Son Güncelleme:
Yedikule - Samatya
Yedikule Kapısı’ndan Tarihi Yarımada’ya girerseniz Ä°stanbul’un saklı tarihiyle karşılaşırsınız. Sırlarla dolu bu tarih size ‘Bu kapıdan girdiÄŸinde Ä°stanbul hakkında bildiklerinin çoÄŸunu unut, önünde yepyeni bir kapı açılıyor’ demektedir. Kim olursanız olun, nereden gelirseniz gelin bu kapıdan Ä°stanbul size baÅŸka türlü seslenir.Marmara deniz surlarından kara surlarına döndüğünüzde Mermer Kule’yle karşılaşırsınız. 150-200 metre yürüdükten sonra altından trafiÄŸin aktığı Yedikule Kapısı’ndan kente girersiniz. Kapının iç kısmındaki kemerin hemen üstünde Selçuklu kartalını andıran ama pençelerinde Bizans sembolleri taşıyan çift baÅŸlı kartal kabartmasını görürsünüz. Tarihte olaÄŸanüstü deÄŸiÅŸimlere tanıklık etmiÅŸ Altın Kapı hemen Yedikule giriÅŸinin saÄŸ tarafında yer alır. Åžimdi kalenin bir parçası haline gelmiÅŸ olan Altın Kapı’yı, 390 yılında I. Theodosius yaptırmış. Eski ÅŸehir surlarından uzakta bir zafer takı olarak inÅŸa edilen eser, II. Theodosius zamanında ikinci kent surları kurulunca surun bir parçası olmuÅŸ. Zafer kazanan imparatorlar sefer dönüşü bu görkemli kapıdan kente girerlermiÅŸ. LATÄ°N Ä°STÄ°LASI13. yüzyılın başında eski dünyanın merkezi konumunda olan kent nüfusu yarım milyonu aÅŸmış. Ortodoks aleminin de merkezi konumunda olan ÅŸehir, 1204 yılında Katolik Latinlerin kuÅŸatmasıyla karşı karşıya kalmış. 4. Haçlı Seferi için yola çıkan Latinler kenti aylarca kuÅŸatmış ve sonunda surlarda açtıkları gediklerden girmeyi baÅŸarmışlar. Latinler kenti aldıktan sonra yıllar süren bir talanla karşılaÅŸmış Ä°stanbul. Kiliseler, manastırlar, saraylar, hanlar, çarşılar soyulmuÅŸ, Ä°stanbul’da bulunan kutsal emanetler birer ikiÅŸer Vatikan’a taşınmış. Bu talan 1261’de Latinler’in kenti terk etmesiyle sona ermiÅŸ ama Ä°stanbul’un nüfusu bu kara günlerde 50 bin kiÅŸiye inmiÅŸ. Bizans Ä°mparatoru Mihail Paleologos, kentin Haçlılardan geri alındığı gün Ä°stanbul’a eski krallar gibi Altın Kapı’dan yani ‘Porto Aurea’dan girmiÅŸ. Ama artık eski dünyanın merkezi olan ÅŸehirden eser yokmuÅŸ. Fatih Sultan Mehmet Ä°stanbul’u alana kadar da kent bir daha belini doÄŸrultamamış. Bir rivayete göre Fatih, 29 Mayıs Salı günü kenti aldığında maiyetindekiler giriÅŸ için Altın Kapı’yı kullanmasının daha uygun olacağını söylemiÅŸler. Fatih ise, savaÅŸarak yenilen düşmanlarının bu ÅŸekilde aÅŸağılanmasını uygun görmemiÅŸ ve kente Topkapı’dan girmeyi tercih etmiÅŸ.SUR İÇİNDEKÄ° Ä°LK CAMÄ°Yedikule Kapısı’dan girerseniz önünüze Yedikule Caddesi çıkar. Bu cadde ilerde Samatya Caddesi’yle birleÅŸir. Tarihi yapıların büyük bir bölümü, yüzyıllardır iki semtin ana arteri olan bu caddenin iki yanında sıralanıyor. Ama Yedikule’ye gelmiÅŸken önce zindanlara uÄŸrayalım. Fetihten sonra kentin önemli giriÅŸlerinden biri olan bu bölgede, Fatih bir kale yapılmasını emretmiÅŸ. Yedi burçla taçlanan bu kaleye Osmanlı’nın hazinesi yerleÅŸtirildiÄŸi için çok iyi eÄŸitimli muhafız birlikleri tarafından korunurmuÅŸ. Daha sonra hazine saraya taşınınca Yedikule Hisarı zindan, yani hapishane olarak kullanılmaya baÅŸlanmış. 