Paylaş
Türkiye’deki devlet makamlarının geçmişte İdlib’de Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) örgütü ve onun lideri Ebu Muhammed El Colani, yeni açıklanan gerçek adıyla da Ahmet El Şara ile olan geçmişteki ilişkisi, sonunda aleniyet kazandı.
HTŞ’nin 2018 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütleri listesine alınmış olması, Türkiye’nin de aynı yıl örgütü bir “Cumhurbaşkanı Kararı” ile terörist ilan etmesi ışığında, kapalı kapılar ardında yürüyen bu ilişki geçmişte oldukça sıkıntılı bir nitelik taşımaktaydı.
Buna karşılık son günlerde karşılaştığımız bazı görüntüler Türk makamları ile HTŞ liderliği arasındaki yakın ilişkilere açıklık getirdi. Örneğin, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Beşar Esad devrildikten dört gün sonra 12 Aralık tarihinde yaptığı Şam ziyareti sırasında, El Colani’nin kendisini Emevi Camisi’nden kullandığı arabayla alıp götürürken gözlenen yakınlık dikkat çekiciydi.
Bir önceki MİT Başkanı olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da geçen pazar günü Şam’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında El Colani ile karşı karşıya geldiklerinde el sıkışıp kucaklaşmalarındaki samimiyetin derecesi yine bir hayli göze çarpıcıydı.
Görüntüleri bir tarafa bırakalım. Daha önemlisi, bizzat Hakan Fidan’ın son günlerde verdiği mülakatlarda, MİT ile HTŞ arasındaki ilişkiyi olabilecek en açık ifadelerle anlatmış olmasıdır.
FİDAN: ‘TABİİ KOORDİNASYON İÇİNDE OLDUK, HEYET’İ TANIDIK...’
Konunun temelinde Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaştan sonra Türkiye’nin bu ülkedeki silahlı muhalefet gruplarıyla ilişkilerinin önemli ölçüde MİT üzerinden yürütülmüş olması yatıyor. MİT’in bu görev talimatı, Fidan’ın Hatay’a bitişik İdlib vilayetinde sahayı kontrol eden HTŞ ile ilişkisinin çerçevesini ortaya koyuyor.
Nitekim Fidan, 15 Aralık tarihinde Suudi Arabistan’ın “El Hades” kanalına verdiği mülakatta, geçmişte HTŞ’yi tanıdığını gizleme gereği duymadı. “Türkiye’nin Suriye’deki politikasının önemli bir ayağının mülteci gelişini önlemek olduğunu” hatırlatarak, “Onun için ileri hatlarda kontrolü elinde tutan muhalif unsurlarla Türkiye çalıştı” dedi.
Spesifik olarak bu mesainin HTŞ’yi konu alan kısmı için şunları söyledi Fidan:
“İdlib’de, Heyet Tahrir el-Şam’ın kontrolü altında 4 milyon Suriyeli vatandaş yaşıyordu. Bunların belli bir kriz esnasında Türkiye’ye gelmesi mümkündü. Bu krizlerin çıkmaması, oradaki varlığın istikrarlı devam etmesi için bizler tabii ki belli bir koordinasyon içerisinde hep olduk ve o süreç içerisinde de Heyet’i tanıma imkânımız oldu.”
‘ONLARA TAVSİYELERİMİZİ, NASİHATLERİMİZİ İLETTİK’
Fidan bununla kalmadı, aynı zamanda “Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi, nasihatlarımızı hep ilettik” dedi.
Bir başka anlatımla, HTŞ ile yürütülen ilişkinin, bu örgütün İdlib’de “Ulusal Kurtuluş Hükümeti” adı altında kurduğu sivil yönetim modelinin işleyişine dönük bir “tavsiye-nasihat” boyutu taşıdığını da açıklamış oldu Hakan Fidan.
“El Hades” mülakatının en ilginç kısımlarından biri, Suudi Arabistanlı gazeteci Hüseyin Şeyh Ali’nin “Peki HTŞ lideriyle uzaktan mı tanıştınız, yoksa belli münasebetlerle bir araya geldiniz mi?” şeklindeki sorusuna verdiği şu “ortadan” yanıttı:
“Ben biliyorsunuz Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 13 yıl yöneticiliğini yaptım. Suriye krizi başladığı günden itibaren de, yani mesaimin yarısını 13 yıl boyunca Suriye krizi aldı. Buraya (Dışişleri) geldikten sonra da aldı. Belli aktörlerle her zaman için temasım oluyordu işim gereği...”
‘HTŞ BM’NİN TERÖR LİSTESİNDEN ÇIKMALI’
Fidan’ın HTŞ ile çalışma ilişkisini açıkladığı bir diğer TV mülakatı da 19 Aralık’ta Katar merkezli El Cezire İngilizce kanalına oldu.
Dışişleri Bakanı, bu mülakatında Lübnanlı gazeteci Sami Zeidan’ın, HTŞ’nin El Kaide gibi terör örgütleriyle ilişkisini kestiği hususunda “ikna olup olmadığına” ilişkin bir sorusunu yanıtlarken, bu ilişkinin kopmuş olduğu yolundaki kanaatini belirtiyor.
