Paylaş
Kulübü finansal olarak sürdürülemez haldeki o en karanlık dipten çıkarıp, uzun vadede biraz olsun aydınlığa kavuşturabilmek için atılan sağlam ve özverili adımlar…
Zor zamanda elini taşın altına koyan, maddi manevi ‘’Her şey Fenerbahçe’nin aydınlık geleceği ve ekonomik bağımsızlığı için’’ diyerek yola çıkan yeni Başkan Ali Koç...
Kongrede 16092 oyla başkan seçildiği akşam, Kadıköy’de binlerce insan stadın etrafında coşkuyla toplanmıştı, sanki şampiyonluk kutlanıyordu…
Onun çocukluk hayali, aslında milyonlarca Fenerbahçe taraftarının da hayaliydi, artık güneş doğmuştu. Evet şampiyonluk sözü vermemişti, ‘’Biz yeniden kenetlenerek hep birlikte başaracağız” diyordu, uzun vadeli planlamalarla, zamanla ve sabırla…
Şimdi daha yeni başlıyor, nereden nasıl hangi şartlarda bugünlere gelindiğini hatırlamak önemli… Hayat seçimlerden ibaret ve bu 4 aylık sürede Başkan Ali Koç ve yönetiminin futbol şubesi ile ilgili tercihlerine saygı duymak ve Phillip Cocu önderliğindeki futbol takımını sabırla desteklemek gerekiyor. Beşiktaş maçında sahada o ışığı ilk kez görebildik, Fenerbahçe ilk 35 dakikadaki etkili futboluyla aslında galibiyeti kaçıran taraftı. Bu kadro aslında, ne yazılıp çizildiği kadar kötü, ne de yere göğe sığdırılamayan rakiplerini yenemeyecek kapasitede bir takım… Zaman hepsini gösterecektir.
Cocu’nun tercihleri tabelayı belirler
Kısa vadede Cocu’dan beklenen, eldeki kadro kapasitesini en verimli olacak haliyle sahaya sürmek ve takımın temel omurgasını oluşturmak. Bu yeniden yapılanma ve geçiş sürecinin olabilecek en az hasarla atlatılması önemli. Haftalardır süren kadro istikrarsızlığı ve sürekli değişen yap boz 11’ler, Cocu’nun tercihlerinin iyice sorgulanmasına sebep oldu. Cocu’yu eleştirirken, tüm bu denemeleri epey gecikmeli yapabildiğinin de altını çizelim. Transferlerin sonuçlanması beklenenden uzun sürdü. Kamp döneminde, hazırlık maçlarında transferler ve kadro henüz tamamlanmamıştı. Evet Cocu’nun zamana ihtiyacı var ama bu zamanı artık daha iyi kullanması gerekiyor. Ligde ilk 6 haftada 11 puan kaybedildi. Bundan sonrası için, fizik kondisyonu giderek yükselen, takım olma bilinci gelişen ve kadro istikrarı oluşan bir Fenerbahçe izleyemeye başlayacağımızı düşünüyorum. Sonunda bize o ışığı biraz olsun yansıttılar. Beşiktaş derbisinde ilk 35 dakika oyunu domine eden, sürekli ileri oynayıp pres yapan ve orta sahada rakibini hata yapmaya zorlayan, kazanma azmi ve motivasyonu yüksek bir takım izledik. Dinamo Zagreb maçı da, o anlaşılmaz rotasyon hamlesiyle 4 gollü mağlubiyetle son bulurken, Beşiktaş derbisi artık son çıkıştı. 1-1’lik beraberliğe ragmen, Fenerbahçe maçın genelinde biraz şansla 3 puanı alan taraf olabilirdi. Bu haftaki Rizespor deplasmanıyla başlayıp, içerde Spartak Trnava maçıyla devam edecek kararlı bir galibiyet serisine ihtiyaç var.
