Yıkılmadım, ayaktayım!
Her deprem olan yere seyahati iptal mi etmek gerek? Söz konusu olan Nepal ise hayır... Nefes kesici doğal güzelliklere sahip bu coğrafyada yaşayanların turistlere en çok ihtiyaç duyduğu zamanlardayız. Üstelik depreme rağmen bulutlara asılı bu ülkede görülecek hâlâ çok şey var.
Şubatın son günlerinde ağustos sonu için Katmandu biletlerini satın aldık. Nisan sonunda Nepal’de 7,8 büyüklüğünde deprem oldu. Depremin çok sayıda insanın hayatına mal olduğu, ülkede büyük tahribata yol açtığı haberleri gelmeye başladı. İptal aklımızın ucundan bile geçmedi. Önümüzde ülkenin toparlanması için daha dört ay vardı. Ancak sonbaharda Nepal’e gitmeyi planlamış, ödemelerini yapmış tanıdığım en az üç farklı arkadaş grubu depremden çok kısa bir süre sonra seyahatlerini iptal etti. O zaman anladım ki deprem sadece can ve mal kaybına yol açmıyor; bir ülkenin imajına da büyük zarar veriyor.
“Görülecek her şey yıkılmış” lafı tabii ki tevatürden ibaret. Evet, deprem ne yazık ki çok sayıda tarihi binayı yıkmış. Ama görülecek çok sayıda yapı hâlâ ayakta.
Depremde zarar gören bir tapınak
Katmandu ve yakın çevresi yedi ayrı yapı grubuyla UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Katmandu Durbar Meydanı, Patan ve Bhaktapur’da gözalıcı güzellikte, yüzyıllara meydan okumuş tapınaklar son depreme de kafa tutmuş.
Geride kalan bazı yapılar kalaslarla güçlendirilmeye çalışılmış. Ortalıkta hâlâ tarihi eserlerin deprem sonrası kalıntıları var; belli ki restorasyon çalışmaları çok uzun zaman alacak.
HİJYEN MERAKLISINA GÖRE DEĞİL, AMA VAHİM BİR DURUM YOK
Nepal oldukça yoksul bir ülke. Katmandu’da bazı görüntüler; bina ve direklerden sarkan, birbirine girmiş, karman çorman olmuş elektrik hatları Türkiye’nin 20 ya da 30 yıl önceki halini hatırlatıyor. Daracık yollardan aynı anda geçmeye çalışan çok sayıda taşıt ve insan trafiği şehrin genel bir klasiği.
Katmandu
Depremden sonra salgın hastalık olduğuna dair söylentiler dolaştı. Hijyen meraklısı iseniz zaten Nepal bal dök yala bir ülke tabii ki değil ancak deprem nedeniyle de durumun daha da kötüleştiği söylenemez. Örneğin kamuya açık tuvaletler konusunda sıkıntı yaşanır diyemem.
Biz daha çok yerel mutfağı tercih ettik; ancak son gün gittiğimiz restoran Nişantaşı’ndaki herhangi bir popüler mekânı aratmayacak özellikteydi. Starbucks’ları andıran kahve dükkânlarında çok güzel Himalaya kahvesi içiliyor; tavsiye ederim.
ULUSAL PARKTA GERGEDAN YAVRUSU
Çok uzun süre öncesinden rezervasyon yaptırdığımız için beş yıldızlı otellerde makul fiyatlara kaldık; bununla birlikte son dakika rezervasyon yaptırıp kısa bir pazarlıkla çok güzel bir otelde iyi bir fiyat yakalamak da mümkün. Nepal’e ziyaret için en iyi dönem sonbahar ile baharda nisan ve mayıs ayları. Sonbaharda gezmek isterseniz, muson yağmurlarına denk gelmemek ve Himalayalar’ı rahatça görmek için muhakkak eylül sonuna doğru gidin.
Nepal’de ilk durağımız 20 dakikalık bir uçak yolculuğundan sonra (karayoluyla beş-altı saat sürüyor) vardığımız Chitwan’dı. Daha çok otogarı andıran havaalanından otele yolculuğumuz sayısız motosiklet ve kamyonun durmayan kornaları eşliğinde kimin kimi ne zaman sollayacağı belli olmayan bir trafik keşmekeşinde geçince; bir İstanbul trafik mağduru olarak bu durum bende topuklayıp bir an önce kaçma hissi yarattı.
