Paylaş
Cephenin ‘Arjantinli’ bölümünde ise bırakın bireysel başarıyı, söz konusu yıldızın ait olduğu takım yoluna doğru dürüst devam edemiyor. İlk maçta, sahanın her yanında olağanüstü bir direnç gösterisine soyunan dinamik İzlanda’yla berabere kalan ‘Tangocular’, dün de eski ‘Yugoslav ekolü’nün en sağlam mirasçısı görünümündeki Hırvatlar karşındaydı.
Mavi-Beyazlıların, herkesten daha telaşlı ve ortalığı velveleye veren görüntüdeki teknik direktörü Jorge Sampaoli (bazı anlarda ‘Austin Powers’ı andırıyor), takımı üçlü defansla sahaya sürmüştü. Bu taktiksel değişik, ilk yarıda ne oyuna ne de tabelaya yansıdı. Üstelik geçen her dakikada sertleşen mücadele, topun oyunda kalma süresini düşürdükçe düşürdü. Bu noktada Özbek Ravshan İrmatov’dan bahsetmek gerekiyor; benim bu turnuvada gördüğüm en pasif, en vasat, en kötü hakemdi.
İkinci 45 dakikada Messi ve arkadaşlarının oyuna yükleneceği düşünülürken Caballero’nun laubaliliği, Hırvatistan’ın öne geçmesini sağladı. Sonrasında oyuna Higuain, Pavon ve Dybala dahil oldu ama skoru değiştirmeye, onların da güçleri yetmedi. Modriç’in enfes golü, Latinler için bir tür ‘ölüm fermanı’ oldu.
‘Uzaylı’ olduğu iddia edilen Messi bence yine klastı, takımının en etkili paslarını o attı. Ama ne yazık ki onunla birlikte oyunu güzelleştirecek ve skora yansıtacak nitelikteki isimler Rakitiç ve Modriç rakipteydi. Bu sonuçla (ve bu futbolla) ikinci tur artık onlar için hayal gibi.
Asıl ilginç olan şu galiba: Türkiye’nin grubundan çıkan ve Dünya Kupası vizesi alan İzlanda ve Hırvatistan, Arjantin’in kâbusu oldu adeta...
KUPADA HER MAÇ FİLOZOFLARIN DA MAÇI
TWITTER da kupa için adeta bir stadyum. Bu vesileyle Dünya Kupası 2018’de keşfettiğim bir hesaptan bahsetmek istiyorum: ‘Philosophy Matters’
(@PhilosophyMttrs). Turnuvaya o gün maçı olan ülkelerin filozofları üzerinden göz atıyor. Mesela dünkü Fransa-Peru mücadelesini Simon De Beauvoir-José Carlos Mariátegui arasındaki bir karşılaşma gibi anonslamışlardı.
ŞİMDİDEN ‘BİZDEN BU KADAR’ DEDİLER
‘Dünya Kupası 2018’de, Süper Lig takımlarında forma giyen 21 futbolcu ülkeleri adına mücadele ediyor. Bu toplam içinde şimdiden (yani ilk iki maç sonunda) eve dönmeyi ‘garantileyen’ isimler şunlar: Younes Belhanda (Galatasaray), Nabil Dirar (Fenerbahçe), Hassan Trezeguet (Kasımpaşa), Manuel da Costa (Medipol Başakşehir), Khalid Boutaib (Evkur Yeni Malatyaspor)...
EN UNUTULMAZ ÜÇ MAÇ!
Naçizane bu benim 12. Dünya Kupam... Yüreğime ilk ateş, ait olduğum kuşak itibariyle ‘Batı Almanya 74’te düşmüştü.
10 yaşında bir çocuk için o yaz unutulmaz geçmişti. Neredeyse izlediğim bütün maçları hâlâ gol gol hatırlıyorum. Zamanı günümüze doğru sarmaya başladıkça da hem maçların hem de anıların derinliği sığlaşıyor, zaman zaman da yitip gidiyor. Yeri gelmişken ilk kez ‘Radikal Futbol’da yaptığımız bir soruşturmayı hatırlatayım ve her futbol severe aynı soruyu yönelteyim dedim: “Sizin için Dünya Kupaları Tarihinin En Unutulmaz Üç Maçı?” Ben kendi adıma cevapları sıralayayım: “İtalya-Brezilya: 3-2 / Dünya Kupası ‘82”, “B. Almanya-Hollanda: 2-1 / Dünya Kupası ‘74” ve “Arjantin-İngiltere: 2-1 / Dünya Kupası 86”.
COĞRAFYA KADERDİR!
Dün Kenan (Başaran) da bahsetmişti, aramızda “Şu var bu var, biz niye yokuz” diye söylenenler var. O kupaya gidenlerin hepsi ait oldukları gruplardan ve aşamalardan bileklerinin hakkıyla vizelerini aldı. Evet, bazıları zayıf takımlar ama ait oldukları coğrafyanın en iyileri. Bize düşen ise grubumuzdan Rusya’ya giden İzlanda ve Hırvatistan üzerinden konum belirlemek olmalı.
Paylaş