Paylaş
Fakat bu tarzın, faydadan zarara geçişi kolaylaştıran bir tehlikeli tarafı var. Eğer savunmada kalmanın süresini, kendi alanında kabul etmenin dozunu ayarlayamazsan rakibin baskılı oyununa izin verirsin. Bu da savunmanın hata yapma oranını yükseltir. Tabii asıl olması gereken, elindeki ligin en süratli oyuncularıyla hızlı ve çabuk hücumlar yapmak ve maçı koparmak olmalı.
İlk yarıda bu dengeyi nispeten iyi yapan ve 2 güzel golle öne geçen G.Saray gördük. Bruma maçı koparacak basit pası veremeyince, Mbilla attığı golle sadece takımına hayat vermekle kalmadı, G.Saray için kabus olan ikinci yarılardan birinin yaşanacağının sinyalini verdi.
DEĞİL TUDOR..!
Galatasaray’ın yediği 2 gol de aslında bir klasik... Defansta Chedjou’dan bireysel hata ve Carole’nin arkasına atılan top ile o bölgeden gelen gol. Bu tarz hatalara değil Tudor, Arrigo Sacchi bile bir şey yapamaz. İkinci yarı oynanan oyunu göz önünde bulundurunca, son anda gelen galibiyet müthiş bir kazanç.
Oyuncular, Tudor ve yönetim için kötü günlerin başlangıcı olabilecek bir dönemeç çok iyi dönüldü.
EREN’E DUA EDİN...
Şampiyonluk yarışındaki şansını neredeyse bitirmiş olan Galatasaray için ligi en iyi yerde bitirmek çok kritik. Çünkü, önümüzdeki günler ve yıllar çok sıkıntılı geçecek. Bu yüzden bazen iyi oynamasan da böyle galibiyetler gerekir. Eren’in ilk golü çok iyiydi. Ama ikinci golü iyi olmanın ötesinde çok değerliydi.
Takım arkadaşlarının yerinde olsam Eren’e hediye alırdım ya da primimden verirdim.
Çünkü sadece 3 puanı getirmedi, çok lazım olan huzura da kavuşturdu.
Paylaş