Paylaş
Artık bekar hayatının tadını çıkaracaktı. 116 yaşında sigara içmeyi bıraktı. 120 yaş 237 günlükken vefat etti. Asya'lı pek çok insanın sıradan hikayesi aslında böyle yaşlara kadar yaşamak. 165 yaşın üzerine çıkmış kayıtlar var bazı Uzak doğu veya Asya köylerinde. Izumi'nin yaşı kayıtlar ile ispatlanabildiği yani tam olarak 29 Haziran 1869 doğumlu olduğu için onu örnek vermek gereği hissettim.
Uzun yaşamın sırrı nedir? Tabii uzun yaşam derken üretken bir uzun yaşamı kastediyorum. Çalışabilerek, gülebilerek, yiyip içerek.... Izumi tüm yaşamını küçük bir mercan adası'nda şeker kamışı çiftçiliği yaparak geçirmiş.
Her zaman çevresine basit yaşamanın önemini anlatmış. Basit yaşamak ve her şeyi gerektiği kadar yapmak çok önemliymiş uzun ve sağlıklı yaşamak için. 120 yaşına girdiğinde "schochu (Beyaz bir rom çeşidi) "su'nu yudumlayıp gençlik sırlarını çevresine anlatırken doktoru ona içki yasağı getirmiş ve o buna şiddetle karşı çıkıp içkisiz yaşayamayacağını, ölmeyi tercih edeceğini söylemiş. Belki içkiyi bıraksaydı daha da yaşardı.
Uzun yaşamayı tercih edip etmeyeceğinizi bilmesem de her insanın yaşadığı süreci sağlıklı geçirmek isteyeceğini biliyorum. Kimselere muhtaç olmadan, kendine yetebilmek hayattan zevk almak, çok önemli bir kuraldır zaten. Izumi çiftçilik yaparak düzenli egzersiz yapmak zorunda kalan, Japon mutfağı'nın diyete benzer bol balık-sebze ve minumum et içeren menüsü ile beslenen, hayatındaki sorunları minimum basitlikte yaşayan, kaos ortamını hiç yaşamamış biri. Yani terör, hırsızlık, tecavüz, cinayet, aldatılma, aldatma, kariyer korkusu, çocukların geleceği, yeni çıkan trendleri takip etme arzusu gibi duyguların hiç birini bilmiyor. Bilse de yıkıcı düzeyde bilmiyor. Bizim bildiğimiz gibi bilmiyor. O yüzden ilk kalp krizini 114 yaşında geçirmiş. O da müsaadenizle olmuş biraz. Yaşlılık hesabı...
Batı ülkelerinde tıp insan hayatına 74-80 yaş arası ortalama bir ömür biçmiş. Bu tarz ülkelerde ise insanlar bu yaşlara geldiğinde hayat onlar için sanki yeni başlıyor. Bizim bilmediğimiz, yapmadığımız, tercih etmediğimiz bir yoldalar. Sağlıklı beslenmek bizim için diyetisyenlerin gazabı iken onların en lezzetli yemeği. Spor yapmak zaten lüks bir aktivite içerisinde gidip geliyor. Çevremde ben de dahil hayatı boyunca düzenli spor yapmış tek bir insan tanıyorum. Sadece sevdiği için hiç bir bahaneye sığınmadan bu işe kesinkes vakit ayıranlardan. Gerisinin bedensel aktiviteleri heves tadında ya vakitsizlikten, ya üşenmekten bir fayda sağlayamayacak kadar çok kesintiye uğruyor.
Beynimizi çalıştırmaktan bedenimizi çalıştırmaya vakit bulamıyoruz bir türlü. Öyle alışmışız. Ara sıra Osman Müftüoğlu gibi hocaların çıkardığı kitaplarla gaza gelmesek onu da yapamayacağız zaten.
Huzur konusuna hiç değinmeyeceğim. Biz kaos yaşıyoruz. Kaos huzuru bozar, yıkar, parçalar. Adrenalin vücutta kaldığı müddetçe huzur olmaz. Köy hayatının değişmez rutini kaos yaşamış insanlar için sıkıcıdır. 5-10 günlük köy gezilerini filan da kastetmiyorum. Her gün aynı şekilde giyinmekten, aynı şeyleri yemekten, aynı işi defa defa yapmaktan bahsediyorum ben. Hiçbirimizin hazır olmadığı, hele hele gençken asla tercih etmeyeceği bir yaşam tarzından bahsediyorum. Yani "Hızlı yaşa, genç öl" sözümüz yerinde bir tabir oluyor.
İnsanoğlu sürekli şikayet ediyor. Huzur varsa sıkılıyor, huzursuzsa huzur için kaçıyor, gidiyor, sızlanıyor, sonra huzurdan yine sıkılıyor bu sefer yeni maceralara atılıyor ve hayatının karman çorman olduğundan bahsedip yine kaçıyor. Kimse elindekinden mutlu değil. Herkes daha iyisini istiyor. İyi kavramı herkese göre farklı bir boyutta.Ülkeye suç atıp duruyoruz. Toplumsal bir histeri yaşıyoruz artık. Herkes birilerini suçluyor. Karar yok, aksiyon yok, mutluluk yok. Mutlu haber boş olarak nitelendiriliyor. Para kazanmak için birbirimizi parçalayacağız yakında. Neredeyiz biz? Ne yapıyoruz?
...................................................................................................................
Gerisini böyler noktalarla yazarım ancak. Bin kalem var yaşamımız hakkında soru sormam gereken...
Cevap veren de yok ki. Büyük düşünürler "Cevap kendinde!" diyor, sıradan bizler
kendimizin farkında bile değiliz başkalarını düşünmekten.
Merak ediyorum insanoğlu ne istiyor? Huzur mu? Para mı? Toprak mı? Hepsini de mi? Mümkün mü hepsi birden?
????
Kimiz biz?
Paylaş