Paylaş
Karar sonunda maç kaldığı yerden devam edebilir, Beşiktaş veya Fenerbahçe hükmen yenilebilir… Bunlar önemli değil!
Bu bitmeyen maçtan sonuçlar çıkarmamız gerekir… Tespitler yapmamız gerekir…
Bu tespitleri yapmadığımız sürece ne kazanılacak kupanın, ne de verilecek bir cezanın hiçbir anlamı olmayacaktır!
Ben göreceğimi gördüm ve sizlerle paylaşmak zorundayım…
Elbette “bence”, diyerek…
***
Önce Fenerbahçe taraftarına:
Fenerbahçe stadında tarihinde olmadığı kadar küfür vardır.
Hem de 100-200 kişilik grupların değil büyük bir çoğunluğun birlikte ve sürekli ettiği küfür vardır…
“Diğer statlarda da var”, ben bilmem arkadaş…
Ben yıllardır Fenerbahçe stadına giderim… Özellikle son dönemde ve özellikle Beşiktaş’a yönelik, toplu küfrü ilk kez bu yıl görüyorum.
Bence rezalet!
***
Fenerbahçe kalesini koruyamamaktadır:
Fenerbahçe stadında Fenerbahçe öndeyken ve rakip eksikken çakmak atanlar, bunda ısrar edenler, kendini tatmin etmeye gelmiş Fenerbahçe’yi tutan aptallar olabilir veya ajan olabilir…
Beni ilgilendirmez!
O adamlar kim olursa olsun, Fenerbahçe seyircisi o çakmağı attırmaz! ‘Bir iki tane atılan para veya çakmaktan’ bahsetmiyorum… ‘Israrla atılmaya devam edilmesini’ anlatmak istiyorum!
Benim bildiğim Fenerbahçe taraftarı bunu önler…
Beşiktaş, Trabzon ve Galatasaray taraftarları da bunu önler!
Fenerbahçe son dönemde kalesini koruyamamaktadır!
***
Beşiktaş’ın ikinci yarı taktiği, tansiyonu yükseltmektir:
Önce Talisca, sonra Medel…
Fenerbahçeli oyuncuları tahrik ederek attırmak istemişlerdir. Ne Skrtel, ne de Valbuena oyuna gelmeyince, kendilerini yerlere atarak kıvranmışlardır(!)
Buna ben kibar tabiri ile “tiyatro”, diyorum…
“Sok o dilini içeri Van Persie!” yazısını yazan bir adam olarak, Fenerbahçeli bir oyuncu olduğunda daha ağır tasvirler yazabileceğimi bildiğiniz için sadece, “oyun oynadılar”, diyorum…
“Futbolun içinde bu vardır.”, Diyebilirsiniz… Ben sevmiyorum…
Esas sevmediğim ne biliyor musunuz?
***
Medel yere düştüğü anda, Şenol Güneş’e olan güvenimi yitirdim:
Talisca kendini yere attığında biraz daha uzak olabilir ve göremeyebilir… Ancak Medel tam üç metre önünde kendini yere attı… Hakemin üstüne ilk çullanan, Şenol Güneş’ti.
Ve bu çok ayıptı…
Futbolculara “hadi” deyip geçebiliyorum… Ancak bunu toplumun örnek aldığı insanlar yaptığında, hiç sevmiyorum…
Sonrasını biliyorsunuz defalarca seyrettiniz…
Ağır çekimlerde gördük…
Ben Şenol Güneş’in yere düşmesine neden olan darbeyi göremedim. Görememiş olabilirim.
Sonrasını net gördüm…
Oturduğu yerden tek başına kalkıp soyunma odasına gidişini gördüm…
Giderken göğsüne gelen bir plastik su bardağını gördüm…
Yere kapaklanışı gördüm…
Hastaneye gidişini gördüm…
***
Gördüklerimin sonucu:
En kibar tabiri ile yazıyorum: Şenol Güneş hoca abartmıştır!
Hocayı çok sevebilir çok da sayabiliriz, ancak bunu düşünüyorsak yazmak zorundayız!
Bu satırları okurken bana çok kızanlar, aynı olayı bir kez de, aşağıdaki gibi canlandırsınlar ve samimi olarak sorumu yanıtlasınlar:
Beşiktaş 1-0 önde…
Fenerbahçe sahada 10 kişi…
Maçın bitmesine 35 dakika kalmış…
Tolga el kol hareketleriyle, seyircilerin yanına gider miydi?
Güneş hoca o maçı terk eder miydi?
Gitmezlerdi arkadaşlar!
***
Kendimizi kandırmayalım… Birbirimizi kandırmayalım!
Gördüğümüz gerçekleri konuşmaktan korkmayalım!
“Milat olsun” diyorlar… Olsun!
Ancak çifte standart olmasın… Milat olduktan sonra bir daha da, “pardon” olmasın!
Kayserispor bir bildiri yayınlıyor ve Şenol Güneş’e atılanları kınıyor…
Çok güzel!
Ama kusura bakmasınlar daha üç hafta önce Kayseri’de, Volkan Demirel’in kalesi çöplüğe döndü…
Öyle böyle değil, hem de koca bir ikinci yarı sürdü… Avut atışları Umut Bulut’un perde olması sayesinde yapıldı…
Maç bitti, hepimiz sustuk…
Hatta aynı Kayserispor, “Neden başka kimseye atılmıyor”, gibisinden bildiri yayınladı…
O zaman da sustuk!
Olmaz!
***
Trabzon’da Otto Baric’İn sırtına elma büyüklüğünde taş geldiğinde, kafasına gelse ölmüştü…
Federasyon başkanı Haluk Ulusoy “Magnumla mı taradılar?”, dedi…
Tüm basın numara yaptığı konusunda, korkusuzca hüküm birliğine vardı…
Ben de, abarttığı kanaatindeydim…
Dün Otto Baric’ söylemekten ürkmediğimiz bir şeyi, Şenol hocaya da söylemek zorundayız!
Başka türlü samimi olamayız!
Bize kimse inanmaz!
Ne bize inanırlar; Ne de futbolun içindeki diğer aktörlere…
Sevdiğimiz oyunumuzu kaybederiz!
Yanılabiliriz, ancak düşündüğümüzü açıkça yazmak zorundayız!
Paylaş