Paylaş
Aynı hataları tekrarlayarak daha iyi bir sonuç beklemenin beyhude bir çaba olduğunu kaç defa yazmalı peki? Kendi imkanlarıyla var olma mücadelesi sürdüren, sınırsız kaynakları olmayan ve yedekte başka cephanesi de bulunmadığından bu fırsatı değerlendirmekten başka çaresi kalmayan Altay gibi bir camiada, kuru bir inada tutunup kişisel ezberleri saplantı haline getirmenin yanlış olduğunu kaç defa tekrarlamalı? Sezon başında hedef koyarken makul sayılabilecek “içeride 3, dışarıda 1 puan” planı, en azından 4 takımın şampiyonluk kovaladığı sezonun sonuna yaklaşılırken ve ele geçirilen fırsatlar da daha önce hovardaca harcanmışken nasıl hala yeterli ve geçerli sayılabilir? Uff, gerçekten çok zor, ama yine de deneyelim bakalım…
Bandırma’da güzel bir sahada, keyifli bir ortamda, kendini hissettiren bir güneşin altında maç başlarken ben de tribündeki 700 kadar Altaylı gibi umut doluydum. Savunmayı Silivri maçındaki gibi Serkan-Murat Türkkan-İbrahim Öztürk-Necdet dörtlüsü ile kurmuştu İsmet Hoca. Onbirin kalanı ise bambaşkaydı. Orta sahada Fatih sakatlığı sebebiyle yoktu kadroda. Bandırma’ya kadar gelen Furkan’ın kadroda dahi olmaması ise şaşırtıcı bir sürprizden çok, üzüntü veren bir haberdi benim için. Ozal Sol kulübeye çekilmiş, milli maçtan dönen Atakan ise demirbaş Ferhat ve Maksut ile birlikte orta sahada yeniden göbeğe yerleşmişti. Sağ kanatta Hüsamettin, solda da Doğan ile başladı İsmet Hoca, santrafor tercihini ise Uluç’tan yana kullanmış, Muharrem Ozan’ı kulübede yanına almıştı.
Oyun dengeli ve kora kor bir mücadele ile başladı. İki takım da rakip kaleye gitmek istediyse de, bunu ilk başaran Altay oldu. Daha 7. dakikada rakip yarısahada topu kapan Serkan driplingle ceza yayına doğru geldi ve topu cezaalanının sağ köşesindeki Hüsamettin’e gönderdi. O anda hızlı düşünüp isabetli karar veren Hüsamettin, arka direğe koşan Doğan’a doğru havadan gönderdi ve Doğan zayıf bir vuruşla da olsa topu filelerle buluşturmayı becerdi. Rakip sahada henüz kendi kalesinde pozisyon görmeden bulduğu bu gol, aslında Altay için çok büyük bir şanstı. Bandırma ekibinin sarsıldığını gördük, bu sarsıntı bir 10 dakika kadar daha devam etti. Bu süre zarfında az sayıda da olsa tehlike yaratabilecek akınlar gerçekleştirdi Altay, ikinci golü de bulsa Bandırma’yı tamamen dağıtabilirdi, ama ne yazık ki maçı koparacak fırsatları değerlendirmedi Altay forvetleri. Bandırma’nın uyanışı, 19. dakikada sol kanattan Mertcan ile yaptıkları hızlı hücumda, ceza sahası içinde Erhan Şentürk’e attıkları topla oldu. Kademenin ve kaleci Egemen’in doğru zamanlaması ve pozisyon alması Erhan’ın şutunda golü engellese de, cinin şişeden çıkmasına engel olamadı. Bu pozisyonun ardından Altay’ın maç başından beri yaptığı hücum presinin etkisizleşip kaybolduğunu, Bandırma’nın orta sahada sertliği arttırarak kazandığı toplarla kanatlardan hızlı ataklar yapmaya başladığını izledik. Özellikle sol açıkta Mertcan’ın çabasının altını çizmek gerek. Ne var ki bu baskısına rağmen net bir pozisyon üretmeyi başaramadı Bandırma ekibi. Altay’ın da hücumda etkisizleştiği bu bölümde, ilk devrenin 1-0’lık skorla biteceği beklentisi hakim olmuştu ki, sağdan gelen bir Bandırma hücumunda savunmamızdan dönen top yarı sahamızın ortalarında boş alana düştü. Atakan’ın ve Hüsamettin’in laubaliliğinden faydalanan David Deniz’in yaklaşık 30 metreden çıkardığı sert şut, savunmadan da sekerek Egemen’i yanılttı ve Altay kalesine gitti. Bu beraberlik golü, İsmet Hoca’nın geriye yaslanıp oyunu soğutarak 1-0’ı koruma planının ne kadar anlamsız ve yanlış olduğunu bu sezon bilmem kaçıncı kez gösterdi. Oyunun hakimiyetini kaybettiğimiz 15. dakikadan gol yediğimiz dakikaya kadar geçen 25 dakikalık dilimde, orta sahamızın rakip karşısındaki yetersizliği, sol kanatta Doğan’ın gol vuruşu dışında hiç oyunda gözükmemesi İsmet Hoca’yı hiç rahatsız etmemiş olsa gerek, ama tribündeki bizleri gerdiği bir gerçek. Bu dönemde daha gol yemeden Doğan-Ferdi değişikliği ile orta saha takviye edilse, ardından ikinci yarıya İbrahim ile başlansa oyunun gidişi ve sonuç farklı olur muydu diye düşünmeden edemiyor insan.
