Paylaş
Söz ve müziği Kayahan’a ait olan, Nilüfer’in şahane yorumuyla klasikleşmiş “Mor Menekşe”, nasıl olduğu meçhul şekilde Real Madrid’in de basınımızdaki lakaplarından biri. Mor rengin geliş hikayesi az çok belli, “Bandera de la marina mercante” yani halk ve tüccarlar tarafından denizlerde kullanılan bayrağın 3 renginden biri (klasik İspanya bayrağının en altındaki kırmızı yerine mor kullanılmış hali). Fakat menekşe kısmı tam muamma. Acaba Can Yücel’in enfes çevirisiyle resmen tekrardan yazdığı, Shakespeare’in Bahar Noktası’ndaki “O zaman, bu zaman, Türkler mor menekşe diyorlar o çiçeğe” kısmı gibi biz mi uydurduk bu lakabı. Neyse çok fazla dağılmadan EuroLeague’in 15.haftasında oynanan Fenerbahçe Doğuş-Real Madrid maçıyla devam edelim.
Rakibin Yusta başlangıcını, oyuncunun Brose maçındaki iyi performansına ödül olarak görebiliriz. Koç Laso’nun, Doncic’i kenarda başlatarak oyuncuyu son periyotlara sakladığına zaman zaman şahit olduk. Zaten oyuncu girdiğinde 17-6 öndeydik, daha da önemlisi oyunun tüm hakimiyetini ele geçirmiş, istediğimiz pas ritmini yakalamıştık bile. İkinci çeyrekle birlikte Jaycee Carroll’ın 2 dakika içinde bulduğu 5 sayı ve faul hakkımızı doldurmamız, momentumu kaybetmemize neden olacak gibi gözükse de, Dixon’ın üst üste bulduğu üçlüklerle farkı 8 sayıda tutabildik. Bu sezon görmeye alıştığımız, ruhani olarak maçtan uzaklaşma halleri için karakter koyan oyunculara çok ihtiyacımız var. Dixon’ın, isyankar yapısı ve sıkışık anlarda oyunu sokak basketboluna çevirmesi sayesinde takımca, 2 dakika maçtan uzaklaşsak bile mücadeleden uzaklaşmadık. Yıldız oyun kurucumuz sakatlığın izlerini atmış gibi gözüküyor. Sadece biraz daha maç kondisyonuna ihtiyacı var. Yalnız ikinci çeyrek boyunca gördük ki, takım halinde çözüm üretemiyoruz. Konsantrasyonumuz dalgalı veya keskin olduğu anlarda bile anlık şalter kapatmalarımızı aşamıyoruz. Problemimizin dönemsel mi, yoksa sezonun özeti olup olmayacağı birçok şeyin belirleyicisi olacak. Neyse ki Randolph’un yokluğunda Tavares’in çift sportmenlik dışı faullerle oyundan atılması ikinci yarıya daha umutlu başlamamızı sağladı. İlk iki çeyrek boyunca 6 asiste karşılık, 9 top kaybı yapmamız hücumumuzdaki sıkıntıyı en iyi ortaya koyan istatistik oldu. İkinci periyot boyunca, 27 sayı yememiz aslında hücumdaki tıkanıklığımızın sebebinin savunmadan başladığını gösteriyor.
Koç Obradovic ve Koç Lasso’nun tamamen zıt başlangıçları, yani Fenerbahçe Doğuş tarafında Vesely-Thompson çift pivotuna karşılık olarak, Real Madrid’in 5 kısa ile sahada yer alması üçüncü çeyrekte iki takımın da maçı kopartmak istediğini haykırır nitelikteydi. Kısa 5’li rakip, tempo yükseltip hızlı top çevirerek sürekli boş şutu bulmasına rağmen, takımımızın hücumda topu sürekli pota altına indirmesiyle, maçın fiziksel tarafını ele geçirdik. Bu tarz zorlu mücadelelerde rakibi fiziksel olarak boğdukça basit top kayıpları ve savunmadaki kaytarmalar kaçınılmaz oluyor. Mor Menekşeler tarafında da durum çok farklı olmadı. Yavaş yavaş maçtan koptular ve sadece hücumda Doncic’in yaratıcılığına kaldılar. İlk yarı boyunca 5 sayı üreten Sloven yıldız, üçüncü çeyrekte 9 sayı, 1 ribaunt, 4 asistle resmen “Behlül NBA’e kaçar” modunda oynadı. Nasıl ki NBA’de Lebron yapmak diye bir tabir varsa (27 sayı-7 asist-7 ribaunt), EuroLeague’de de 15 sayı, 7 asist, 7 ribaunda Doncic yapmak denmesi yakındır. Haftanın maçının son çeyreğine yorulan oyuncuların savunmadaki basit faulleriyle başladık. 7 dakika kala Reyes’in 4’lemesiyle iyice pota altındaki üstünlüğümüzü kabul ettirdik. Geriye sadece Doncic’i durdurmak kaldı derken, Vesely’nin sportmenlik dışı abuk faulüne engel olamadık ve son 2 dakikaya 79-75 geride girdik. Son 2 saniye, Wanamaker’a uygun orta mesafe şutunu yaratsak bile isabeti bulamayarak maçı 79-77 kaybettik.
EuroLeague’in ilk yarısını Real Madrid mağlubiyetiyle kapattık. Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi elimize kadar gelmiş fırsatı geri teptik ve hanemize, konsantrasyon kayıplarımız yüzünden bir mağlubiyet daha ekledik.
Deli çığlıklar atıp avaz avaz
Burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
Ben, bir demet mor menekşe olsun getiremedim sana!
Paylaş