Paylaş
Gerçekten de futbola dair anahtarlar ona teslim edilir. Bu anahtar esasen sadece Florya’nın kapısı da değildir, futbola dair tüm kapıların anahtarıdır. Fatih Terim, Türkiye futbol kültürünün kodlarını çok iyi çözmüş bir isim. Hatta, bu kodların büyük bölümünü de o yazmıştır.
Bir sezonu, adeta bir dizi veya film gibi senaryosunu başta sona yazabiliyor. Sezon boyunca nerede duygusallığı yükseltip düşüreceğini veya gerilimi nerede yükseltip düşüreceğini çok iyi biliyor. Bazen kaybedeceğini gördüğü takımını ve suskunluğa boğulmuş taraftarları oyuna yeniden sokmak için tribüne çıkma, haftalarca ceza alma pahasına kaos fitilini ateşleyebilir. Mehmet Arslan’ın ifadesiyle bu ‘kontrollü bir kaos’tur...
65’LİK BİR BIÇKIN
Bu sezondan bir örnek: Türk Telekom’da 2-0’dan 2-2’ye gelmiş bir Fenerbahçe derbisi... Mücadele ‘olaysız’ tamamlansa, takımı ve kendisi eleştirilecekti. Ama malum biz haftalarca çıkan olayları konuştuk. Arkasından gelen cezalarla camiayı ve taraftarı ‘konsantre eden bir mağduriyet oluşturuldu ve şöyle sloganlaştı: “Bizi şampiyon yapmayacaklar”...
Nitekim bu slogan Kadıköy’deki derbiden sonra telaffuz da edildi... Başakşehir ile oynanan final maçında rakip 1-0 öne geçtiğinde de benzer durumlar yaşandı... 1-0 öne geçen Başakşehir’e karşı oynamak ve öne geçmek çok kolay değildir, bunu hepimiz biliyoruz. Ama Başakşehir’in gol sevinciyle birlikte kulübeler arasında bir muharebe cereyan etti.
O kavganın Başakşehirliler’i zihnen kırdığı aşikâr... Terim, mizacıyla da çok kimlikli bir isim... 65 yaşında ama futbolculuğundaki gibi hâlâ daha ‘bıçkın’... Bu da gerektiğinde tüm kariyerini ve bulunduğu pozisyonları gözardı etmesine neden olabiliyor. Büyük bir hırsa sahip... Ve almış olduğu kupalarla tatmini mümkün değil. Muhakkak ki ancak Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuyla dinmesi mümkün bir hırs bu. Bu sezon başında, yetersi olduğu açık olan kadrosuna rağmen, bu hayalini dillendirmekten geri durmadı...
ELEMAN DEĞİL!
Kendisini yakından tanıyanlar muhakkak ki çok müşfik olduğunu da söyleyeceklerdir... Evet, Fatih Terim, sadece bir teknik direktör değildir. Ki son Milli Takım görevinde bile unvanını ‘Türkiye Futbol Direktörü’ olarak değiştirmişti.
O, asla Ünal Aysal’ın söylediği gibi bir ‘elaman’ değil. O, Galatasaray’ın ilan edilmemiş ‘Başkan Teknik Direktörü’dür...
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, birlikte 4 yıl geçirip 2 şampiyonluk yaşadığı Şenol Güneş’e sıklıkla ‘Şenol Abi’ diye seslendi kamuoyunun önünde. Mustafa Cengiz de önceki başkan Dursun Özbek de Fatih Terim’i her andıklarında isminin başına ‘sayın’ ifadesini koyarlar... Bu ifade esasen güç hiyerarşisinin göründüğünün aksi olduğunu da gösterir...
Elbet bunu sağlayan kariyeri olduğu gibi karakteridir de. Ve kamuoyu da elde edilen şampiyonluklarda ‘aslan payını’ Terim’e verir. Ezeli rakipler gelecek sezon Fatih Terim ile baş etmek istiyorlarsa evvela çok güçlü kadrolar kurmanın yanı sıra, saha içinde ve dışında da kamuoyunu yönlendirme kabiliyetine sahip hocalarla yola çıkmalı. Ya da mevcut hocalarına format atmak zorundalar...
ABDULLAH AVCI AYRILMALI, BAŞAKŞEHİR SEMPATİKLEŞMELİ
Milyonlarca taraftarı olan kulüpler öyle veya böyle diğer rakiplerine göre 3-5 puan önde başlar lige. Şu ortaya çıktı ki, seyirci baskısının olmamışı, ligin rutin olduğu haftalarda avantaj gibi gözükse de ayakların titrediği son haftalarda büyük bir handikap oluyor.
Avcı’nın son düzlüğe on binlerin önünde oynayan bir takımla da kendisini sınaması gerekiyor. Başakşehir’deki kariyeri artık bir patinaj halini almış durumda. Başakşehir de altyapıya da yönelerek sempatikleşmenin yollarını aramalı. Bakın leipzig, Wolfsburg, Hoffenheim ve leverkusen, şirket takımları oldukları için Almanya’da çok antipatik bulunur ve ‘Plastik Kulüp’ olarak anılır. Bu kulüpler de sempatikleşmek için bazı yollara başvuruyor.
Orhan Uluca bunu dijital dergimiz Spor Arena Plus’ta detaylı şekilde yazdı. Misal Leverkusen’in hedefi şampiyonluk değil, ‘güzel futbol’dur; Leipzig de parası olduğu halde astronomik transferlerden kaçınıp gençlere yatırımı önceler... Başakşehir de benzer bir yolla imaj yenilemelidir.
Paylaş