Paylaş
Her şeyi ne güzel söylüyorlarmış eskiden. Ne sade. Nasıl abartısız. “Lüzumlu bilgiler” demiş geçmiş işte. Kitabın ilk başlığı “Hakem Nedir? Hakemlik Nasıl Yapılır?” mesela. Ne kadar net. Ne diyorsa o. Ama bi yandan da gerçek bi melodisi var söyleme biçimlerinin.
“Memleketimizde ilk futbol oynayanlar aynı zamanda ilk hakem olmuşlardır” diyor kitapta. “Kendi takımının müsabakası olmayan futbolcu, diğer takımlar arasındaki maçlarda hakemlik yaparken zaman ilerledikçe artık hakemler mümkün mertebe futbolu bırakan eski sporcular arasından tefrik edilmeye başlandılar” diyor.
Sonrası memleketin hakemlik hikâyesi. Çaba, emek, zorlu yollar.
Sıcak havalarda ceketlerini çıkarıp gömleklerinin kollarını sıvayarak, soğuk havalardaysa sokak kıyafetleri ile maçları idare ederlermiş. Yağışlı havalarda sahada elinde şemsiye ile hakemlik yapanlara rastlanırmış.
1932 yılına kadar böyle devam etmiş bu. Sonra Eminönü Halkevi binasında Futbol Hakem Kursu açılmış. Bu ilk kursu, başka illerde açılan kurslar izlemiş.
Ama ben size aynı cümleleri Fahir Tezcan’dan aktarayım, melodisiyle: “O tarihten bu yana memleketimizin birçok vilayetinde pek çok hakem kursları açılarak bunlar birçok kıymetli hakemlerimizin yetişmelerinde amil olmuşlardır.”
SONRASI SULHİ GARAN
Hikâyenin bundan sonrasında memleketin hakemlik tarihinde hep o isim çıkıyor karşımıza: Sulhi Garan.
Kendisi ile ilgili bütün kaynaklar aşağı yukarı aynı şeyleri yazıyor. 1916 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş. Beşiktaş ve Vefa’da futbol oynamış. 1957 yılında İsviçre’de düzenlenen Uluslararası Futbol Federasyonu Hakem Kursu’na katılmış ve dünya çapında açılacak tüm hakem kurslarına hoca seçilmiş. FIFA kokartlı ilk Türk hakemi olmuş. Futbol ve futbol hakemliği konusunda kitaplar yazmış, edebiyat öğretmenliği ve gazetecilik yapmış. 1962 yılında hayatını kaybetmiş.
Ama ben size yine kitaptan aktaracağım. “Bu kitabı; memleketimde modern futbol hakemliğinin ve Avrupai tarzda hakem hocalığının ilk tatbikçisi olan, futbol hakemliği mevzuunda beş senede beş eser veren, Türk futbol hakemliğinin medarı iftiharı, teknik öğretmen ve beynelmilel hakem kıymetli dostum aziz arkadaşım Sulhi Garan’a ithaf ediyorum. Kendisine karşı duyduğum hayranlık bu kitapta ifadesini bulabilirse bahtiyarım.”
Bence bulmuş ifadesini. Hem nasıl. Daha nasıl anlatılır.
ÇUHAYA YAPIŞAN OYUNCULAR
Bu memlekette futbol oynansın, sporcu yetişsin, hakem yetişsin diye ne çok emek verilmiş. Ne çok uğraşılmış. “Piyonlar, çuhaya yapışan oyuncular, projeksiyon tatbikatları” diye anlatılıyor hakem yetiştirme kurslarındaki yenilikler. Olmayanı oldurma çabasına bak.
Kitabın son sayfasında bi de şöyle bir not var: “Bu kitabın satışından sağlanacak gelir Bursa Futbol Hakem Kulübü’ne bırakılmıştır.”
“Bırakılmıştır” diyor. Nasıl seçilerek yazılmış bu sözcük. Bağışlamak değil, lütuf değil, yardım değil. Her şeyi ne güzel söylüyorlarmış eskiden. Ne kadar net. Sade. Ne diyorsa o. Ama bi yandan da melodisi var söyleme biçimlerinin.
Paylaş