1895’te Müzeler Umum Müdürlüğü’ne devredilen bu kalenin ortasında askerlerin ibadet etmesi için yapılan ve bugün sadece minaresi ayakta kalan Fatih Mescidi’nin, suriçinde inÅŸa edilen ilk cami olduÄŸu söylenir.ZÄ°NDANDAKÄ° DUVAR YAZILARI Yedikule Zindanı adıyla anılan hapishane, konuklarının özelliÄŸinden dolayı Osmanlı tarihinde çok önemli bir yere sahip. Vezirler, anlı ÅŸanlı paÅŸalar, sancak beyleri, asi saray mensupları ve padiÅŸahın öfkesini çeken yabancı elçiler burada hapsedilmiÅŸ. Çandarlı Halil PaÅŸa ve oÄŸulları da buraya kapatılmış. 1461’de fethedilen Trabzon Rum Ä°mparatorluÄŸu’unun son imparatoru Davit Komnenos ve oÄŸulları 1463’te burada idam edilmiÅŸ. Son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil, Girit fatihi Deli Hüseyin PaÅŸa, Sadrazam Kara Davut PaÅŸa, Rus Elçisi Kont Tolstoy gibi ünlü mahkumların çileli günlerinde taÅŸlara kazıdıkları hürriyet özlemlerini hálá görmek mümkün. Bu müzeyi dünyada eÅŸsiz kılan en önemli özellik de iÅŸte bu duvar yazıları. Zindanın ortasında bulunan ‘Kanlı Kuyu’ dipten denize baÄŸlanıyor. Kulede idam edilen mahkumların kesilen kelleleri bu kuyuya atılıp Marmara’daki balıklara yem olmak üzere karanlık bir yolculuÄŸa çıkıyormuÅŸ.Yedikule, Genç Osman’ın trajik hikayesine de sahne olmuÅŸtu. 16 Åžubat 1618’de henüz 14 yaşındayken tahta çıkan II. Osman dört yıl tahtta kaldıktan sonra reform giriÅŸimlerine kızan yeniçeriler tarafından tahttan indirildi. Yedikule’ye hapsedildi ve ertesi gün önce tecavüze uÄŸradı sonra da yay kiriÅŸiyle boÄŸularak öldürüldü. Sur tarafında bulunan büyük dörtgen kulelerden birinde yer alan Genç Osman’ın hücresini de ziyaret ederseniz bu idealist padiÅŸahın duvarlara sinmiÅŸ çığlığını duyarsınız.Ä°MRAHOR ANITI MUTLAKA GÖRÃœLMELÄ°Ä°stasyon Caddesi’nin paralelinde uzanan sokaklardaki evlerin mimarisi Yedikule’ye özgüdür. Zemin katları ateÅŸ tuÄŸlasından, üst katları ahÅŸap, cumbalı, avlulu, küçük küçük bahçeli evler yüzyıllara meydan okuyor. Sokaklardan Yedikule Caddesi’ne çıktığımızda artık baÅŸka bir tarihin içine doÄŸru yolculuÄŸa baÅŸlamış oluruz. Yolun sağında karşımıza önce Konstantin Eleni Kilisesi ile hemen onun arkasında yer alan Ä°mrahor Camii çıkar. Ä°mam AÅŸir Sokak’ta bulunan Ä°mrahor Anıtı’nı mutlaka görmelisiniz. Ne zaman yapıldığı bilinmemesine raÄŸmen Ä°stanbul’daki en eski Bizans mabetlerinden biri olduÄŸu üzerine görüş birliÄŸi var. Bu manastır ve kilise, kurucusundan dolayı Studios olarak anılmış. Manastırın Bizans döneminde önemli bir dini merkez olduÄŸu biliniyor. 