Paylaş
Bu tür karşılaştırmaları hiç sevmiyorum. Ama Manchester City- Liverpool maçı dün futbolun zirvesiydi.
Beni etkileyen sadece futbol değil, iki takım oyuncularının birbirlerine ve futbola duydukları saygıydı.
Maçın bitiş düdüğü ile birlikte Pep Guardiola ve Jürgen Klopp’un birbirlerine sarılmaları bu saygının zirvesiydi. Bu muhteşem gösteriden sonra Fenerbahçe-Galatasaray derbisini izlemek ve bu mücadeleden futbol beklemek beni derin bir endişeye sevk etti.
Ama ben her iki maçtan da keyif aldım...
RAHATLIKLA ŞAMPİYON OLABİLİRLERDİ, FENERBAHÇE ADINA ÜZGÜNÜM
Önce Fenerbahçe’den söz edeyim... Onlar adına üzgünüm. Üzgünüm çünkü rahatlıkla şampiyon olabilecekleri bir sezonu, teknik direktörlerini kurban vererek ikincilik mücadelesine çevirdiler. Ne kulüp içi ne de kulüp dışı etkilerden Pereira’yı koruyamadılar. Bu ligin kesinlikle en iyi kadrosuna sahip takımıydı Fenerbahçe. Ve kesinlikle favorisiydi. Ama ne süreci ne krizi ne de lig maratonunu sağlıklı yönetebildiler.
Dünkü maçta da iki takım arasında belirgin bir fark vardı.
Kadro derinliğine ve kalitesine sahip olan Fenerbahçe, Galatasaray önünde favorimdi.
İKİNCİ YARI DAHA FARKLIYDI
Bu düşünce ile bir derbi maça çıkmak, o maçı daha düşüncede kaybetmek anlamına gelirdi. Maç boyunca yaşadıkları en temel sıkıntı buydu. Ama haksızlık Torrent’e haksızlık etmeyelim. Onun elindeki kadro, onu bu stratejiye yöneltiyordu.
İkinci yarıda bu duygudan arınmış daha farklı bir Galatasaray vardı. Mücadele ve pas üstünlüğünü ele aldılar. Ama bir anlamda Fenerbahçe’nin ekmeğine yap sürmekti. Hızlı hücuma çıkma becerisine sahip Fenerbahçe biraz daha geri çekildi. İlk yarıdaki roller değişmişti.
Ve tam da bu dakikada Serdar Dursun’un golü geldi.
FENERBAHÇE BİRÇOK YÖNDEN DAHA İYİYDİ
F.Bahçe’de Savunma, orta saha ve forvet birlikte hareket etme yeteneğini yakalamıştı.
Bireysel olarak rakiplerinden daha diri, daha mücadeleci ve daha kaliteliydiler.
Mesut Özil ve Ozan Tufan’ın kadro dışı bırakılmaları hem takımı hem de teknik adamı rahatlatmıştı.
TORRENT’E HAKSIZLIK ETMEYELİM
Buna karşılık Galatasaray aynı avantajlara sahip değildi. Yönetim krizi bir yandan, teknik adama gösterilen tepkiler diğer yandan, takımın kendine olan güvenini yerle bir etmişti.
Sevgili Galatasaraylılar, dünkü Galatasaray’ın planı Barcelona maçının bir benzeriydi.
Savunma birinci öncelikti.
Hızlı hücuma çıkıp gol bulma düşüncesi, olmazsa maçı berabere bitirme stratejisi ile oynuyorlardı.
TEKNİK ADAM İYİ DEĞİLSE STRATEJİ İŞE YARAMAZ
Fenerbahçe’nin ikinci golünün futbol adına net bir mesajı var:
Vasat oyuncularla bile iyi bir futbol takımı yaratabilirsiniz.
Ama bunun için iyi bir teknik direktöre sahip olmalısınız.
Eğer buna sahip değilseniz hiçbir strateji sahada işinize yaramaz.
GALATASARAY BİR YA DA İKİ OYUNCUYA BAĞLI
Hafta boyu Kerem’in oynayıp oynamayacağını konuştu G.Saray. F.Bahçe kadrosunu düşünün. Herhangi bir futbolcunun sakatlığını bu kadar konuşur muydu F.Bahçe?
Kadro kalitesi ve derinliği diye tanımladığım tam da bu.
Bir ya da iki oyuncuya bağımlı takımlar arasında yer alıyor G.Saray ne yazık ki.
UĞUR DÜNDAR VE SEÇİM
F.Bahçe Divan Kurulu Başkanlığı’na meslek büyüğümüz, ağabeyimiz Uğur Dündar seçildi. Dündar, Aziz Yıldırım’ın adayı olarak lanse edildi. Ben kendisinin hiçbir ismin adamı olmayacağını yakından biliyorum. Ama bu seçim sonuçlarından Sayın Ali Koç’un çok anlamlı sonuçlar çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Bir lider girdiği hiçbir seçimi kaybetmemeli. Elbette Ali Koç bu seçimde yarışmadı. Ama Uğur ağabeye yönelen oyların bir anlamda başarısızlığa tepki oylarının olduğunu da unutmamalı.
ÇALMAYIN O DÜDÜKLERİ
Maç boyunca kendini yere atan her oyuncu için faul düdüğü çaldı hakem. Bu alışkanlığı bitirin artık. Çalmayın yalandan kendini yere atan futbolculara şu faul düdüğünü.
Paylaş