Üşüyorum, sisler içinde ürperiyorum

KEMİKLERDE kurşun izi var. Bir bölümü yanık. Kemikler bugün değil, dün değil, beş yıl önce bulunuyor. Diyarbakır, Kulp İlçesi, Bağcılar Köyü kırsalında.

Bağcılar Köyü’nde oturan Bulut Ailesi Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına başvuruyor. Yakınlarının gözaltında iken kaybolduğunu öne sürüyor. Bulunan kemikler için DNA testi istiyor.

Test yapılıyor, sonuç önceki gün açıklanıyor.

Kemikler gözaltında iken kaybolan Bulut Ailesi’nin beş üyesinden Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut’a ait.

AİLE ANLATIYOR


DNA testi sonrasında Bulut Ailesi’nden Abdülbaki Bulut konuşuyor:

"Askerler köyümüze geldi, eşyalarınızı çıkarın, yakacağız, dediler. Ben dahil yedi kişiyi götürdüler. Üç akrabamla beni serbest bıraktılar. Üç akrabamı bırakmadılar, ne yapmışlarsa onlar biliyor."

Dehşet veren manzara. Önceki akşam NTV haberlerinde yayınlanıyor.

Taraf gazetesi günlerdir benzer yayın yapıyor. Büyük cesaretle üzerine gidiyor. Peşini bırakmıyor. Taraf’ı ve Ahmet Altan’ı bu cesaretinden dolayı kutlamak gerekiyor. Israrlı yayın, gerçeği arama tutkusu.

Gerçeği aramanın hukuki ve resmi boyutu ise savcılığın görevi.

HAYATİ SORU

DNA testi ve Abdülbaki Bulut’un sözlerinden sonra hayati bir soru var:

Abdülbaki Bulut’un anlattıkları doğru mu?

Bunu araştırmak için, o köyde başkalarının ifadesine başvurmak gerek.

Köye gelenler kimler? Kendi iradeleriyle mi geliyor, başkasının emriyle mi? Köyü neden yakmak istiyorlar? Üç kişiyi neden öldürüyorlar?

Hiçbir zaman yanıtı bulunamayan, tipik faili meçhul cinayet soruları.

Eğer anlatılanlar doğru ise, gözaltında iken başka kimler ve neden öldürülüyor?

Eğer anlatılanlar doğru ise, PKK terörünün 25 yıldır neden sürdüğüne ilişkin ipuçlarına ulaşmak mümkün mü?

Eğer anlatılanlar doğru ise, Kürt sorununun neden kangrene dönüştüğünü anlamamız kolaylaşabilir mi?

Buna karşılık, eski bir PKK’lı Abdülmuttalip Tuncer de, "Faili meçhul cinayetlerin yüzde yüzünü PKK yaptı" diyor. Bu da, tam ters ifade.

HUKUK DEVLETİ

Ters, düz, kitaplarda yazıyor, başta siyasiler, her meslekten insanın nutuklarında geçiyor, burası hukuk devletir, diye. İşte, fırsat. Hukuk devletini hepimizin gözüne sokmanın tam sırası.

Biraz ötesi, ben iktidarım, nutuklarını kanıtlamak zamanı.

Her an, herkesin başına, nelerin gelebileceğinin bilinmediği bir ülke. Telefonların hayásızca dinlendiği bir ülke. Kendi kampındaki insanlara kıyak çekme cennetine dönüşen bir ülke.

Onca faili meçhul cinayet sonrasında, hiçbir şey olmamış gibi, olağan bir günü yaşamaya devam eden bir ülke.

Bu demokrasi ve hatta hukuk devleti ve icabında ve döne dolaşa hem demokrasi, hem hukuk devleti.

Şimşek söylemiyor çünkü voltaj düşük

RAKAM sabıkası ayyuka çıkmış olan TÜİK’in yetkilisi TV’de, "Büyüme rakamları yazılırken voltaj düşmüş, oranlar yanlış yazılmış" diyerek muhteşem teknik bir açıklama yapıyor. Bunu söylerken yüzü hiç kızarmıyor.

Demek ki, bir şey yazarken, önce elektrik idaresine sormak gerek. Eğer voltaj düşecekse, yazıya çiziye paydos. Olur a, voltaj düşüklüğü normal sözcükleri bir anda küfür haline getirir, insanın başına iş açılır.

Önceki gün Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında voltaj yine düşük. TÜSİAD yetkilileri "IMF ile pürüz nerede" diye soruyor. Çok normal, çünkü ortada hálá krize karşı önlem yok.

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, kabinenin belki en sevimsiz bakanı Mehmet Şimşek bu çok normal soruya, "söylemem" karşılığını veriyor ve mikrofonunu kapatıyor. Voltaj düşüyor.

Oysa, Şimşek yanıt verse, belki ortaya farklı bir fikir çıkabilir, katkıda bulunmak mümkün olabilir. Ama, voltaj düşük.
Yazarın Tüm Yazıları