1486’da Ä°lyas Bey tarafından camiye çevrilmiÅŸ. 1908 depreminde çatısı tamamen çökünce terk edilmiÅŸ ve o haliyle günümüze kadar gelmiÅŸ. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’nden alınan izinle ziyaretçilere açılan bu anıt içinde bazilikanın özgün sütun, baÅŸlık ve zengin mimari özellikleriyle eÅŸsiz güzellikteki döşeme süslemelerini de görmek mümkün.ESKÄ° ERMENÄ° MAHALLESÄ° SAMATYAArtık yavaÅŸ yavaÅŸ Samatya’ya doÄŸru yürüyelim. Bizans döneminde Ä°stanbul’da çok az Ermeni nüfusu vardı. Fatih Ä°stanbul’u fethettikten sonra kentin nüfus yapısını deÄŸiÅŸtirme ve zenginleÅŸtirme kararı aldı. El sanatları alanında olaÄŸanüstü becerileri olan Ermenileri Ä°stanbul’a yerleÅŸtirmek niyetindeydi. Bursa Ermenilerinin dini lideri Episkopos Hovakim, Fatih Sultan Mehmet’in çocukluk arkadaşıydı. Hemen ona bir mektup göndererek maiyetiyle birlikte gelip, Ä°stanbul’a yerleÅŸmesini istedi. Hovakim, arkadaşına ‘Bizim Ä°stanbul’da iÅŸimiz olmaz’ babından bir yanıt gönderdi. Fatih, Hovakim’e yolladığı ikinci mektupta ‘Dostum ve arkadaşım olarak deÄŸil, bu mülkün sultanı olarak emrediyorum. Derhal gelmenizi istiyorum’ diyordu. Geldiler ve Fatih’in fermanıyla Samatya’ya yerleÅŸtiler. Eski bir Rum kilisesi olan Sulu Manastır’ı bir fermanla Ermeniler’e devreden Fatih, 1461 yılında adı Surp Kevork Kilisesi olan bu ibadethanede Ermeni PatrikliÄŸi’nin kuruluÅŸuna izin vermiÅŸti. Patrikhane Kumkapı’daki yeni binasına taşınana kadar bu kiliseyi kullanmıştı. O devri anlamak isteyenler, içindeki ayazmadan dolayı Sulu Manastır’ı da ziyaret etmeli.MÄ°MAR SÄ°NAN’IN ÜÇ ESERÄ°Yedikule ile Samatya caddelerinin iki yanında sıralanmış olan Latin Kilisesi, Ayios Nikolas Kilisesi, Ayios Menas Kilisesi gibi eserler görülmeye deÄŸer. Mimar Sinan ustanın sihirli eli Samatya’ya da deÄŸmiÅŸ. Sinan, Sancaktar Hayrettin Mescidi, Abdi Çelebi Camii, AÄŸa Hamamı gibi üç önemli eserini bu semte hediye etti. Tarihin içinden çıkıp günümüze geldiÄŸimizde de Ä°stanbul’un hiçbir yerinde bulunmayacak güzelliklerle karşılaşıyoruz. Samatya Çarşısı, özellikle ‘İkinci Bahar’ dizisinden sonra raÄŸbet gördü ve eski güzelliÄŸine yeniden kavuÅŸtu. Sayıları 30’a ulaÅŸan meyhaneleri, balık pazarı ile çarşı canlandı. Alkollü ve alkolsüz balık lokantalarıyla nam saldı. Siz bu turu yaparken akÅŸam olmuÅŸ ve gün bitmiÅŸtir. Artık soluklanma zamanıdır. Ä°steyenler çarşıdaki meyhanelerden birinde demlenir, arzu edenler Yedikule Caddesi’ne çıkıp Safa Lokantası’na giderek bu güzel günü lezzetli mezelerle taçlandırır.Â