Ulusal güvenliğe düşkün olanlar samimi mi?

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın parti kongresinde yaptığı konuşmada, ulusal güvenlik politikamız aleyhinde söylediği sözlere şaşırmamak mümkün değil.

Sayın Yılmaz bilmelidir ki, ulusal güvenlik 'devletin, Anayasa düzenini, ulusal varlığını, bütünlüğünü, uluslararası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve bütün çıkarları yanında, uluslararası antlaşmalarla tespit edilen haklarını her türlü iç ve dış tehditlere karşı koruması ve kollaması'dır. Yani, ulusal güvenlik sadece, herhangi bir dilde eğitim ya da radyo, TV yayını değil, aynı zamanda ülkenin sosyal, siyasal, ekonomik, sağlık, adalet ve gelir dağılımı konularını da içine almaktadır. Ülkede, gelir dağılımı bozulmuşsa, enflasyon 30 yıldır önlenemiyorsa, adalet ve sağlık hizmetleri büyük oranda aksıyorsa, ülkede ulusal güvenlik tehlikeye girmiş demektir. Türkiye'yi memnunsuzlar ülkesi haline getirenler ve bu yolla, devlete ve siyasetçiye olan inancı yıkanlar aynı zamanda laik-demokratik sistemi ve ulusal bütünlüğü tehlikeye düşürenlerdir. 120 milyonluk asgari ücret, 200 dolarlık memur maaşı ve işsizler ulusal güvenliğimizi derinden tehdit eder niteliktedir.

Sayın Yılmaz ve onun gibi düşünenler, önce bunlara çözüm getirsinler. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde bu sorunlar daha da büyüktür. Bunları çözemeyenler, vatandaşlarımızı Kürtçe eğitimle, TV ile oyalama siyasetini bırakmalıdır.

Ayrıca ben, Yılmaz'dan bugüne kadar ulusal güvenlikle ilgili bir söz duymadım. Başbakan olduğu günlerde dahi bu konunun üzerine gitmedi. Şimdi ise kongrede bu konuyu gündeme getirmesinin özel bir anlamı olduğunu sanıyorum. Bu da halkın gündeminden ekonomiyi çıkarmaktır. Ancak ulusal güvenlik tartışmaları halkın karnını doyurmayacak ve aş-iş demeye devam edecektir.

Kabul edilmelidir ki, Türkiye çok iyi yönetilen bir ülke olsaydı büyük olasılıkla PKK da, irtica da olmayacaktı. Hatta, çok iyi yönetilen Türkiye'nin çok iyi siyasetçileri de olacağı için Mesut Yılmaz da olmayacaktı.

Mert KARA-İSTANBUL

Büyükşehir çalışıyor


CUMHURİYET Caddesi yeniden düzenleniyor. İlk anda sevindirici bir haber gibi geliyorsa da trafik tıkanıklığı, toz, pislik, düzensizlik ve israfın us kabul etmez boyutlarıyla durum giderek azap halini alıyor. İşe başlayalı bir ayı geçmesine rağmen ortada elle tutulur bir gelişme yok. Yetersiz işçi kiralık bir makina ile iş bitmek bilmiyor. Şimdiye kadar Divan Oteli'nden Pangaltı'ya kadar olan bölümün bitmesi gerekirdi. Büyükşehir çalışıyormuş. Evet Büyükşehir hakikaten çalışıyor ama ne biçim çalışıyor?

20 metre kaldırıma gerek var mıdır? Park yeri niye düşünülmemiş? Yeni düzenlemeyle neredeyse yola yer kalmamış. Okullar açılana kadar bu işler bitirilirse şaşırırım.

Vasıfsız işçiye, bilgisiz mühendislere ve iş hayatında köy yolu bile düzenlememiş beceriksiz müteahhitlere şehrin en prestifli caddesini tecrübe kazandırsınlar diye mi verildi?

Yaşar ÖZEL-İSTANBUL

Saygılı olun


HALKA saygılı olun. Bu halk bugün Tayyip Erdoğan iyi veya kötü amma seviyor. Bugüne kadar sizin beğendiklerinizi sevdi, size güvendi. Ama onlardan bugün sizler de şikayetçisiniz. Daha parti kurulmadı. Bu ne telaş ve korku? Rahmetli Turgut Özal'a da aynı şeyi yapmadınız mı?

Bugün Özal'ı herkes arıyor.

Bugüne kadar geçen 3.5 yılda sonunda; hizmet adamı, gönül adamı Tayyip Erdoğan İstanbul halkının aradığı gibi.

Tahsin SALİHOĞLU Avcılar eski Belediye Başkanı

Aqualand işkencesi


KUŞADASI Belde Sitesi sakinlerinden: Bizim gibi çevremizdeki yüzlerce kişi dinlenmeye yazlığımıza geliyoruz. Ancak komşumuz Long Beach Aqualand eğlence merkezi yüzünden tatilimiz rezil ve zehir oluyor. Çünkü eğlence merkezi, biz ve komşu sitelerden çıldırtan boyuttaki gürültü kirliliğine karşı yapılan uyarılara kulak asmıyor, buna karşı inatla daha da artırıyor. Bize; siteniz yanlış yere kurulmuş deniliyor. Kaymakamlığa, polise, belediye ve diğer yetkililere yaptığımız başvurulardan bir sonuç alamıyoruz. İşkence karşısında çaresiz insanların sesine kulak veriniz.

