde yapmışız. Her derenin kuruda olsa bir havzası var. Oraya yağan yağmuru toplayıp, taşıyacak ve dereden götürecek bir yolu var ama bizler o kadar havzanın yolunu taşıyacak bir yol bırakmamışız dereye. Bina yapmışız bir de o binayı derenin içinde sıfır giriş yapmışız. Su ne yapsın evlere giriyor. Yalıtımsız bina yaparsak, derelere bina inşa edersek iklim değişikliği diğer ülkelere göre bize çok daha fazla zarar verecek. Onlarda ölüm olmazken biz de daha fazla insan ölüp, hasta olacak” şeklinde konuştu.
“İLKOKUL BİRİNCİ SINIFTAN BERİ ÖĞRETİLEN MEVSİMLER GERÇEK ANLAMDA YOK”
Kadıoğlu, mevsimlerin geç başlaması diye bir şey olmadığını belirterek, “Vatandaşa ilkokul birinci sınıftan beri öğretilen mevsimler gerçek anlamda yok. Güneş duruyor, dünyanın dönüşlerine göre de yaz, sonbahar, kış, ilkbahar demişiz ama havanın bundan haberi yok. Bunlar tamamen astronomik şeyler. Aslında iki tane Mevsim vardır. Bir kış bir yaz bir de arada geçiş zamanlar vardır. Burada hava şartları uygun olduğu zaman her türlü hava olayı olur. Hava, havai iklim de değişken bir şeydir. Bunlar sabit değildir. Bizim ne yapmamız gerektiğini sorarsanız; Bir şehir mi yapıyoruz, o şehri 500 yıllık en şiddetli yağışı ve en şiddetli fırtınayı dikkate alarak yapmamız lazım. Hadi diyelim ki o kadar paramız yok binamızı 200 yıllık ya da hadi 100 yıllık verilere göre yaparsak iklim değişikliğinden etkilenmeyiz. Ama böyle ezbere, binaları yalıtımsız, evleri dere içinde yaparsak bundan etkileniriz. Çatılarımızı binalara monte etmezsek çatılar da uçar” dedi.
“ŞİKAYET EDİYORUZ AMA BİZ NE YAPIYORUZ DİYE BAKMIYORUZ”
Vatandaşın afet durumlarıyla ilgili eğitiminin yetersiz olduğunu vurgulayan Kadıoğlu, “‘Sel geliyor vatandaşın dikkatli olması rica olunur’ diyoruz ama vatandaş nasıl dikkatli olacak, öyle bir eğitim yok ki. Şimdi, eğitim yok, yapısal ve fiziksel önlem yok. Bakın buradan Ihlamur Dersinde Ihlamur Kasrına giderseniz, onu yapan adamların diploması, akıllı telefonu yoktu. Bilgisayarlarda yoktu ama adamlar dere yatağında bina yaptıklarını bildikleri için yaşam alanını bir kat yukarıda yapmışlar. Sel gelse bile içeriyi rahatsız etmiyor. Yan tarafta ise bizim öğrencilerimizin yaptığı şeyler var. Bunlar akıllı telefonlu, bilgisayarlı, modern mühendisler, sıfır girişli bina yapmış. Bir de dere yatağında bodrum kat yapmış. Şimdi burada suçlu iklim mi oluyor. Biz önce her şeyi doğru yapalım geri kalanlara iklim değişikliği deriz. Bir yandan doğalgaz faturasından, bir yandan sellerden şikayet ediyoruz ama biz ne yapıyoruz diye bakmıyoruz” ifadelerini kullandı.
“GERÇEKTEN SEL TEHLİKESİ OLMASI BEKLENEN ALANDAKİ İNSANLARIN ALARM EDİLMESİ LAZIM”
Prof. Dr. Kadıoğlu, geçen günlerde Türkiye’nin pek çok yerindeki vatandaşa gönderilen Hayati Uyarı Bildirimiyle ise şöyle konuştu:
“Meteorolojide erken uyarıyı genelde Meteoroloji Genel Müdürlüğü yapıyor ama AFAD da yapmaya başladı. Tabi bunun bazı kuralları var. Meteorolojide hava tahmini bölgesel yapılır. Uyarı tüm Türkiye çapında yapılmaz çünkü selin her yerde olma tehlikesi yok. Havanın yağışlı olma ihtimalini tahmin etmek için bir bölge verilir. Beklenen tahmin gerçekleşiyorsa bu kutu içinde alınır ve ‘Alan içinde beklediğimiz hava olayı gerçekleşecektir sizi hemen uyarabilir, alarm verebiliriz’ diye insanları hazırlamak gerekiyor. Sonra o kutu içindeki dere yatağı ve benzeri bölgede yani gerçekten sel tehlikesi olması beklenen alandaki insanların alarm edilmesi lazım. Eğer tüm Türkiye’yi tüm bölgeyi alarm ederseniz bu sizde Yalancı çoban Sendromu geliştirir. Herkesle beraber yağışın olmadığı bölgedeki bir adamı da uyarıyorsanız bu adam bir daha sizin erken uyarınıza inanmayacaktır. Ve gerçekte uyarsanız da dikkate almayacaktır. O yüzden çok tehlikelidir. Erken uyarıyı doğru yapmak gerekiyor. AFAD madem meteoroloji ile ilgili erken uyarılar yapmaya başladı o zaman Türkiye’deki AFAD başkanlığında da mutlaka meteoroloji mühendislerinin olması gerekiyor. Bunun bir felsefesi var o felsefeye uygun şekilde davranmaları için bir meteoroloji birimi kurmalarını tavsiye ederim.”