Slimani, Benzia ve Hasan Ali
Bu maçta Slimani, Benzia ve özellikle Hasan Ali’yi ayrı tutmak gerek, üçü de çok iyi performans gösterdiler. Hasan Ali’ye helal olsun, üzerindeki çubuklu formanın hakkını vermeye devam ediyor. Benzia kalitesini göstermeye başladı, ayağından top almak kolay olmayacak. Slimani bu takımın olmazsa olmazı, hep sahada olmalı. Ayew, oyun içinde dağınık görünse de hırslı ve azimliydi, en kritik dakikalarda beraberlik golünü de atarak elinden geleni yaptı. Jailson ikinci yarıda daha etkiliydi, bu takımda başarılı olacağını düşünüyorum. Defansta ve yerleşimde hala ciddi sorunlar var, Skrtel sakatlıktan döndüğünde defans daha toparlanacaktır. Eljif özellikle iç saha maçlarında mümkün olduğunca ilk 11’de başlamalı. Harun kalede başarılıydı. Sadece, Volkan’dan Harun’a geçişte biraz acele edildiği görüşündeyim. Harun Fenerbahçe için çok doğru bir seçim, yine de Volkan’ın tecrübesi ve sahadaki liderliği ile bu görev değişimi belki biraz daha ağır ilerleyebilirdi. Yeni dönem, yeni transferler, yeni kadro, yeni yapılanma… Bu kadar yeninin ve yeniliğin arasında kalan Soldado gibi değerlere de iyi bakmak, eski ile yeninin dengesini, forma adaletini sağlayabilmek önemli.
Klişeler arasında sıkışıp kalan aynı zihniyet
Cocu’nun 20 yıldır değişmeyen saç modeli üzerinden, futbolculuğu ve kapasitesi hedef alınıp saygısızca tartışılabiliyor... Comolli’nin sadece işine konsantre olan, saygılı ve ağır duruşu nedense rahatsızlık konusu. Karalamak için her fırsat kollanıp kullanılıyor. Geçen sezonun tamamı Aykut Kocaman’a yapılan saygıdan yoksun, haddini aşan eleştiri ve yorumlarla geçti. Ne saçı sakalı kaldı, ne giydikleri ne de vasatlığı. Löw ve Daum için Alman köylüsü yakıştırması yapanlar… Del Bosque‘yi futbolu bilmiyor Yeniköy kasabı diye küçümseyenler de hep aynı zihniyetin parçası. Ligde takımı lider konumdayken, hedef alınıp yeri boşaltılan, kapasitesiz bulunan Tudor söz gelimi… Fenerbahçe’de 3 Temmuz’u, 20 Eylül’ü, 12 Mayıs’ı yaşayanların o dönemde yazılan yazıları, yapılan yorumları unutamadıkları bir gerçek… Oyuncular, roller değişse de futbol kültürüne ve emek verenlerine bakış açımız gelişmedikçe aynı sığ kalıplarda at gözlüğüyle bakmaya devam ederiz. Artık bu takıntılardan kurtulup yeni dünyanın yeni gerçeklerine ayak uydurup aydınlanma zamanı.
Tribünler ve Ersun Yanal
Beşiktaş maçı bitmiş, tribünler Ersun Yanal diye bağırıyor… Fenerbahçe’ye hizmet etmiş, kıymetli futbol adamlarından biri… Evet Fenerbahçe ile yarım kalan bir hikayesi de var… Ama o tezahuratların ne yeri ne de zamanı. Maçın bitiş düdüğüyle sahada canla başla oynamış, üzerinde çubuklu forması olan futbolcuları alkışlayıp desteklemek yerine ilk fırsatta bunu yapmak büyük haksızlık. Hem de ‘’bir direk farkıyla’’ kaçırılan 3 puana ragmen… Fenerbahçe’nin ve taraftarlarının önündeki engel ve zorlukları yaratan bazen yine kendileri oluyor… Fenerbahçe’ye en büyük zararı farkında olmadan kendi taraftarı veriyor. Birlik beraberlik ve omuz omuza kenetlenme olduğu müddetçe Fenerbahçe daima kazanır ve ayakta kalır. Bugün Cocu’ya Ersun Yanal diye bağırılır, yarın Ersun Yanal’a Aykut Kocaman tezahüratı yapılır… Kişiler, mevkiler, herkes ve her şey geçicidir, aslolan sadece Fenerbahçe ve çubuklu formasıdır. Unutmayalım ki, milli takımın ve Fenerbahçe’nin efsanesi, Ordinaryüs Lefter Küçükandonyadis’ın adının verildiği futbol sezonundayız. Onun futbol felsefesine, nezaketine ve sporculuğuna yakışır seviyede bir sezon olması dileğiyle.
Paylaş