Sırada oyun taşlama!..

TOPLU dans sahnesi.

Dansa katılan sanatçılar sadece Türk değil, farklı ülkelerden de sanatçılar var. Hatta, aynı sahnede Türkler arasında bir de, türbanlı bir sanatçı var.

Oyunun adı Home Sweet Home. Oyunun tam dans sahnesinde... Güüüümmm!.. O da ne, sahneye dışardan atılan birkaç taş!.. Kendini bilmez, abuk sabuk birkaç serseri mi, hızını alamayan birkaç fanatik mi, provokasyon mu, hangisi?..

Ama, taş!.. Oyunun tam dans sahnesine!..

YURT VE YUVA

İstanbul Kültür Festivali nedeniyle, İstanbul’un orta yeri her türlü güzelliklerin yarıştığı bir arena. Oyunlar, gösteriler birbiri ardına.

Bu oyunlardan biri de, geçen hafta Tünel’deki Narmanlı Han’ın avlusunda. Yüksek duvarlı, bol ağaçlı bir avluda. Duvarların arkasında binalar ve balkonlar ve pencereler.

Oyun, yuva ve yurt kavramlarını sorguluyor. Farklı kültürde yaşayan insanları ve sanatçıları bir araya getiriyor. Türkiye’nin bugünkü durumunu gözler önüne seriyor.

FRANSIZ, BELÇİKALI

Türkiye’nin sorunları ama, oyunda rol alanlar arasında, Belçikalı ve Fransızlar da var.

Oyundaki ağırlık, iyi düşünülmüş, sahneye iyi konulmuş biçimiyle, dans, ses ve video gösterileriyle zenginleştiriliyor.

O dans sahnelerinin birinde, dansa katılan sanatçılardan biri de, türbanlı. Diğer sanatçılar bundan rahatsız değil. Türbanlı bayan sanatçı da, sanatın gereğini yerine getiriyor ve dansa katılıyor. Bravo o bayana!..

AL SANA TAŞ

Sen misin dans eden?.. Hem de türbanlı?.. Al sana taş!..

Ya da türbanlı bir bayana dans ettirmek ha!.. Bir oyunda ha!.. Güüümmm, birkaç taş sahneye iniyor!..

Büyük olasılıkla, avluyu gören binalardan atılıyor. Taşların bir kısmı avludaki ağaçlara çarpıyor, birkaç tanesi de sahneye geliyor. Neyse ki, yaralanan yok.

BERLİN’E KATILACAK

Oyun ilk kez Diyarbakır’da sahneleniyor. Hiç sorun çıkmıyor. Le Monde Gazetesi’nde oyundan sonra, çok olumlu bir eleştiri yer alıyor. Oyunun bazı bölümleri, kadın ve cinsellik üzerine.

Farklı ülkelerden sanatçıların katılımı olduğu için, çalışmalar bir yıl kadar sürüyor. Eğer yanılmıyorsam, Brüksel’de de sahnelenmesi düşünülüyor.

Ayrıca, bu yıl sonbaharda Berlin Festivali’ne katılması öngörülüyor. Yani, uluslararası iddia taşıyan bir sanat yapıtı.

EKTİĞİNİ BİÇMEK

Oyuna dönük her şey güzel!.. Ya o taşlar?.. Onlar neyin nesi?.. Hangi kafanın ürünü?..

İmam hatiplerle oynamak!.. Bir yanda AB ile flört ederken, öte yanda her fırsatta, fanatik birilerine cesaret vermek!..

Bunun adına, siyasal sözlükde, ektiğini biçmek deniyor!.. Küçük bir taş!.. Bazen toplumda derin yaralar açabiliyor.

Bakın, aradan otuz yıl geçiyor, MSP’li Adalet Bakanı’nın indirttiği heykelin, toplattığı kitapların izi belleklerden silinmiyor.

Çevirin 226 00 11’i!..

BU
numara İstanbul’da. İstanbul Üniversitesi Santralı.

Son günlerde üniversite santralını arayanlar, önce bir ses kaydıyla karşılaşıyor. Aynen şöyle:

‘İstanbul Üniversitesi’ne hoş geldiniz. Üniversiteler Anayasa’mızın temel ilkelerini savunarak, YÖK Yasa Tasarısı’na haklı karşı çıkışlarını sürdüreceklerdir. Dahili numarayı biliyorsanız, tuşlayın... Bilmiyorsanız...’

Cümle yine düşük!.. Ya mantık?.. O iyice düşük!.. Öyle demeyin, santrallar dahil, her araç bizim ateş siperlerimizdir!.. Ateş siperlerinden geri adım yok!..

YÖK Tasarısı çoktan geri çekiliyor. Olsun!.. Dedik ya, geri adım yok!..

Ya telefon santralına kadar inen mücadele?.. Epey cılız!.. Oysa, sizin Atina ve Kıbrıs’ı almak gibi, yüce hedefleriniz yok mu?..

Atina ve Kıbrıs’ın fethi varken, işi santrala kadar düşürmek!.. Yoo, bu size yakışmıyor!..
Yazarın Tüm Yazıları