O doktor


HAYATIMIZDA yaşadığımız en acı ve asla unutamayacağımız olayı sizinle paylaşmak istedik. 19.7.2001 sabahı Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Acil Servisi'ne karaciger sirozu ve kanama teşhisiyle babamız Yalçınkaya Doğanay'ı getirdik. (Daha sonra kaybettik.) Ne bilebilirdik, üniversite hastanesinde hasta psikolojisi ve insan sevgisinden böylesine uzak bazı doktorlara muhatap kalacağımız. ‘‘Defolun çıkın. Ben sizin hastanıza bakmak zorunda değilim’’ diye bağıran bu doktorun ettiği Hipokrat yemini nerede kaldı? İnsanı umursayan, acılarını paylaşan bir kültürün yetiştirdiği doktorlar bunlar olamaz, olmamalı. Yine de o doktorun doğruyu bulmasını umut ediyorum. Acaba ülkemizin insanları böyle yetişmiş doktorları mı hak ediyor?

Füsun SÜMER-İZMİR

Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan’a


1- Kör ve sağırlara

GEÇENLERDE
köşenizde duyarlı bir vatandaşın yazısı yayınlandı. 4477 sayılı yasanın kademeli geçişle ilgili 17. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin iptali ile ilgili... Yazının amacı, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayın tarihinden itibaren 6 ay içinde bu maddenin hükümet tarafından yeniden düzenlenmezse, bundan böyle kadın 58, erkek 60 yaşından önce emekli olamayacak gerçeğini, işçi hakkı gözeten sendikalarımıza, Sayın Yaşar Okuyan'a ve bu konuyu duyarsız kalan medyaya hatırlatmaktı.

Gördük ki, bugüne kadar bu kesimden en küçük bir hareket olmadı.

Sayın ilgili ve yetkililerden tüm vatandaşlar adına rica ediyorum:

Bu konuda detaylı bir açıklama yapsınlar ki, ne olup bittiğini ve en önemlisi hükümetin bu konudaki gerçek fikrini öğrenelim. Örneğin, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de ne zaman yayınlandı? Süre ne zaman bitiyor? Sayın Yaşar Okuyan'ın bu konuda bir hazırlığı var mı? Yoksa Allah razı olsun Anayasa Mahkemesi'nden deyip kulağının üstüne yatacak mı? İşte o zaman gerçek mezarda emeklilik olur ve vebal Sayın Bakan'ın üstüne kalır.

Şükrü GÖKOĞLU-KUŞADASI

2- Turizm sektöründe çalışan köleleriz

SADECE
polisler 12 saat çalışmıyor. Turizm sektörü de aynı durumda. Polislerin hiç olmazsa sosyal güvenlikleri var; turizm işçileri ise sigortadan bile yoksun. Az personel çok iş mantığı ile hareket eden işvenlerimize 'neden sigorta yapılmadığını' sorarsanız sizi kapının önüne bıraktıklarını biliyor musunuz? Turizm çalışanlarının hiçbir zaman sosyal yaşamı olamaz, hasta olamaz... Aynı zamanda en düşük ücretle çalışır. Tekstil sektörü de böyle. Hiçbiri fazla mesai ödemez. Bana göre Türkiye'de en büyük vergi ödemeyen kesim turizmdir.

Semra SÜRÜCÜOĞLU-DENİZLİ

3- Prim borcu ödemenin bedeli

BAĞ-KUR'
a prim borcu olan esnafa getirdiğiniz kolaylık için teşekkürler. Ancak!.. Kişi borcunu ödeme talebiyle Bağkur'a müracaat ediyor; 'Borcumu bana tanınan 18 ay süre içinde ödeyeceğim' diyor. Buraya kadar tamam. Ne yazık ki, sigortalı 18 ay boyunca eşi ve çocukları sağlık hizmetlerden yararlanamıyor. 300-500 milyon TL prim borcunu ödeyemeyen esnaf, hastane masraflarını nasıl karşılayacak. Vicdanlarınıza hava olunur.

Salamon DİLER-İSTANBUL

MESAJ


TÜRK Telekom Basın Müşavirliği, ‘‘Telekom'un zam cinliği’’ (13.7.2001) başlıklı yazıya şu açıklamayı yaptı: ‘‘Telefon abonelerinden her ay 100 kontör karşılığı abonman ücreti alınmakta, (KDV'de dahil olmak üzere bugün için 4.130.000 TL) abonman ücreti karşılığı tanınan kontör hakkı, o ay içerisinde kullanılmasa dahi, yıl sonuna kadar izleyen aylara aktarılmaktadır. Kontör ücreti TEFE'ye göre tahakkuk dönemleri itibariyle düzenlenmektedir. Telekomünikasyon hizmetlerinde KDV'nin % 26'dan % 18'e düşürülmesi nedeniyle tarifelerimiz KDV'deki düşüş oranında indirilmiştir.’’
Yazarın Tüm Yazıları