Tayyip Erdoğan’ın fedaisi Kara Polat

GEÇEN akşam sinemadaydım.

“Seyretsen de olur, seyretmesen de” hesabı bir film için...

Haberin Devamı

Filmin adı: “Durdurulamaz”.
Konusu bir cümleyle şöyle:
Son sürat giden ve durdurulamayan bir trenin harikulade macerası...
Filmde “Speed” kadar had safhada olmasa da heyecan var, gerilim var.
Ayrıca “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” var, demiryolu işletmeciliğine dair teknik bilgiler var, medyanın kahraman yaratma gücü var, Amerikan aile yapısının sorunları var.
Kısacası: Tipik bir Hollywood çerezi...
Neyse... Neyse...
Film eleştirmenlerinin şeyhi Atilla Dorsay’ımızın tahtına daha fazla göz dikmeyelim de en başa dönelim:
* * *
Elimde patlamış mısır falan, kuruldum koltuğa...
Bitmek tükenmek bilmeyen reklam işkencesinin arasına sıkışmış bir yerli fragman, “tak” diye çıktı karşıma.
Filmin adı: “Kurtlar Vadisi Filistin”.
Bizim Polat Alemdar, bu kez “Mavi Marmara” gemisine yönelik İsrail baskınının intikamını almak üzere “Ver elini İsrail” demiş.
Film, işte bu intikam seyahatinin şanlı destanını anlatıyor.
“Fragmanından bile film eleştirisi yapacak kadar sinema sanatına saygısız bir adam” olduğum için...
Hiç çekinmeden şunu söyleyebilirim:
Sahneler bayağı profesyonel bir tesir bırakıyordu yahu!
Kısacası...
Seyrettikleri Türk filmlerinde eli yüzü düzgün bir-iki aksiyon sahnesi görünce, “Adeta Hollywood filmi şekerim” diye gaz vermeye meraklı Türk köşe yazarlarından müjdemi isterim.
Hollywood’u yine yakalamışız vallahi...
Fragman önümden hızla akıp giderken...
Birden ağzımdan, “Tayyip Erdoğan’ın fedaisi Kara Polat” cümlesi çıktı.
Polat Alemdar ve adamları...
İsrail şehirlerini birbirine kattıkça, bombaları patlatıp silahları konuşturdukça ve hepsinden önemlisi İsrail yetkililerine “savaşın da bir adabı olduğuna” dair nutuklar çektikçe...
Şu sahneyi hayal ettim:
Filmin en başında Başbakan Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’de gizlice kabul ettiği Polat Alemdar ve adamlarına görevi veriyor.
Diyor ki:
“Senin görevin Polat, Mavi Marmara’nın intikamını almaktır... Yakalanırsan seni tanımıyoruz, anlaştık mı?”
Seyretmediğim için bilmiyorum:
Eğer film böyle bir sahneyle başlamıyorsa büyük bir eksiklik duygusuyla dolu olacağım.
Çünkü...
Bu film, biraz da “Polat Alemdar olgusu”nu, “Apo’yu teslim alıp getirmek amacıyla yola çıkan mert, delikanlı, yiğit milliyetçi Türk genci” bağlamından çıkarıp, “Yeni Türkiye’nin düşmanlarının düşmanı olan yiğit muhafazakâr demokrat Türk genci” bağlamına oturtuyor.
Bu durumu...
Tayyip Erdoğan’ın, “Beni Putin’e benzetmeyin kardeşim... İlle de benzetecekseniz Fatih Sultan Mehmet’e benzetin” şeklindeki çıkışıyla da örtüştürürsek...
“Tayyip Erdoğan’ın Fedaisi Kara Polat” çağrışımının ne denli isabetli kaçacağı biraz daha belirginlik kazanmış olur.

Haberin Devamı

İYİ BAYRAMLAR

Haberin Devamı

İyi bayramlar Fehmi Abi, Nazlı Hanım, hatta Haşmet...
İyi bayramlar Gülben, Hülya, hatta Lerzan...
İyi bayramlar Şahan, Mahsun, hatta Özcan...
İyi bayramlar Yeni Şafak, Taraf, hatta Eski Vakit/Yeni Akit...
İyi bayramlar Nur, Necla, hatta Canan...
İyi bayramlar okyanus ötesi...
İyi bayramlar Türk sosyolojisinin Recep İvedik’i, majestelerinin karikatüristi, hatta Otağtepe Dükü...
Bayram geldi, rikkat beni buldu, duyarlılığım tavan yaptı.
İşte bakın!
Gözyaşlarımı tutamıyorum ve hepinize iyi bayramlar diliyorum.

