Paylaş
"Milli bir futbolcumuz”, Mili takımın kamp yaptığı otelin odasında, takım arkadaşının ağzına tabanca soktu(!)
Tabancayı sokanı Milli yaptık(!)
Ağzına tabanca sokulan delikanlıyı, “olayın üstünü örtmedi” diye, takımdan attık(!)
***
“Bir başka Milli oyuncumuzu”, “İspanya’da oynuyor” diye kompleksimizden gencecik yaşında kaptan yaptık…
Kendi takımında oynamazken, 90 dakika Milli takımımızda oynattık…
“Koşamadığını” hep birlikte görürken, halkımıza yalandan masallar anlattık…
Maç sonu konuşmalarımızda özel paragraflar açtık… Özel teşekkürler yaptık…
Televizyonlarımızı açtık; Her konudaki görüşlerini, yaşam biçimini gençlerimize aktardık(!)
***
Problemi yaratan ne Arda Turan’dır.
Ne Fatih Terim…
Ne de, Yıldırım Demirören…
Problem, biziz…
Onları gençlerimize örnek gösteren bizler…
Arda, Bayrampaşalı yetenekli bir delikanlı…
Hiçbir suçu yok!
Gençlerimize idol yapan biziz.
Terim, Adanalı, çalışkan bir adam…
“İmparator” yapan biziz…
Demirören, futbolu seven bir iş adamı;
Federasyonun başına getiren biziz…
Onlar için kahramanlık öyküleri yazan biziz.
Yazabilmek için, kariyer yapabilmek için yarattık “ego canavarlarını”…
Oysaki onlar bize, okudukları bir kitabı anlatmadılar…
Gittikleri bir filimden söz etmediler…
Ne kadar eğitimli olduklarını bilmiyoruz ama gençlerimizin idolü oldular…
Nereye oy atabileceğimizi bile anlattılar…
Kabahatin tamamı bizim kardeşim…
Ego canavarları yaratan bir sistem yarattık…
Ahbap, çavuş ilişkisi ile yürüyen ve çürümekte olan bir sistem yarattık…
***
Baba Hakkı kaptan olsa, Lefter o uçakta olsa…
Metin Oktay o takımda oynasa,
Gündüz Kılıç o takımı çalıştırsa;
Arda, bunu yapabilir miydi(?)
Arda, “sevimli Arda” olurdu…
Terim, “İmparator” değil, Adanalı iyi bir futbol adamı olurdu…
Demirören ise babasının yanında kalırdı…
İsimler değil derdim, sistem…
Giderek zayıflayarak küçülüyoruz…
Kültürünü yitiriyoruz…
Geleneğini bitiriyoruz…
Futbolu kaybediyoruz…
Derdim ülkeyi ve genciğimizi kaybetmemek…
***
Sınırlı bütçesi ile ligi ikinci sırada bitiren, Anadolu Efes’i eleyen Beşiktaş Basketbol takımını ve Ufuk Sarıca’yı tüm kalbim ile kutluyorum…
Fikret Orman’a da; Beşiktaş ve gençlerimize yanlış hedef veriyorsun, “Sus lütfen!” diyorum…
İstersen “basketbolun patronu” dediğin, “Ufuk Sarıca’ya danış” diyorum…
Orman, FİBA Şampiyonlar Ligini seçerek bence yanlış yapıyor…
Konu çok uzun ve başka bir yazı konusu:
Özeti şu ki;
Euro Ligin kriterleri, tam 359 sayfa… Hiç de kafalarına göre iş yapmıyorlar…
Biz ülke olarak bir yıl önce yaptığımız yanlış seçimin, bedelini ödüyoruz…
Ben de bu yazıyı, bu yıl yeni bir “hata” yapmayalım diye yazıyorum…
***
Açalım biraz konuyu:
FIBA Şampiyonu, Euro Ligde oynayamaz… Ancak Euro Cup şampiyonu Euro ligde oynar… Galatasaray geçen yıl Euro Cup şampiyonu olduğu için Euro Ligde oynamıştır!
Beşiktaş FİBA’ ya giderse, önümüzdeki yıl Euro Ligde oynama ihtimalini yok eder, yanlış yapar…
Bir konuya daha açıklık getireyim…
Çünkü kafalar karıştırılıyor:
“Türkiye Şampiyonunu bile Euro Lige alınmıyor!” sözcüğü, yanlış değil…
Ancak konuya uzak olanların, yanlış anlamasına neden oluyor…
Yazalım;
Türkiye yıllardır en az 3 takım ile Euro Ligde temsil edilmektedir…
Bu yıl Türkiye Şampiyonunun Euro Lige alınıp alınmaması konusu, geçen yıl Turgay Demirel’in baskısı ile Türk takımlarının toplu olarak, FIBA organizasyonunda yer almasından kaynaklanmaktadır…
Tüm ülkeler takımlarını seçim yapmak için serbest bırakırken, biz bence hata yaptık ve toplu olarak FIBA’ yı seçtik.
Euro Lig de; Rusya, Almanya, İspanya ve Adriyatik ligi liderlerini Euro Lige alacağını beyan ederken bizim ligi “pas” geçti…
Bunu da sezon başında açıkladı…
Önümüzdeki yıl iki takım ile temsil edilmemizin nedeni budur…
***
İşte bu nedenle, bu sene çok başarılı olan Beşiktaş’ın Başkanı Fikret Orman’ın seçimine katılmıyorum…
FIBA seçimini yanlış buluyorum…
Beşiktaş basketbol şubesinin bir sonraki yılda da, Euro lig oynama “ihtimalini yok ettiği” için “dur” diyorum…
Geçen yıl yaptığımız seçim hatasının vebalini, bu yıl ödeyeceğiz…
Bu yıl hatalı seçim yaparsak, önümüzdeki yıl da aynı konuları konuşacağız…
***
Yazıyorum; Çünkü diğer takımlarımızın da, hatalı seçim yapmasından korkuyorum…
Esas korkum ne biliyor musunuz arkadaşlar;
Basketbolun da, futbola benzemesi…
Hatta bizim ülkeye benzemesi
“Bizi istemeyeni, biz hiç istemeyiz” anlayışı ile içine kapanması…
Uluslararası normlardan uzak kalıp, “kendine göre değerler” üretmesi…
Milli takım oyuncusunun, gazeteci dövmesi…
Arkadaşının ağzına silah dayaması…
Ve o formayı giymeye devam etmesi…
Takım otobüsü kurşunlayanların bulunamaması(!)
Hakem dövenlerin alkışlanması(!)
Hakemi esir alanlara, seyirci kalınması(!)
En kötüsü de, bunların doğal karşılanması(!)
Meslektaşlarının bile sessiz kalması(!)
Paylaş