Paylaş
Jordan’lı, Scottie Pippen’lı, Dennis Rodman’lı efsane kadroyu izlemek için sabaha karşı ekran başına geçen, 90’lı yıllarda büyümüş bir kuşak için muhteşem bir nostaljiydi. Peki, o büyülü dünyanın perde arkasında neler oluyordu? Michael Jordan ve arkadaşlarının hayatlarında ne tür dramlar yaşanıyordu? İşte tüm bu soruların yanıtını yıllar sonra bu belgeselde bulurken onlar hakkında bugüne kadar aslında pek de bir şey bilmediğimizi gördük. Belgesel daha ilk günden itibaren polemikleri de beraberinde getirdi. Her bölümü ortalama 5,5 milyon kişi tarafından izlenen belgeselle birlikte kazanmak için arkadaşlarını hem fiziksel hem mental olarak zorlayan, yeri geldiğinde hakaretler edip küçük düşüren Jordan’ın bir lider mi yoksa bir zorba mı olduğu tartışmaları başladı. Belgeselin, liderlik üzerine bir başyapıt olduğunu söyleyenler de oldu, arkadaşlarını aşağılayarak zaferleri sanki tek başına kazanmış bir Jordan güzellemesinden ibaret olduğunu savunanlar da. Hatta bu muhteşem kadroyu kuran genel menajer Jerry Krause ile Jordan-Pippen ikilisi arasındaki bitmeyen gerginliğin sebeplerini de ilk kez bu belgeselle öğrendik. Horace Grant, Reggie Miller ve Toni Kukoc gibi pek çok isim de belgesel yayınlandıktan sonra Michael Jordan’a tepki gösterdi. Peki, spor dünyasının içindeki önemli isimler The Last Dance hakkında neler düşünüyor? Ben de merak ettiğim bu soruyu onlara sordum...
CEDİ OSMAN: BU FİLMDE KAZANMA HIRSINI GÖRDÜM
Her bölümünü ayrı bir heyecanla takip ettim. Üzerine çok fazla şey yazıldı, çizildi. Benim sporcu olarak orada gördüğüm şey kazanma hırsı. Bunu anlayabiliyorum. Birlikte oynadığı oyuncular için zor bir karakter Michael Jordan ama çok kilit bir cümle var belgeselde; “Kendim yapamayacağım herhangi bir şeyi takım arkadaşlarımdan istemedim” diyor. Bu çok önemli mesela. Anlatırken bile o kazanma hırsını, isteğini hissediyorsunuz. Bir de Michael Jordan sadece saha içini değil, basketbolun, hatta sporun ekonomisini de değiştirmiş, bambaşka seviyeye taşımış bir insan. O yüzden fotoğrafın bütününe bakmak lazım. Ben bu tip belgeselleri seviyorum. The Last Dance’i de çok sevdiğimi söyleyebilirim.
ARDA TURAN: TONI KUKOC'A HAKSIZLIK YAPILMIŞ
Michael Jordan’ın tarihin en iyisi olduğunu düşünen biri olarak yine aynı fikirdeyim. Babasının ölümünün ve Utah’taki pizza zehirlenmesi sonrası yaşadığı hastalığın tam yansıtılmadığını düşünüyorum. Toni Kukoc’a biraz haksızlık yapıldığı fikrindeyim. Aynı zamanda bir diğer takım arkadaşı Scottie Pippen da daha etkileyici gösterilebilirdi. Her şeye rağmen tarihin en büyük basketbolcusunun hayatı gözler önüne serilmiş. Bugüne kadar izlediğim en iyi spor belgeseliydi. Bittikten sonra baştan başlayıp hepsini yeniden izledim. En beğendiğim kısmı ise 1992 Olimpiyatları’ndaki maçın anlatıldığı bölümdü.
BİRKAN BATUK: BASKETBOLU SEVME NEDENİMİZ
Bir ikon. Kesinlikle tüm dünyanın bu oyunu sevme sebebi. Sahadaki kazanma isteğini ve rekabetçi yönünü hiçbir şeyin etkilemesine izin vermeyen, hedefine ulaşabilmek adına her türlü fedakârlığı yapmaya hazır bir sporcu. Son bölümde anlatıldığı gibi sadece o ‘an’ da kalabilen ve o anın tadını çıkaran bir sporcuydu. Hepsi bir yana kendisiyle tanışmış olmanın ne denli büyük bir olay olduğunu The Last Dance sonrası çok daha iyi anladım, ne büyük şans.
ERGİN ATAMAN: İZLEDİĞİM EN İYİ SPOR BELGESELİ
The Last Dance hayatımda izlediğim en iyi spor belgeseli. Her sporcunun, spor adamının ve özellikle sporseverin izlemesi gereken, sporun başarının ruhunu en ince ayrıntısına kadar yansıtan tarihteki en etkileyici spor belgeseli! Son bolümü bitirdim ve çok duygulandım. Gençlik ve Spor Bakanı olsam bir şekilde bu filmi tüm topluma izlettirecek bir formül arardım. Topluma Survivor izlettireceğimize bu belgeseli dizi halinde izlettirmeliyiz.
BAHAR TOKSOY GUIDETTI: HEP EN İYİSİNİ YAPMAYA ÇALIŞMIŞ
Farklı bir spor dalı, farklı bir dönem ama izlerken insan kendinden o kadar şey buluyor ki. Bence profesyonel sporcular izlerken çoğu yerde empati kurabildiler. Şartlar ne olursa olsun kazanmayı düşünmek, bir adım geri atmamak, hep en iyisini yapmaya çalışmak. Bunlar bir şekilde her profesyonel sporcunun içindeki duygular. Bir spor dalına damgasını vurmuş bir ismin hayatına, duygu dünyasına bu kadar yakından bakabilmek, şahit olabilmek çok güzeldi
----------------------------
Kobe Bryant'ın eşyaları açık artırmayla satıldı! El izine 75 bin dolar
Ünlü yıldızın forma ve ayakkabıları da satılırken, 202 bin dolar gelir elde edildi.
Bu yıl helikopter kazasında hayatını kaybeden ünlü basketbolcu Kobe Bryant’ın eşyaları açık artırmada satıldı. Efsane basketbolcunun formaları ve el izinin olduğu tablo, rekor fiyatlara alıcı buldu. Bryant’ın eşyalarına toplamda 202 bin 590 dolar ödendi. En yüksek bedel, 75 bin dolarla, Kobe’nin ‘Grauman’ın Çin Tiyatrosu’nda bıraktığı el izlerini taşıyan tabloya verildi. Yıldız basketbolcunun 1999-2000 NBA finallerindeki forması 43 bin 750, 2006-2007 sezonu forması 22 bin 400 dolara alıcı buldu. İmzalı ayakkabılar ise 25 bin 600 dolara satıldı.
Paylaş