Hani bir ‘deri savaşı’ vardı ne oldu ona?

YOK oldu, bitti, kalmadı, eskide kaldı. Baltalar gömüldü.
Neden mi? Şu iki şeyden dolayı:
- BİR: İslami derneklerin, vakıfların, partilerin, kurban derisinden elde edecekleri gelire duydukları ihtiyaç ortadan kalktı. Muktedir olmak, kurban derisine tenezzül etmeyi de ortadan kaldırdı.
- İKİ: Türk Hava Kurumu adlı “kurban derisi peşinde koşmakla maruf laik müessese”, milletin kurban derisini kapmak için yasal düzenlemeler yaptırabilecek gücü ve mecali yitirdi. Savaşın bir tarafı diskalifiye oldu yani.

Haberin Devamı

Ne güzel

- Kapsamlı bir restorasyon çalışmasının ardından Süleymaniye Camii, Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” adlı ünlü şiirine gönderme yapılarak bu sabah ibadete açılıyormuş... Ne güzel.
- Havamız bayramda da güzel olacakmış... Ne güzel.
- Kemal Kılıçdaroğlu, Paris’te Ahmet Kaya ile Yılmaz Güney’in mezarını ziyaret edecekmiş... Ne güzel.
- Kelebek yazarları bayram boyunca ünlülerle enteresan geyikler çevirecekmiş... Ne güzel.

Bir köşe yazarına sorulan sorular

- O kadar konuyu nereden buluyorsunuz?
- Ortalık karışınca seviniyor musunuz, bize de malzeme çıktı diye?
- Türkiye gibi her gün gündemi dolu olan bir ülkede işiniz kolay, ya Norveç’te olsaydınız ne yapardınız?
- Yazılarınıza karışıyorlar mı?
- Aleyhinde yazdığınız biriyle karşılaşınca ne yapıyorsunuz?
- Bir yazıyı ne kadar sürede yazıyorsunuz?

Haberin Devamı

Oktay Ekşi’ye iftira

TESEV, “Başörtüsü Yasağı ve Ayrımcılık-Uzman Meslek Sahibi Başörtülü Kadınlar” başlıklı bir rapor yayınladı.
Çalışma hayatında başörtülülere yapılan ayrımcılığı gayet sarih bir şekilde ortaya koyan çok faydalı bir rapor.
Fakat raporda yer alan yanlış anlamaya gayet açık bir cümle, Oktay Ekşi’ye yönelik bariz bir iftiraya da kaynaklık etmiş oldu.
Şöyle ki:
TESEV raporunun bir bölümünde 1998 yılında İstanbul Üniversitesi’nde başörtülü kızları başlarını açmaya ikna etmek amacıyla kurulan “ikna odaları”ndan söz ediliyor.
O bölümde “Seldanur” adlı başörtülü bir kadın, “Örneğin Necla Arat... Geldi işte ikna etmek için bizleri Oktay Ekşi ile birlikte...” gibi bir cümle kuruyor.
Bu cümleden yola çıkan Star Gazetesi de manşeti çakıyor: “İkna Odasında Oktay Ekşi de vardı”.
Oktay Ekşi iddiayı yalanlayıp, “Bu bir iftiradır” açıklamasını yapınca...
İddia ortada kalıyor.
TESEV, “Bizim raporumuzda Oktay Ekşi’nin ikna odalarına katıldığı ifadesi yok” derken, Star Gazetesi ise “TESEV’in raporunda yer alan ifade, böyle anlamaya uygundu” diyor.
* * *
Keşke bu olaydan şu iki hisse çıksa:
BİR: Bir ayrımcılığı ortaya koymak amacıyla raporlar hazırlayan TESEV, bir iftiraya kaynaklık edebilecek türden imalı ve kapalı cümlelere yer vermeme dikkat ve özenini gösterse.
İKİ: Muhafazakâr basın da, karşı tarafta yer aldığını düşündüğü insanların üzerine, olur olmaz her türlü malzemeyi kullanarak çullanmasa... İftira atmasa... Hüküm cümleleri kurmasa...

Yazarın Tüm Yazıları