Paylaş
Hatta kendilerine, buza fırlayıp “Öyle değil be çocuğum, hoca ‘dizini kır’ diyo, böyle kıracaksın, bak şöyle şöyle kayacaksın benim gibi hadi” diye piste atlamamayı başardıkları için teşekkür ediyorum.
Ellerinde değilmiş çünkü dün anladım. Veli olmakla deli olmak arasındaki o ince çizgide yapılabiliyormuş bunlar. Velilik kendini tutabilme sanatıymış. Dün oğlumun antrenmanını izlerken saha kenarından “Hooop oğlum blokaj yaparken dirsekler yere baksın hoop” diye bağırırken anladım bunları.
Kalede durmayı seçti oğlum. Futbolla ilişkisini oradan kurdu. Atılan gollerden çok kurtarılan gollere meraklı. Araştırdık soruşturduk Gençlerbirliği bünyesinde sadece kaleciliğe yönelik bir eğitim bulduk. Gidiyor geliyor bir süredir.
Gençlerbirliği, kurduğu Futbol Okulu’nu “kelimenin tam anlamıyla bir okuldur” diye tarif ediyor. Eğitimcilerinin, futbolun her şeyden önce bir spor olduğu ilkesini unutmadıklarını ve çocukların da bu oyunu oynarken eğlenmeleri için her şeyi yaptıklarını söylüyor. Bundan sonrasını olduğu gibi alıntılamak istiyorum çünkü çok önemli:
“Futbol Okulu’nda çocuklarımıza öğretilen, bu oyunun nasıl oynanacağıdır. Bu yüzden onların hırsla değil cıvıl cıvıl koşmalarını isteriz. Tercihimiz onları tedirgin ve gergin sporcular haline getirmektense, çocuklarımızın futboldan mutluluk ve heyecan duymalarıdır. (…) Burası öncelikli olarak bir okuldur. Bu yüzden eğitimcilerimiz rekabetten çok dayanışmayı önemser ve bu ilke doğrultusunda çocuklarımızı eğitmeyi amaçlar. Futbolun bir takım oyunu olduğu prensibinden hareketle çocuklarımıza verdiğimiz eğitim onlarda işbölümü, paylaşma ve becerileri yüksek ve kültürlü gençler yetiştirmek için kişisel gelişim programları hazırlar ve yürütür.”
Futbolumuz için altın değerinde cümleler. Oradaki çocuklar spora devam eder, futbolcu olur olmaz bilemem. Ama bu cümlelere çarpan çocukların spor kültürü almış olarak oradan ayrılacakları muhakkak.
Tedirginlik ve gerginliği değil mutluluk ve heyecanı beslemek. Rekabetin yerine dayanışmayı koymak. Takım oyununun en önemli yanları olan işbölümü ve paylaşmayı yücelterek bir sistem inşa etmek. Çok kıymetli. Eğitim sisteminin çocuklara yaptığını düşününce bu yaklaşım bin kere daha kıymetli oluyor.
Bu anlamda Gençlerbirliği Spor Okulu’nun aynı zamanda bir taraftar okulu olduğunu da söyleyebilirim. Sporu; sadece kazanmak, ne olursa olsun başarmak, mutlaka galip gelmek, rekabet etmek, gözü dönmüş bir hırsla yaşamak, bitmeyen bir gerginliğin esiri olmak zannetmeyen taraftarlar yetiştirmek büyük iş.
Taraftarlık da velilik gibi kendini tutabilme sanatı çünkü. İçinden çıkan canavarı tutup yatıştırabilme sanatı. Tuttuğun takımın ve velisi olduğun öğrencinin doğruyu bulmasına izin verebilme sanatı.
Haftaya ağzımı bantlayıp gideceğim oğlanın antrenmanına.
Paylaş