Paylaş
Bir oyuncunun sahada yaptıklarını anlatan en doğru tezahürat olduğunu söylemek çokta yanlış olmaz. Vesely uçmaya başladıkça, takım da onunla birlikte kanat çırpıyor. Geçen yılı şampiyon tamamladıktan sonra en değerli oyuncularını NBA’e uğurlayan Fenerbahçe Doğuş, EuroLeague’in iki maçlı 3. haftası itibariyle oyun karakterini pekiştirmeye biraz daha yaklaştı. Önce İstanbul derbisine çıkıldı, ardından Koç Obradovic için duygusal yükler barındıran Panathinaikos ile oynandı. İki maçta da gördük ki, Fenerbahçe şu an için 10-15 dakikalık savunma konsantrasyonuna sahip. Zaman geçtikçe bunu tüm maça yayacak ve geçen yılki oyun disiplinine yaklaşacaktır.
Fenerbahçe Doğuş-Anadolu Efes
Sarı-Lacivertliler maça 4 şutör ve uzun olarak Vesely ile başladı. Buradaki esas amaç Çek uzuna hareket alanı yaratmak ve Efes’in savunmada pota altı çevresine kamp kurmasını engellemekti. Fakat çok geçmeden Koç Perasovic’in, Dunston’ın yanına Stimac’ı alarak iki uzunlu sisteme dönmesiyle, hücumdaki ve savunmadaki fiziksel çarpışmaları arttırdı. Lacivert-beyazlıların bu oyuncular üzerinden paslaşmaları, oyunun sıkıştığı anlarda da topu Simon’a emanet etmeleri sayesinde, ilk periyotu 15-20 önde kapatmayı başardılar. İkinci çeyreğin başlamasıyla Obradovic’in çözümü gecikmedi. Oyuna aldığı Datome ve Guduric ile hücum alanına daha geniş yayılan ve Sloukas’ın da tempo kazandırmasıyla koşan bir Fenerbahçe izlemeye başladık.
Özellikle Yunan oyun kurucunun, savunma ribauntlarına yardım etmesi, kaptığı toplarla hızlı hücum başlatması maça denge getiren anahtar faktör oldu. Zaten uzun ikilisinin yorulmasıyla, maçın hakimiyetini ev sahibine kaptıran Efes, Mccollum üzerinden sayı çıkarmak istedi. Fakat Fenerbahçe Doğuş’un kompakt savunması oyuncuyu ritminden çıkardı ve ilk iki maçı 23 sayı ortalamasıyla geçen skorer gardı 5 sayıda tutmayı başardı. Doğuş Balbay’ın bloğundan sonra uyanan Vesely’nin ateşlediği Sarı-Lacivertliler, üçüncü periyotta 28 sayı ürettiler ve son periyota 10 sayılık avantajla girdiler. Fenerbahçe Doğuş’un sezon başından beri Wanamaker mı, Sloukas mı oyun kuracak sorusuna cevabı son çeyrekte biraz daha netleşti. Yunan gardın top getirdiği, Wanamaker’ın ise bitirici rolde oynadığı dakikalarda, temsilcimiz daha yaratıcı ve tempolu gözüktü. İkili toplamda 23 sayı, 12 asist ve 8 ribauntluk harika bir performans gösterdi ve Fenerbahçe Doğuş’un maçı 81-70 kazanmasında önemli rol oynadılar.
Panathinaikos Superfoods-Fenerbahçe Doğuş
Aynı Anadolu Efes maçında olduğu gibi, Koç Obradovic Atina deplasmanında da 4 şutör bir Vesely başlangıcını tercih etti. Bu 5’in sahaya yayılma avantajı olduğu gibi, içeri penetre eden oyuncuları savunma konusunda büyük dezavantajı var. Panathinaikos tecrübesinde bir takım, maden bulmuş gibi, Melih’in eşleştiği oyuncular üzerinden skor üreterek maçın hakimiyetini ele geçirmeye çalıştı. İlk periyotta Gist’in erken 2 faul alması ve Wanamaker’in 10 sayısı temsilcimiz için olumlu taraflardı. Özellikle ikinci periyotta kendine güveni artan Melli’nin hücumda sorumluluk almasıyla maça tutunmaya devam ettik. Pota çevresinde sertliği arttırmak için Thompson’ı ve Ahmet’i denedik. Fakat daha periyodun bitmesine 6.45 dakika kala faul hakkımızın dolmasıyla savunmada temastan kaçmaya başladık ve bu noktadan itibaren Vesely-Sloukas ikili oyunlarıyla, Datome’nin topun olmadığı taraftan gelen üçlükleri sayesinde skor üretebildik. Sezon başından beri tempolu oyunu içselleştirmeye çalışan rakibe karşı sabırlı oyunumuzun meyvelerini topladık ve devreyi 36-44 önde kapatmayı başardık.
3.çeyrekte hücumdaki kötü tercihler yüzünden Panathinaikos’a açık alanda hücum etme şansını verdik. Fakat, aynı ilk periyotta olduğu gibi gene yardımımıza Melli koştu. İtalyan oyuncu, kendi rolünü anlayınca ve takım da onu pas istasyonu olarak kullanmaya başlayınca hücum yelpazemiz genişliyor. Zamanla takım içindeki görev dağılımları oturdukça Melli’nin verimliliği de artacaktır. Üçüncü çeyreği asist yapmadan geçirmemize rağmen, son periyota 53-55 önde girdik. Koç Pascual’in, Antetokounmpo ve Singleton’lı kısalara baskı savunmasını aşmakta çok zorlandık. Vesely üzerinden serbest atışlarla skor üstünlüğünü elimizde tutmaya çalışsak da, topu paylaşmadan oynadığımız birebirlerin cezasını müsabakayı kaybederek ödedik. Son iki çeyrekte üretimimizin düşmesinde en önemli sebep, pas ritimsizliği ve doğal olarak panik atışlara başvurmamızdı. Kaçan her top hızlı hücum seven rakip için skor şansı doğurdu. Atina takımı, maçı Pappas’ın son saniye 3’lüğüyle 70-68 kazanmayı başardı. Yunan oyuncu 24 sayıyla maçın adamı oldu. Fenerbahçe’de ise Melli’nin şut kaçırmadan 14 sayı atması, takım halinde %54’le dış şut bulmamız pozitif çıkarımlarımız olarak sayabiliriz.
Geçen yılki dalgalı performansından sonra, Çek uzun resmen takımın DNA’sını kendi oyun tarzıyla mutasyona uğrattı. Bazen hareketli ve yırtıcı bir Fenerbahçe görürken, zaman zaman oyun disiplininden uzaklaşan, ne yaptığını bilmeyen bir takım görüyoruz. Eğer Sarı-Lacivertliler hücum alanını, bu haftaki maçlardaki gibi daha geniş kullanmaya başlarsa, geçen yılki yenilmez takımı farklı bir tarzla ama aynı başarı skalasında görebiliriz. Panathinaikos maçında, özellikle ikinci periyotta pota çevresi sertliğini hatırladığımız ve boyalı alanda yardım savunmasını yaptığımız anlarda, şampiyon kimliğimizi hatırlıyoruz. Sadece biraz daha birlikte oynamaya ve zamana ihtiyacımız var.
Tezahüratlarla coşkulu şekilde başladığımız EuroLeague haftasına, resmen “Yunus Günçe Türü” bir şiirle son verdik.
Uçalım Vesely,
Her maç sanki EuroLeague Finali,
Unutamıyoruz Udoh’u, Bogdanovic’i
Cüzdanı unuttum…
Paylaş