Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Hükümetin gerekçesine rekabet engeli

Konumuz yine POAŞ... Özelleştirme İdaresi'nin, daha doğrusu hükümetin POAŞ'ı Bayındır-Park-İşbank-PUİS konsorsiyumuna vermesinin gerekçeleri yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

Önceki gün de yazdığımız gibi, hükümet ihalede üçüncü gelen bu gruba POAŞ'ı verirken, bu grubun halka en açık grup olmasını gerekçe göstermişti.

Yani 5500 ortaklı PUİS ve 100 bin ortaklı İş Bankası sayesinde Bayındır ve Park Holdingler ihaleyi almışlardı.

Gerçi biz o zaman da bunun minareye kılıf olduğunu biliyorduk ama aynı gerekçeyle Ecevit'i de ikna eden hükümetin ANAP, yani Özal mirasçısı kanadı, bizim de gürültü yapmamıza engel olmuştu.

Ancak hükümetin bulduğu kılıf yavaş yavaş sıyrılıyor ve çalınan minare ortaya çıkıyor.

Çünkü Rekabet Kurulu aldığı bir kararla, PUİS'in POAŞ'a ortak olmasını engelliyor. Böyle bir ortaklığın piyasadaki rekabet şartlarını ortadan kaldıracağını söyleyen Rekabet Kurulu son noktayı koydu ve dedi ki: ‘‘POAŞ'ı PUİS'e satamazsınız.’’

Al başına belayı. Özelleştirmeyi yapmışsın, şirketi hükümetin istediği kişilere satmışsın ve işi raconuna uydurmak için iki de ortak tezgâhlamışsın, ama gerekçeyi oluşturan ayaklardan en önemlisi yasal olarak işin dışına itilmiş.

Ee, hani hükümet bu işi POAŞ halka daha fazla açılsın diye böyle yapmıştı.

Şimdi ne olacak?

POAŞ her gün biraz daha halka kapanır oluyor.

Hükümetin sözde argümanı bile ortadan kalkıyor.

Tam rezalet.

Bu arada POAŞ'ı alanların gerekli parayı son dakikada buldukları konuşuluyor.

Tabii yine devlet desteğiyle.

Bayındır-Park konsorsiyumu parayı Deutsche Bank'tan alacakmış.

Ancak bu krediye kefil olma işi yine Emlakbank'a kalmış.

Yani aslında para Emlakbank'tan çıkacak.

Anlayacağınız ANAP bildiğiniz ANAP... Başında Mesut Yılmaz varmış, Turgut Özal varmış fark etmiyor.

Felsefe aynı, kültür aynı, anlayış aynı.

Polis, çürük elmaları sepetten atıyor

Topal cinayetine karıştıkları öne sürülen Özel Tim mensubu polislere ve müdürleri İbrahim Şahin'e Emniyet Genel Müdürlüğü'nün verdiği cezanın nedenini sormuştum.

Çünkü eğer bunlar cinayete karıştılarsa ceza az, karışmadıysalar gereksizdi.

Emniyet Genel Müdürlüğü Personel, Eğitim ve Disiplinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ersin Yılmaz aradı. Ve cezanın nedenlerini anlattı.

Bu kişilere verilen ceza, en ağır üçüncü cezaymış.

Bundan ötesi memuriyetten men ve meslekten men olabilirmiş.

Bu kişilere Genel Müdürlük üçüncü sıradaki kıdem tenzili cezasını vermiş. İbrahim Şahin Emniyet Müdürü mertebesinde olduğundan kendisine verilecek kıdem tenzili cezası bir anlam ifade etmeyeceği için de, Şahin'e para cezası verilmiş.

657 sayılı yasanın 123. maddesine göre, iki yıllık zamanaşımı süresi dolmadan cezalar bildirilmiş.

Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz'a gerekçeyi ve ellerinde kanıt olup olmadığını sordum. Çünkü bu kişilerle ilgili dava sürüyor ve kanıt varsa bunların mahkemeye de sunulması gerek.

Yılmaz'ın yanıtı çok ilginçti. ‘‘Delil yok. Ne yazık ki, sağlam delil bulamadık. Ama yaptığımız soruşturma sonunda vardığımız intiba bir şeyler olduğu yolunda. Yani bu kişiler bir takım işlere bulaşmışlar. Bunu hissediyoruz. Bunu tam olarak ortaya koyamadığımız için biz cezaları görevi ihmal ettiklerine kanaat getirerek verdik’’ dedi.

Yani anlayacağınız meslektaşları, bu polislerin pek de temiz olmadığına kanaat getirmiş durumdalar.

Ersin Yılmaz, polis teşkilatı içindeki çürükleri temizlemek için büyük bir mücadele verdiklerini de söyledi.

Bu çerçevede 1998 yılının ilk yedi ayında 124 polise meslekten ihraç cezası verilmiş. Bunlardan 17'si görevi kötüye kullandıkları için polislikten atılmışlar.

Genel Müdür Yardımcısı bu mücadelenin süreceğini ve teşkilatta köklü bir temizlik yapılacağını belirtti.



Yazarın Tüm Yazıları