Paylaş
Konunun geldiği en ilginç boyutlardan biri de, sosyal medyada başlayan “Yabancı Sınırı Gelirse Digitürk (Bein Sports) üyeliğimizi iptal ettiririz” konusuydu.
Cem Uzan’ın Teleon televizyonunun aldığı yayın ihalesi, henüz 1 sezonu dolduramadan, ödemelerin yapılmadığı gerekçesiyle iptal edildiğinden beri 17-18 yıldır aralıksız Süper Lig maçlarını yayınlayan, bu sene 1.Lig maçlarını da, yayın yelpazesine ekleyen Digitürk; bugüne kadar 3 Temmuz sürecinden, hakem hatalarına kadar her yanlışın faturasının kesildiği kurum oluyor. Her dönem hakem hataları, federasyon kurullarının adaletsiz cezaları, maçların başlama saatleri ve günlerinin planlamaları, tuttukları takımların kötü performanslarının cezasını Digitürk’e kesen milletimiz, yabancı sınırında da faturayı Digitürk’e kesti.
Federasyon biraz aklını başına alsın, ne Digitürk’ten başka hatırla, gönülle de olsa bu paraları verecek yayıncı ne de 90lı yıllardaki gibi 3-4 yabancı sınırı olan takımları seyretmek için o kutuları satın alacak müşteri bulamazsınız bu saatten sonra, böyle radikal geri dönüş yapmaya kalkarsanız.
FUTBOLUN KATİLİ SON ADAM KURALI
FIFA belli dönemlerde futbol oyun kurallarında değişikliğe gidiyor, kuralların değişiminde Britanya Federasyonlarının ağırlığından önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Umarım en kısa dönemde bu kurul, şu an uygulanan “Son Adam” kuralını da gözden geçirmeyi ihmal etmez.
Son dönemde Avrupa, Asya, Afrika, Güney Amerika, Kuzey Amerika – Karayipler Dünya Kupası Elemeleri ve 4-5 farklı ligde seyrettiğim maçlarda gözüme çarpan olay, sağ ya da sol kanattan kontratağa çıkan oyuncu rakibini geçiyor, geçtiği anda 3e 1 kalacakken, geçtiği oyuncu arkadan yaka paça, formasına yapışıp bu futbolcuyu düşürüyor ve sarı kartla yırtıyor. Kurala göre futbolcu rakibini geçip, 3e 1 hücum etse bu bariz gol şansı olarak değerlendirilmiyor, bence bariz gol şansı yerine muhtemel gol şansı diye yeni bir tanımlama getirilse, %50 civarında gol olma şansı olan pozisyonlarda, bu faullere direkt kırmızı kart verilirse, oyun çok daha keyifli hale gelebilir.
Bir de son dakikalara avantajlı giren takımın oyuncularına sürekli giren kramplar, yerden kalkmayan, taç atışı kullanmak için nazlanan futbolcular, sarı kart yiyene kadar aut atışı kullanmayan kaleciler günümüz futbolunda kabul edilemez noktaya geldi.
BU ŞAMPİYONAYI NEDEN ALDIK?
Eurobasket 2017’de ilk haftayı ve grup maçlarını geride bırakıyoruz. Asıl turnuva bundan sonraki aşamada son 16 maçlarıyla başlıyor.
A Milli Basketbol Takımımız çok fazla övgü alsa da, Rusya ve Sırbistan maçlarını basit hatalarla kaybetti. Bu yazı yayınlandığı sırada Letonya maçı henüz oynanmadı ama bahis oranları Letonya’yı favori görüyor.
Yaklaşık 2 yıl önce aday olmaya karar verdiğimiz Eurobasket 2017’nin bizim için bir hedef turnuvası olamayacağı ortadaydı. Son Avrupa Şampiyonalarında gelen kötü dereceler, Coach Ergin Ataman ile özellikle Fenerbahçe arasındaki sorunlar, henüz olgun, madalya seviyesinde bir jenerasyona sahip olmamamız, sorunlu bir federasyon seçiminden sonra, 1 yıllığına seçilen federasyonun devam edip etmeyeceği gibi birçok yönetimsel sorun ortadaydı.
Sonuç olarak şampiyonayı bize verdiler, grup maçları için 3 ülke daha seçildi, Eurobasket 2015 gibi bu şampiyonanın da resmi olarak 4 ev sahibi ülkesi var ama son 16 turundan itibaren tüm maçlar Sinan Erdem’de, yani asıl turnuvaya ev sahipliği yapacak ülke biz olacağız.
2001’in üzerinden 16 yıl geçti, araya 7 tane turnuva girdi. Avrupa Basketbol Şampiyonası finallerinde ülke sayısının artması, kıtaya basketbolun daha fazla yaygınlaştırılması çabaları ve Eurobasket periyodlarının 2 yıldan 4 yıla çıktığını düşünürsek; iyimser bir tahminle 7-8 turnuva sonra Eurobasket yine ülkemize gelebilir, yani Eurobasket 2045’den önce yeniden bir turnuva yapma ihtimalimiz zayıf görünüyor.
2021 ya da 2025’de ev sahipliği yapacağımız bir Avrupa Basketbol Şampiyonası 1987’de Yunanistan’ın 1993’te Almanya’nın yaptığı gibi, kendi ülkemizde ilk şampiyonluk sevincini bize yaşatabilirdi, 1997 ve 1999’daki çeyrek finallerden sonra 2001’de finale kadar çıkmış, bu sevincin kıyısından dönmüştük.
Bu şampiyona öncesi 2001’deki hava ve umut yoktu, en iyimser tahminler bile grupta 2.olup, son 16’da İspanya ve Hırvatistan’dan kaçıp, çeyrek finale kapağı atabilir miyiz tadındaydı, ilk haftayı geride bıraktığımızda, şu an çeyrek final için bile pek kimsenin iyimser olduğunu düşünmüyorum. Bu takım gelişime açık, mücadele eden bir takım olabilir, savaşan bu genç takım alkışı da, övgüyü de hakediyor. Benim itiraz ettiğim tek konu, ülkene getirdiğin şampiyonada oyuncu, coach yetiştirmek değil, madalya kürsüsüne çıkmak olmalıydı hedef.
1993 Almanya’dan beri hiçbir ev sahibi ülkenin şampiyon olamadığını düşünürsek, söylediklerim çok doğru gelmeyebilir ama bizim milli takımlarımızın içerideki ve dışarıdaki turnuvalar arasındaki gece – gündüz kadar farklı olan performans farkları, beni bu düşünceye itiyor. Doğru bir planlama yapılsa, ülkemizde yapacağımız 2021 ya da 2025 Eurobasket’te biz çeyrek final değil, şampiyonluk hayalleri kurabilirdik.
Paylaş