Paylaş
Biz buralarda genci pek sevmeyiz Salih. Gerçi çocuğu da sevmeyiz, yaşlıyı da sevmeyiz ama gençle derdimiz çok başkadır. Kuşak çatışmasının, ana baba kaygısının filan çok ötesinde, gençle çözemediğimiz büyük sıkıntımız vardır. Bizde genç olunmaz, genç ölünür Salih.
Sebepleri muhteliftir, mevzu o değildir. Gerçi mevzu ne olursa olsun, iki sözcüğü aynı cümle içinde duyarsan bi duracaksın. Birine aynı anda hem “genç” hem “yetenek” dediysek, ne durması, kaçacaksın Salih. Genci erken yaşlandırmasını, yeteneği maraza çevirmesini en iyi biz biliriz.
“Kendini bozmazsa” diye başlar, “Şımarmazsa” diye devam eder, “Çok gezip tozmazsa büyük futbolcu olur” diye bitiririz biz adamın gençliğini de yeteneğini de.
Kendini boz Salih. Boza boza yapıyor insan kendini yeniden yeniden.
Şımar Salih, çok gençsin, şımar.
Roma yedi tepe üzerinde kuruludur, gez toz Salih.
Seni; taraflı, tarafsız, karşı taraflı hepimiz çok sevdik, biliyorsun işte. Bir umut gibi, bir vaat gibi baktık sana. Kimimize fena halde Zidane'ı anımsattın, kimimize Alex'i.
Topla buluştuğundaki tekniğin, süratin, bilek hâkimiyetin, bir de o nefis saçların düşmanlık iklimini dağıtan samimi itiraflar ettirdi rakip taraftarlara.
Beşiktaşlılar Fernandes’in yanına yakıştırdılar, Galatasaraylılar açık yüreklilikle “Keşke bizde olsa!” dediler. Fenerbahçeliler “Yüzümüzü kara çıkaracaksa, varsın bu çocuk çıkarsın!” diye bağırlarına bastılar seni. Bunları da unutma.
Gençlerin öldüğü bir yerden, gençlerin yaşadığı bir yere gidiyorsun, şaşırma. Sen bizim sakındığımız gözümüzsün, çöp batırma.
Gittiğin yerden muhakkak ara, bizi merakta bırakma.
Genç bir diriye mektup yazmayalı çok oldu biz. Genç ölülerin ardından yazmaya meyyaliz. Kusurumuza bakma.
Hadi yolun açık, pizzaların hep dört peynirli olsun.
Paylaş