Paylaş
Beşiktaş’ın üç babasından biri.
Memleket futbolunda çok az futbolcuya nasip olmuş “Baba” lakabının en baba sahibinin, Baba Hakkı’nın veliahdı.
Bütün baba futbolcular gibi babalığı centilmenliğinden gelen bir büyük kaptan.
1929 Ankara doğumludur. 1930’lu yılları Ankara sokaklarında, sokak demeyelim, arsalarında bez bir topun peşinde koşarak geçirir. Ankaragücü’nün önüne koyduğu meşin topla yaptıkları onu kısa zamanda takımın gözde oyuncusu haline getirir. Artık sadece başkentli taraftarların değil memleket futbolunun gözü Recep Adanır’dadır.
Tam o yıllarda, Baba Hakkı, İnönü Stadyumu’nun açılış maçının devre arasında takımı soyunma odasında etrafına toplar. Vâlâ Somalı’nın nefis aktarımından biliyoruz ki şöyle der: Arkadaşlar, artık bana bacak arası yapabiliyorlar. Anladım ki, futbolu rezil olmadan bırakma zamanı gelmiş. Bu maçtan sonra kaptanınız olarak değil, bir ağabeyiniz olarak sizlere her zaman destek olacağım. Şüpheniz olmasın”.
Dediğini yapar. Topu bırakır, Beşiktaş’ı asla bırakmaz. Kaptan değil genel kaptandır artık. Ama Beşiktaş’ta yarattığı boşluk öyle kolay dolacak gibi değildir. Gerçi takım çok iyidir. Şimdi şurada savunma hattını saysam ayrı hücum hattını saysam ayrı ağlarsınız. Ama bi şey eksiktir Baba Hakkı’ya göre. Bi şey eksik.
O eksik, bi telefon konuşmasıyla dolar: “İstediğin futbolcu burada, Ankaragücü’nde oynuyor. Hemen gerekeni yap ve onu Beşiktaş’a kazandır.”
Baba Hakkı, arkadaşının dediği gibi hemen gereğini yapar. Böylece Beşiktaş efsane kaptanına, Baba Hakkı, Baba Hüsnü’den devraldığı lakabını devredeceği veliahdına, Recep Adanır da Beşiktaş’ına kavuşur.
Sonrası üzerinde on yıl taşıdığı Beşiktaş forması. Kolunda kaptanlık bandı. İsminin önünde “Baba” lakabı. Altı şampiyonluk. Enfes frikikler. Müthiş bir top hâkimiyeti. Seyri doyumsuz driplingler. Muazzam bir teknik.
Centilmenlik, efendilik, örnek sporculuk.
Beşiktaş’a kalpten bağlılık. Şöyle demiş bi vakitler: “Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra Kasımpaşa’ya oradan da Galatasaray’a gittim. Sarı kırmızılı formayla çıktığım maçta Beşiktaş’a karşı mücadele ettim. O karşılaşma öncesinde Beşiktaş tribünü tarafından çağrıldım ve elimi kalbime götürerek siyah beyazlı taraftara olan bağlılığımı ifade ettim. Daha sonra Galatasaray tribünleri tarafından selamlanmak için çağırıldığımda ise sarı kırmızılı tribüne ayağımı gösterdim. Bu demek oluyor ki ben sadece bu kulüpte futbol için varım. Beşiktaş’a ise kalbimle bağlıyım. Yaptığım bu hareketten dolayı iki takımın tribünleri ayağa kalkıp beni alkışladılar.”
Recep Adanır’a veda ettik. Onunla birlikte futbol tarihimizde Hüsnü Savman, Hakkı Yeten, Recep Adanır ve Gündüz Kılıç’a nasip olan “Baba” lakabıyla da vedalaştık.
Recep Adanır, Türkiye futbolunun yaşayan son “Baba”sıydı.
Beşiktaş’ın üçüncü ve son “Baba”sı.
Rahat uyusun. Hepsi rahat uyusun. Öyle görünüyor ki Beşiktaş bu sene de gereğini yapacak, kupayı bu isimlerin koca koca harflerle yazılı olduğu o müzeye taşıyacak.
Paylaş