Paylaş
741 yaşında ama 468 kilometrekarelik 85 bin nüfuslu Andorra’nın milli takımına karşı böyle felsefi bir girişi elbet bizim bir türlü içeri girmeyen toplarımız sebep oldu. Yoksa adı filozofa çıkan Şenol Hoca’ya nazire ettiğim falan yok.
Başlangıç bölümü için, pozisyon bulmasak oyun planından şüphe ederdim ama direk dibinden dışarı giden şutlar ve direkte patlayan toplara rağmen devreyi golsüz kapattık. Ama şu da var: Şut kalitemiz düşüktü ve bazen gereksizce acele davrandık.
‘Ah Quaresma olsaydı’
Güneş, 2. devreye Kenan ile başlayıp Güven’i çıkardı ki doğru bir hamleydi. 50’deki frikikte akıllıca uygulanan ofsayt taktiğiyle Çağlar, topu kalecinin üzerinde aşırttı. “Goooll” sesini Lima, topu çizgiden muazzam çıkartarak kursağımızda bıraktı. Anlaşıldı ki Andorra sahada 11 kişiden daha fazlasıydı zira ‘Futbol İlahları’ da onlardan yanaydı!
Beri yandan Güneş’in bir noktadan sonra merkezi zorlamayı bırakması lazımdı. Oyunu kanatlara açmaya çalışmadı değil milliler fakat işe yarar kenar top üretilemesi çok fazla. Güneş’in içinden “Quaresma olsaydı” dediğini duyar gibiydim. Ama elbet Cengiz’in yokluğuydu esas hissedilen.
Yüzde 85 topa sahiplik oranıyla oynadık. Bilinçli olarak topu biraz rakibe bırakmayı ve böylece ileri çıkmalarına müsade etmeliydik. Merkezden oynuyorsan boşluk lazım çünkü.
İkinci bir San Marino hezimetine ramak kalmıştı. Güneş içinse ikinci Letonya kabusu... Bir duran toptan başka şansımız kalmamıştı ki 89’da o fırsatı bulduk. Ozan Tufan, soyadıyla müsemma, attığı golle bir tufanı önledi.
Dolmabahçe nostaljisi
Milliler 5 yıl sonra İstanbul’da maça çıktı. Vodafone Park ise ilk milli maça sahne oldu. Tribünlere uzun uzun göz attım. Elbette ağırlık kırmızı beyazdı ancak kulüp formasıyla gelen Fenerbahçeli taraftarı bir hayli fazlaydı. Galatasaraylı ve Beşiktaş formalı da vardı ama baskın olan sarı kacivertti. Bir yanıyla da nostajik görüntülerdi bunlar: Hani o “Dolmabahçe’de yan yana maç izlerdik bir zamanlar” nostaljisi..
Paylaş