Bu soruyu yanıtlarken, 13 yıl süreyle MİT’in direktörlüğünü yaptığını hatırlatarak, “İdlib bir sınır şehri olarak hemen yanı başımızda. Bu çerçevede terör ve terör bağlantılı faaliyetleri yakından izledik. HTŞ, kanaatimce kendisini El Kaide, DEAŞ ve diğer bağlantılı radikal unsurlardan koparmak anlamında büyük adımlar attı” diye konuşuyor Fidan.
Fidan, bir başka soru üzerine “BM’den başlamak üzere uluslararası camianın HTŞ’yi terör listesi’nden çıkarması zamanının geldiğini” kaydediyor, “son gelişmeler ışığında Türkiye’nin de farklı bir adım atabileceğini” söylüyor.
‘HTŞ İLE DEAŞ’A KARŞI İŞBİRLİĞİ YAPTIK’
Dışişleri Bakanı’nın aynı başlıktaki bir diğer ilginç beyanı geçen Cuma günü “France 24 TV” kanalına verdiği mülakattır. Burada muhatabı gazetecinin sorusu üzerine açık bir dille MİT’te olduğu dönemde HTŞ ile birlikte diğer terör örgütlerine karşı yakın bir işbirliği yaptıklarını anlatıyor.
Kanalın editörü Marc Perelman’ın sorusu ve Fidan’ın yanıtını aynen aktarıyoruz:
PERELMAN: HTŞ ve lideri Ahmed El Şara ile etkileşiminiz olduğunu varsayıyorum. DEAŞ ve El Kaide gibi terörist gruplarla mücadele etmek bakımından sahiden yararlı oldular mı? Artık terörist olmadıklarını göstermek ve aksine diğer terörist gruplara karşı işbirliği yapmak üzere sizinle başka Batılı istihbarat örgütleri ile çalıştılar mı?
FİDAN: Evet, büyük ölçüde... Özellikle DEAŞ liderliğine karşı mücadelede istihbarat paylaşımında mükemmel bir işbirliğimiz oldu. Bize çok yardımda bulundular. Hassasiyetler nedeniyle bunu o zaman duyurmadık. Ancak yıllar zarfında DEAŞ ve El Kaide bağlantılı örgütlerle ilgili istihbarat sağlama anlamında bizimle işbirliği içinde oldular.
Tam bu noktada Fransız gazeteci “Yüksek değerde hedefler de dahil mi, El Bağdadi gibi ya da...” diye sorduğunda, Fidan “Hatta yüksek değerde hedefler dahil...” diye yanıtlıyor.
HTŞ, DEAŞ LİDERİNİ ÖLDÜRDÜ
Burada kayda değer bir ayrıntı, El Şara’nın (El Colani) geçmişte DEAŞ’ın İdlib’deki hücrelerine karşı HTŞ olarak sistematik bir mücadelede yürüttüklerini bizzat kendisinin de 2020 yılında “Uluslararası Kriz Grubu”na verdiği bir mülakatta açıklamış olmasıdır. Keza, geride bıraktığımız yıllarda BM tarafından El Kaide ve DEAŞ terörü konusunda hazırlanan raporlarda, HTŞ’nin bu örgütlerin üzerine gittiği hususu yer almıştır.
Ancak böyle de olsa HTŞ’nin El Kaide kökeninden gelmesi, BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmasını önlemiştir.
Bu arada, DEAŞ’ın son yıllardaki liderlerinden üçünün İdlib’de öldürülmüş olması, sınırın hemen karşısındaki bu bölgenin DEAŞ tehdidi bakımından ne kadar problemli olduğunu gösteriyor.
DEAŞ liderlerinden Ebubekir El Bağdadi 27 Ekim 2019, halefi Ebu İbrahim El Haşimi el Kureyşi ise 3 Şubat 2022’de ABD’nin özel harekât timleri tarafından İdlib’de düzenlenen operasyonlarla öldürülmüştür.
DEAŞ’ın sonraki liderlerinden Ebu Hüseyin el-Kureyşi de 2023 yılında yine İdlib’de öldürülmüştür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Nisan 2023 tarihinde El Kureyşi’nin MİT’in Suriye’de gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hâle getirildiğini söylemişti.
Bu açıklamadan üç ay kadar sonra DEAŞ sözcüsü, 3 Ağustos 2023 tarihinde El Kureyşi’nin İdlib’de HTŞ ile çatışmada öldüğünü duyurmuş, ardından HTŞ’yi “MİT’in ajanları gibi hareket etmekle” suçlamıştı, Reuters’ın 4 Ağustos 2023 tarihli haberine göre.
Açık kaynak bilgilerinde bu gibi detaylara rastlamak mümkün.
YENİ DÖNEME ETKİSİ
Buraya kadar aktardığımız tespitler bize ne anlatıyor?
HTŞ ile geçmişte İdlib’de sahada tesis edilmiş işbirliğinin, geçen 8 Aralık’tan bu yana Şam’da Suriye’nin fiili liderliğini üstlenmiş olan El Colani’nin Türkiye’ye gösterdiği yakınlığın gerisinde önemli bir faktör olduğunu ve muhtemelen önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin seyri üzerinde olumlu bir etki yapacağını söylemek mümkündür.
Paylaş