Türk’ün ticaret zekası

Teknoloji mağazalarının yeni reklam stratejisi bu oldu; açılışlarında ucuz mal satarak izdiham yaratıyorlar ve haber oluyorlar.

Hatırlarsanız Medya Markt’ın açılışında cam çerçeve kırılmış, insanlar birbirini ezmişti.

Dün sabah da, şehrin son alışveriş merkezi (bu yazı basılana kadar yeni bir tane daha açılmazsa) Astoria’da Electro World açıldı...

Gece 01.00’de Astoria’nın tam karşısında evi olan bir arkadaşım aradı, "Şu an pencereden bakıyorum ve Astoria’nın önünde 100 kişilik bir grup var"...

- Niye, alışveriş merkezlerini mi protesto ediyorlar?

- Yok, kuyruk bekliyorlar...

- Ne kuyruğu?

- Sabah, Electro World açılacakmış.

- Yağmur yağmıyor mu orada?

- Islanıyorlar zaten!

Sabah yeniden aradı, kuyruk metrelerce uzamış "En az 500-600 kişi oldu" dedi...

Teknoloji mağazaları bunu reklam için yaparken, kuyrukta bekleyenlerin de iyiden iyiye bu işi ticarete döktüklerini düşünüyorum artık.

Evinin ihtiyacını gidermekten çok, 500’e aldığı malı dışarıda 1000 liraya satanlar bu kuyruktakiler...

Bir gecede 500 lira kazanmak hiç fena değil.

Bir elektronikçi arkadaşım, geceden çırağını göndermişti meşhur Medya Markt meydan muharebesine...

Yani elektronik mağazalarının önündeki kuyruklara bakıp da, teknolojiyi yakından takip ediyoruz diye sevinmeyin, gördüğünüz Türk’ün ticaret zekasıdır...

İşte RTÜK Başkanı’na gelen şikayet sayısı

Can Tanrıyar-Petek Dinçöz nikahının şahidi RTÜK Başkanı Zahid Akman’la ilgili RTÜK’e kaç şikayet geldiğini merak edip, sormuştum...

Zahid Akman aradı; "Sen yazana kadar hiç aklıma gelmemişti bu konu, yazını okuyunca hemen baktırdım" dedi...

16 telefon gelmiş RTÜK’e, RTÜK Başkanı’yla ilgili olarak...

10 tanesi "Ne işi var Başkan’ın nikah şahidi olarak orada" diyen eleştirilermiş.

6 tanesi ise "RTÜK’ün güler yüzünü gösterdiniz" diyen tebrik telefonları.

Ben açıkçası olumlu-olumsuz daha çok telefon gelmiş olacağını düşünüyordum.

"Kendinize ceza verecek misiniz" dedim, gülüştük.

RTÜK ve Zahid Akman’ı en sert eleştirenlerden biriyim, buna rağmen Başkan’la karşılıklı sevgimiz bakidir...

Bu rakamları bana telefon açıp cesaretle açıklaması da bunu gösteriyor zaten.

Manzara

Topaz’ın ismini sık duydum bu aralar, Gümüşsuyu’ndan İnönü Stadı’na doğru inerken sağdaki son binanın altında açılan yeni bir restoran bu...

Dedik ki, "Topaz’a gidiyoruz"...

Daha doğrusu "Gidelim mi" diye sorduk çünkü kadro öyle ağır ki tek başına sorumluluk almanın imkanı yok, kötü bir yer çıktıysa bittin!..

Bu yüzden baş köşeye Türker İnanoğlu’nu oturttuk, manzarayı full screen görüyor ki, içimiz rahat!

Hemen yanında Hürriyet Yayın Koordinatörü Fikret Ercan var, onun yanında Vatan Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu...

Oldu mu size masanın sol tarafında koyu bir Beşiktaş cephesi...

Neyse ki onların manzarası da iyi.

Mehmet Ali Birand’ın deyimiyle "Kanal D Haber’in başarısındaki en büyük pay sahibi" Ayşenur Aslan masadaki tek kadın, haliylen en iyi yerlerden biri onun...

Sonra biz sıralandık;

Hürriyet Yazıişleri Müdürü Emre İskeçeli, Magazin Müdürü Selim Akçin ve ben...

Masanın manzarası bu.

Dışarıda ise şöyle bir manzara var (manzaraya sırtlarını dönerek kendilerini feda ettikleri için bu bölüm Emre ve Selim’e ithaf edilmiştir);

Önde halen restorasyonu süren Dolmabahçe Camii bütün görkemiyle duruyor, özellikle yabancıların etkilenmemesi mümkün değil...

Hemen yanında Dolmabahçe Sarayı, pırıl pırıl parlayan bir mücevher gibi...

Sonra Boğaz uzanıyor sisli havada bile güzel, bu müthiş tablonun fonunda ise rengarenk ışıklarıyla Boğaz Köprüsü var...

Hatırlıyorum burası daha önce Emirates ofisiydi, yıllar önce bir keresinde uçak bileti almaya gitmiştim de, masada bilet kesen kıza, "Şehrin en güzel ofisinde çalışıyorsun" demiştim.

"Akşamları bazen şarap içiyoruz" diye yanıt vermişti.

Nişantaşı’ndaki Niş’in sahibi Kaya Demirer, işte o Emirates ofisini alıp Topaz adıyla şık bir restorana dönüştürmüş. Masadakilerle yemekler ve servise 8, manzaraya 10 verdik.

Türker abi müthiş anılarını anlattı, bu sene sadece dizi yapmayacakmış, haberiniz olsun sinemanın duayeninden bir de sinema filmi geliyor...

Finalde limon cello’larımızı içerken "Ne güzel bir şehir bu" dedi Fikret abi, kadehimizi İstanbul’a kaldırdık...
Yazarın Tüm Yazıları