Paylaş
Konu Gaziantepsporsa başlar, başlaması gerekir. Çünkü Gaziantepspor bir bıçaktır artık, yüreğimizi deşip duran. Bugün Ümraniyespor’a 7-0 yenildiği için değil elbette. Bizim hikayemiz, bir maçtan çok daha uzun, çok daha derin.
Son yıllarda Gaziantepspor’un yaşadıkları, seksenlerin arabesk filmlerini de Kemalettin Tuğcu romanlarını da aratmaz. Kulübe yapılan gerçek kötülükler, bir diziye konu olsa bu kadar da olmaz, abartmışlar dedirtir. Bu kulüp üzerindeki entrikalar, bir Brezilya dizisini yıllarca sürdürmeye yeter de artar bile.
Sadece geçtiğimiz birkaç haftaya bakın; kulübün kapatılacağına dair açıklama, kalkmasının rüyası bile görülemeyen transfer yasağı, futbolcuların teknik direktörü antremana almaması, kadro dışı bırakılan abiler, futbolcuların isyanı ve kulüp müdürünün odasını basışı gibi sadece bir tanesi bile bir kulübü sarsmaya yetecek olaylar dizisi.
Ama tüm bunlara rağmen ve tüm bunlar olurken binlerce insan, meydanlarda adını haykırdılar bu takımın; binlerce el sıkı sıkıya tutundu bayrağına. Bu şehirde hala yüzbinler var, “Gaziantepspor kurtulsun” diye çırpınan. Öyleyse bir şey var; adı konulması gereken.
Evet acıyla büyüyen, yoklukla tamamlanan bir şeyler var. Mantığın çözemeyeceği, maddeden ibaret aklın kavrayamayacağı bir şeyler. Kazanmak, mutlu olmak beklentisi yokken, vazgeçememek var bu hikayede. Öyleyse adını koyalım.
Daha önce haykırmıştık, Gaziantepspor tarihtir, kaderdir, gelecektir. Eklemiştik Gaziantepspor memlekettir, onurdur, namustur. Şimdi, kişisel sözlüklerimizde görkemli bir kelimenin daha karşısına adını yazıyoruz; Gaziantepspor aşktır. Yoksulluğa, yoksunluğa ve yok oluşa rağmen dinmeyen başka ne olabilir ki?
Paylaş