Bak ki dünya çöllerin

Volkan Şen, bundan bir sene kadar önce, Rizespor maçında, taraftarla tartışıp ağlayarak sahayı terk etmişti.

Haberin Devamı

O zaman formasını giydiği Trabzonspor’un yönetimi, futbolcusunun gözyaşlarını hiiiç hoş karşılamamış, “Aynı yolda yürümeyiz artık” deyivermişti. Volkan Şen’in yolu Trabzonspor ile ayrılmıştı. Ağladı diye.

Durumun bizim buralarda fazla tartışılacak bir tarafı yoktur. Gülmek hafifliktir, ağlamak zayıflık. İkisi de kadına yakışır. E kadın olmak çok berbat bir şeydir zaten. O yüzden kadın gülebilir de ağlayabilir de. Sorun olmaz.
Fakat ikisinden birini yapan erkeğin başı çok büyük belada demektir. Ne zor memleket. Kadın için çok. Ama erkek için de kolay değil. “Ne gülüyosun lan karı gibi” ile “Karı gibi ağlama be” arasında bir hayat. Hiç kolay değil. Biz en azından yüksek müsaadeleriyle gülüyor ve ağlıyoruz. Karı gibi.

Volkan Şen için, şimdi burada benim uzattığım gibi uzatmaya mahal yoktu. Ağlayan futbolcu mu olurdu be. Maçın ortasında ağlayarak sahayı terk etmek ne demekti. Hı ne demekti?

O gün aklıma Brecht’in Mahagonny Kentinin Yükselişi ve Düşüşü oyunu gelmişti. Bir “zevk endüstrisi” anlatan oyun. Kapitalizmin mekanizmasını anlatan, bedeli ödendiği sürece her tür zevkin serbest olduğu bir cennet kent anlatan oyun.

Oyunu, endüstriyel futbolun şifreleriyle okuduğumuzda Volkan Şen’in gözyaşlarına çarpmıştık.

Sahayı, gözyaşlarını formasına sile sile terk eden bir sporcuya “Ama profesyonellik” diye başlayan “Aynı yolda yürümeyiz” diye devam eden ezbere çarpmıştık. Bedelini ödediği müddetçe, kendinde her hakkı gören bir akla çarpmıştık.

Biletin parasını ödedikleri sürece, kendilerinde futbolcuya küfür etme hakkı görenlerin cennet kentine. Ağlayanın neden ağladığını hiçe sayan, insani olanı sıfır noktasına kadar çeken, “Paranı verdik, ağlama, oyna!” diyen, ağlatanın değil ağlatılanın özür dilediği bir zevk endüstrisine çarpmıştık.

Bugün, hepimizin aklında gözyaşları ile yer eden Volkan Şen’in gülümseyen fotoğrafları düştü spor haberlerine. Bursaspor’da iyi bir sezon geçiriyordu, üstelik uzun süre sonra yeniden milli takıma çağrılmıştı.

Ağladığı için bitme noktasına gelen kariyerini yeniden örmüştü. Kim bilir o zor yolda ne çok ağlamıştı. Ne çok gülmüştü. Heves bırakmamışlardı ama Volkan yürümüştü. Aynı hevesle değil belki ama yürümüştü işte.
Volkan; bir daha düşersen, bir daha ağla. Kalk yürü, bir daha gül. Biz seninle ağlar, seninle güleriz, o yolları aynı hevesle yürürüz. Kadını erkeği mi var, insan olmakla ilgili bir şey bu, ağlatırlarsa ağlar, güldürülerse güleriz.

Sana o zaman da söylemiştim, bana da Yılmaz Odabaşı söylemişti:
“herkes kırılamaz
bazen ipince dal olmak gerekir
kırılmak için
ama dünya kütüklerin...
ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir
dünya ise küçüklerin...
sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için
bak ki dünya çöllerin…”

Yazarın Tüm Yazıları