Paylaş
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan, farklı kültürlerin senteziyle zengin bir kültür mirasına sahip olan bu topraklarda insanlarımız nezaketiyle, hoşgörüsüyle, misafirperverliği ile tanınır. Microsoft’un araştırmasına göre bu özelliklerimiz dijital mecralara da yansımış durumda. Şirket’in 30’u aşkın ülkede, 58 binden fazla kişiyle görüşerek gerçekleştirdiği ‘Dijital Nezaket Endeksi’ sonucunda, Türkiye’deki kullanıcılar nezaketiyle ön plana çıkmış. Konuyla ilgili yorumlarımı paylaşacağım ama öncesinde size bu araştırmayla ilgili birkaç bilgi vermek istiyorum.
Microsoft bu araştırmasında, görüştükleri katılımcılara online mecralarda ne kadar vakit geçirdiklerini, nezaket kurallarına ne kadar uyduklarını, iş iletişimlerinde ve sanal ortamlardaki sohbetlerine ne kadar tacize ve siber zorbalığa maruz kaldıklarını sormuş ve değerlendirmeyi bu sorulara verilen cevaplar üzerinden yapmış. Araştırma sonuçlarına göre son yıllarda kutuplaştırıcı ve bölücü iletişim dili hızla yayılıyor. Nefret söylemlerinde de ciddi bir artış söz konusu. Bu ortamda dijital platformlarda nezaket kurallarına en fazla dikkat eden grup ise 13-17 yaş arası gençlerden oluşuyor. Her 10 kişiden 4’ü siber zorbalığa maruz kaldığını belirtiyor.
Bu kişilerin %66’sı maruz kaldıkları zorbalığa sebep olan kişileri engellediğini söylüyor. Ancak büyük bir bölümü de çoğu zaman zorbalığa uğradığının, karşısında bir saldırgan olduğunun bile farkında değil. Çünkü bu konuda internet kullanıcılarını bilgilendiren bir eğitim mekanizması mevcut değil. Dijital şiddet çoğu zaman normalleştiriliyor, sanal dünyanın bir gerçeği olarak kabul ediliyor. Son bir yılda, dijital platformlarda nezaket kurallarına en çok uyan ülkeler arasında 5. sırada yer alan Türkiye’de, kullanıcıların %68’i, trolleme, cinsel içerikli mesaj alma, tehdit, aşağılanma gibi rahatsız edici dijital tecrübeler yaşadığını belirtiyor. Sosyal medyada, kullanıcıları rahatsız eden söylemlerin, saldırıların çoğunlukla kimliği belirsiz anonim kişilerden gelmesi de dikkat çekiyor. Her 8 yetişkinden 1’i, iş yerinde yöneticisi, çalışma arkadaşı ya da müşterisi tarafından siber zorbalığa maruz kaldığı halde, %60’lık bir kesim yaşadıklarını yetkililere bildirmiyor. Özellikle iş dünyasında, çalışanların %38’i bu kötü muamelenin hem çevrimiçi hem de fiziksel iş ortamında gerçekleştiğini dile getiriyor.
Peki, işin aslı ne, biz bu araştırmadan ne anlamalıyız? Bana sorarsanız dijital dünyadaki iletişim kontrolsüz şekilde dönüşüyor. Neye dönüştüğü ise aşikar; dijital iletişim gerçek dünyada kendini var edememiş, baskılanmış, dışlanmış, sorunlarıyla baş başa bırakılmış, yalnızlaşmış, haksızlığa uğramış, ötekileştirilmiş, aşağılanmış, önemsenmemiş, dikkate alınmamış, anlaşılamamış kitlelerin, hayattan intikam alma süreçlerinin parçası haline geliyor, intikam aracına dönüşüyor. Sadece intikam da değil, aynı zamanda bir yargı aracına da dönüşüyor. Aramızda sosyal medya platformlarını kullanıp bu durumu gözlemlemeyen, deneyimlemeyen var mı? Hiç sanmıyorum. Hepimiz bu dönüşüme katkı sunuyoruz; çoğu zaman farkında bile olmadan, pasif gözlemciler olarak. Linç kültürü giderek yaygınlaşıyor ve bizi biz yapan değerleri hızla unutuyoruz. Böyle bir ortamda, 38 ülke arasında 5. olmak bana sorarsanız gurur duyulacak bir şey değil. Çünkü baktığımızda, bahsettiğim yozlaşmanın küresel çapta olduğunu rahatlıkla görüyoruz. Bu sebeple, 5. olmak, kötünün iyisi olmaktan başka bir şey değildir bana göre.
Son bir şey; bu araştırmalar kadına şiddet, kadın cinayetleri, hayvan hakları, cinsel istismar, hak ve özgürlükler gibi konular üzerinden yapılsaydı, bırakın 5. olmayı listeye bile giremezdik muhtemelen. İşte bu yüzden diyorum ki, olmaz olsun böyle dijital nezaket!
Paylaş