Ulusal programda yorum sıkıntısı

AVRUPA günü nedeniyle dün düzenlenen toplantılar ve yapılan önemli açıklamalar, Türkiye'nin önündeki kısa vadeli hedefin ne olduğunu net bir biçimde ortaya koydu.

İdam cezasının, ana dil öğrenimi ve ana dilde yayının önündeki engellerin kaldırılması.

Bunlar gerçekleşirse, Türkiye bu yıl sonunda yapılacak olan Avrupa Birliği Kopenhag Zirvesi'nde tam üyelik müzakereleri için bir tarih alabilir.

Türkiye ile AB arasında geçen ay yapılan Ortaklık Konseyi'nde Türkiye bu konuyu gündeme getirmiş ve Komisyon yetkilileri de, bu üç noktada somut adımlar atılması halinde yıl sonunda Konsey'e tavsiyede bulunacaklarını söylemişledi.

Ancak koalisyon hükümeti içinde tam bir görüş birliği yok.

Yapılan açıklamalara göre, DSP ve ANAP bu konularda TBMM kapanmadan önce adım atılmasını istiyor. MHP ise farklı bir tavırda.

Durum gerçekten böyle mi? Sorun nerede?

* * *

DÜN MHP'ye yakın çevrelerle yaptığım görüşmelerde ilginç bir durum ortaya çıktı.

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, dün Avrupa günü nedeniyle yaptığı konuşmada, ‘‘Ulusal programda verilen sözleri yerine getirmek istemeyenler Türkiye'nin değişmesine karşı çıkanlardır’’ derken, MHP'ye yakın çevreler ana dil önündeki engellerin kaldırılmasının Ulusal Program'da yer almadığını söylediler.

‘‘Geçen yıl mart ayında Ulusal Programı hükümet olarak kabul etmedik mi? Ettik. Orada ana dil konusu yok. Şimdi neden ulusal program yeniden tartışmaya açılıyor?’’ sorusu soruluyor bu çevrelerde.

Ana dil önündeki engellerin kalkmasıyla ilgili bir koşulun Ortaklık Belgesi'nde yer aldığı söyleniyor.

Evet doğru. Ama o belge Türkiye ile tartışılarak hazırlandı. MHP bunu kabul etmiyor. ‘‘Tartışıldıysa, bizim haberimiz olmadı bu tartışmadan’’ deniyor.

* * *

GERÇEKTEN de Ulusal Program'da ana dil konusu açıkça yer almıyor. Bu muğlaklık, Avrupa Birliği tarafından da eleştirilmiş ve Ulusal Program'ın yeniden gözden geçirilebileceği yanıtı verilmişti Ankara tarafından.

Ancak, açıkça yer almasa da Ulusal Program'ın siyasi kriterler bölümünde yer alan, ‘‘Tüm bireylerin, herhangi bir ayrım yapılmaksızın ve dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi görüş, felsefi inanç veya dinine bakılmaksızın tüm insan hakları ve temel özgürlüklerinden tam olarak yararlandırılması, düşünce, vicdan ve din özgürlükleri’’ başlığı altında yer alan bölümde, Türkiye'nin bugüne kadar imzalamadığı uluslararası yasaları imzalayacağı sözü veriliyor.

Bunlar arasında Avrupa İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya dair Sözleşmenin, Türkiye tarafından bugüne kadar sonuçlandırılmayan ekleri de bulunuyor.

Bu anlaşmaların ve eklerinin tam olarak benimsenmesi tartışılan ana dil, öğrenim ve yayın konusunu da içeriyor.

Ama MHP'nin çekimserliğinin esasını, Kıbrıs oluşturuyor. Çözümden önce tam üyelik verilmesi halinde Türkiye ile Avrupa ilişkilerinin zaten çıkmaza gireceğine inanılıyor. Avrupa'ya güvenilmiyor.

Bütün bu endişelerin tartışılması gerekiyor. Vakit geçirmeden.
Yazarın Tüm Yazıları