Maçın ikinci yarısı başlarken Altay’da kadroda değişiklik görememek, beğenmediğin bir filmi tekrar tekrar izlemek gibi yavan bir tad verdi bana. Buna karşın ilk dakikalarda gelişen Altay kontraatağında sağ kanattan gelen ortaya altıpas üzerinde yine Doğan çok şık vurdu ve top ağlara gitti. Benim görebildiğim kadarıyla yanlış bir ofsayt kararı, bu golün tabelaya yazılmasına engel oldu. Biz İsmet Hoca’dan hamle beklerken, Bandırmaspor Teknik Direktörü İsmail Ertekin sol açıkta yorulan Mertcan’ı çıkarıp iri kıyım santrfor Feyyaz’ı sahaya sürdü. Bu hamle, skor avantajını kaybetmiş Altay’ın savunmasında çok ciddi karışıklığa ve 60.-75. dakikalar arası bol miktarda çok ciddi gol pozisyonlarının oluşmasına yol açtı. Bu periyotta özellikle İbrahim Öztürk’ün ve Egemen’in performansları, ikinci gole engel oldu. Feyyaz daha becerikli, İbrahim de daha tecrübesiz olsa, yaşanan tehlikelerin gole dönüşmesi işten değildi. Orta sahanın daha da düştüğü, oyunun bir türlü kurulamadığı, başta Atakan’ın ayağından çok sayıda topun rakibe gittiği bu yarıda oyunu dengelemek, hatta skoru da ele geçirmek için gözler İbrahim Akın’ı arıyordu, ama İsmet Hoca’nın 65. dakikadaki Uluç-Muharrem Ozan değişikliği Hoca’nın başka planlarının olduğunu düşündürdü. Furkan’ın yokluğunda, İbrahim Akın kenarda beklerken Uluç’u da kenara almak… İnsan bazen gerçekten hayret ediyor…
Oyunun gidişinin kısmen de olsa değişmesi, Ferdi’nin oyuna girişi ve ardından 78. dakikada Doğan yerini İbrahim’e bıraktığında Altay orta sahasının oyuna dönmesiyle oldu. İyi de oldu çünkü Atakan’ın biraz da çaresizlikten bu sezonki 10. sarı kartını gördüğü dakikalar işte o dakikalardı. Son 15 dakikalık kısımda iki takımın da savunmada verdiği açıklar oyunu hızlandırsa da, skordaki denge bozulmadı. Bandırma’nın Feyyaz ile, Altay’ın da İbrahim Akın ve Muharrem Ozan ile kaçırdığı gol pozisyonları kayda değerdi.
Velhasıl, centilmenlik sınırlarını aşmayan sert, çekişmeli ve zevkli bir mücadelenin son düdüğü çaldığında 1 puanla dönülmek zorunda kalınan bir deplasman maçını da bitirdik. Ortaya konan futbola bakarsak, bu puanı kurtardığımızı söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, bu sezon daha önce defalarca yaşadığımız gibi maça oyuna hakim şekilde başladığımızı, hatta skor üstünlüğünü de ele geçirdiğimizi, ancak son derece anlamsız bir skoru koruma çabası ile önce orta sahayı, sonra oyunu ve skoru kaybettiğimizi düşünürsek, 2 puandan daha fazlasını kaybediyor olduğumuz gerçeği daha net anlaşılır. Anlaşılır mı dersiniz?
Paylaş