Paylaş
Tam "Köy yanar deli taranır" işi. "Hayat devam ediyor" zalimliği. "İşimiz bu ne yapalım" çaresizliği.
Çocuklar ölüyor. Yaşayasımız yok. Ne yazması?
Kendi çocuğumuzu özlemekten, öpmekten utanır olduk. Ne transferi?
Sevmekten, üstünü örtmekten. Ne futbolu, ne sporu?
Zerre kadar yok kıymetiharbiyesi.
Beşiktaş'ın "Büyük Kaptan"ının, ölüm yıldönümüdür. Onun unutulmaz bir hikayesi vardır, bilen bilir. Onu anlatır, anar, giderim.
Vedat Okyar, Beşiktaş'a aşıktı. 1968-1976 yılları arasında 253 maçta oynadı. Derler ki, hiç sakatlık yaşamamış olması da, kullandığı 43 penaltının 42'sinin ardından "Gol" diye bağrılması da hep sevdadandı. Beyefendiydi, zarifti, kibardı, mutevazıydı.
Hikaye şu. Yediği sert bir tekmeye küfürle karşılık verir bir gün. Bir an. Belli ki refleks. Küfrü eden de, yiyen de, "Hocam, Vedat Okyar bana küfür etti!" şikayetini duyan hakem Doğan Babacan da şaşkındır.
Çağırır yanına Vedat Okyar'ı "Küfür mü ettin sen?" diye sorar. İhtimal vermiyordur zahir. Onay almak ister. Hikaye burada bitse bile güzel. Ümüğünün dibine kadar yalana batmışken bizim zamanlar, o zamanlar bir hakem bir oyuncuya soru soracak, aldığa cevaba güvenecektir.
"Evet, ettim" der Vedat Okyar. "Küfür ettim." Kırmızı kartla oyun dışı kalır. Takım arkadaşı "Niye küfür ettim diyorsun? Etmedim deseydin ya, manyak mısın sen?" dediğinde, o acayip cümle çıkar Vedat Okyar'ın ağzından: "Üstümde Beşiktaş forması varken yalan mı söyleyecektim!"
Çocuklar ölüyor. Ne futbolu?
Zerre kadar yok kıymetiharbiyesi.
Ümüğümüzün dibine kadar yalana batmışız. Ne sporu?
Beşiktaş'ın "Büyük kaptan"ı Vedat Okyar'ın ölüm yıldönümüdür 20 Temmuz. Onu anlattım, andım, giderim.
Paylaş