Ama bu histen Chitwan Ulusal Parkı’nın sınırına vardığınızda, hele de güzel bir otel seçmişseniz hemen kurtulabiliyorsunuz. Hatta Chitwan’da daha sonra ulaşım araçlarımız öküz arabası, kano ve fil oldu. Uçsuz bucaksız pirinç tarlaları, tropik ormanlardaymışsınız hissini uyandıran bitki örtüsüyle yarım saat uzaklıktaki trafik keşmekeşinden anında huzurlu bir ortama geçiş yapabiliyorsunuz.
Chitwan
Chitwan Parkı içinden geçen nehirle birlikte çok sayıda hayvan türüne ev sahipliği yapıyor. İtiraf ediyorum; fil safari yaptık. Ama daha sonra filleri eğitmek için yapılanları okuyunca pişman oldum.
Yalan söyleyemem, fil üstünde ormanın ve hatta derenin içinden geçmek, sonrasında fili muzlarla beslemek keyifli bir tecrübeydi. Ama hayvanlara eziyet edilmesin; bu keyiften vazgeçsek de olur.
Bu arada ormanın içindeki gezintimizde bolca geyik ama en önemlisi yavrusuyla birlikte yetişkin gergedan görme imkânı bulduk. Ama eliniz boş da dönebilirsiniz.
Bu arada kuş gözlemciliği için de muhteşem imkânlar sunuyor Chitwan. Nehirde yaptığımız kano turunda da şanslıydık; güneşlenen timsahlara denk geldik.
“HİMALAYALAR'I GÖRMEK İSTERİM" DERSENİZ
Nepal’de ikinci durağımız Pokhara idi. Chitwan’dan karayoluyla gittik ve ormanların, derelerin ve şelalelerin arasından kıvrılan yolda seyahat etmek görsel bir şölen oldu. Şehir, Himalayalar’ın Annapurna bölümünde trek yapmak isteyen dağcılar için başlangıç noktası.
Bizim gibi Nepal’de toplam 5 buçuk gün geçirecek ve trek yapacak vakti olmayanlar açısından Himalayalar’ın heybetini biraz daha yakından görmek için ideal bir merkez. Tabii hava şartlarının da ideal olması şartıyla... Biz eylül ortasında gittiğimiz için hava konusunda fazla şanslı değildik.
Pokhara-Himalayalar
Pokhara’nın vazgeçilmezi, güneşin Himalayalar üzerinden doğuşunu seyretmek. Biz de beşte kalkıp 20 dakikalık bir araba yolculuğu ve beş dakikalık yürüyüşten sonra Sarangot Tepesi’ne vardık. Heyhat; bulutlar açılmadığı için Sarangot Tepesi’nden hayal kırıklığı ile ayrıldık. Ama trekking hevesimizi dönüşü yürüyerek yaparak tatmin etmeye çalıştık. Bulutların üzerinde olmak da güzel bir duygu. Bu arada Pokhara’daki baraj gölünde yapılan sandal turu da birbiri ardına gelen dağ zincirlerini görmek için iyi bir fırsat.
EVEREST UÇUŞU
Adam başı 200 dolar vererek Everest’i görmek üzere pırpırlı küçük uçaklardan biriyle Katmandu’dan havalandık. (Yine beşte kalkıyoruz, uçak saat 6’da, sabahları görünüm daha iyi oluyormuş.) Ben Everest’in tepelerini yakından görürüz sanıyordum. Everest’i gördük ama uzaktan.
Her yolcuyu pencere kenarına oturtuyorlar. Yol boyunca sadece Everest’i değil, dünyanın en yüksek on zirvesi içinde yer alan Lhotse, Makalu, Cho Oyu dağlarının zirvelerini de hostesin yaptığı bilgilendirmeler sayesinde görmek mümkün. İnişte “Everest’e tırmanamadım ama kalbimle dokundum” yazılı sertifikaları alıp ertesi gün THY’nin dönüş uçağına bindiğimizde Himalayalar’ı tekrar görmek mümkün oldu.
200 dolarımız cebimizde kalabilirmiş. Ama hosteslerin dediğine göre, her zaman hava şartları net görüntüye izin vermeyebiliyormuş. Bir de tabii uçağın doğru tarafına denk gelme durumu var. Dönüşte uçağın sağ tarafına binmenizi tavsiye ederim. Pilot herhangi bir uyarı yapmadığı için yolcular durumdan haberdar olmuyor.