Paylaş
Hayatta bir kez gidilmesi gereken yerler listesi yapılsa ilk sıraya Peru’yu koyarım. Peru, Türk vatandaşlarına 90 günü aşmamak kaydıyla vize muafiyeti uyguluyor. Türkiye’den direkt uçuş olmadığı için Panama ya da Kolombiya üzerinden aktarmalı gidiliyor. Biz kalabalık bir tur grubuyla Kolombiya’ya uçup Bogota’da konaklayarak bu kenti gezdikten sonra Peru’ya geçtik; Panama’dan da döndük. Bu yazıda, turun sadece Peru bölümünü sizinle paylaşacağım.
Titicaca Gölü çevresinde MÖ 20000’lerden itibaren yaşam izleri olsa da Peru’nun yıldızını 1200’lerde Kral Manco Cápac tarafından kurulan İnka uygarlığı parlatmış. 1532’de İspanyol kâşif Francisco Pizarro, İnka Kralı 13. Sapa Inca Atahualpa’nın 40 bin kişilik dev ordusunu 180 askerle yenip İnkaların sonunu getirmiş. İspanyollar pek çok şeyi yanlış anladıkları gibi nehir anlamındaki Pelu kelimesini de yanlış anlamış ve ülkenin adını Peru koymuşlar.Lima
Olağanüstü güzel katedral
Günümüz başkenti, İspanyollar tarafından kurulan Lima. İnka İmparatorluğu’nun başkentiyse Cusco… Geziye buradan başlıyoruz. Şehrin İnka döneminde inşa edilen binalarını, hiç sıva kullanmadan örülmüş devasa taşların özel bir kilit sistemiyle birbirlerine kenetlendiği mimarisinden ayırt etmek mümkün. Binaları sıvayla İspanyollar tanıştırmış. İspanyolların inşa ettiği binalar depremlerde yıkılmış ama İnkaların sağlam yapıları hâlâ dimdik ayakta, tarihe meydan okumaya devam ediyor.Cusco
Arnavutkaldırımlı dar sokaklarıyla, kolonyal mimarinin özgün örneklerinden oluşan balkonlu binalarıyla zamanın durduğu izlenimi veriyor burası. Sanki sokak aralarından her an bir İnka savaşçısı çıkacakmış hissiyle geziyoruz. Andlar’ın ortasındaki konumuyla çevresinde çok sayıda turistik doğal güzelliğin yanı sıra Machu Picchu’ya yolculukların başlangıç noktası olması Cusco’yu dünyaca meşhur bir şehir haline getirmiş.
Cusco’da ziyaret ettiğimiz yerlerden ilki Plaza de Armas. Meydandaki olağanüstü gösterişli katedralin sadece mihrabının süslemesinde 1.200 ton gümüş kullanılmış. Katedraldeki İsa betimlemeleri, yerel halkın ten renginde yapılmış. Eğer yerel halkla kaynaşmak istiyorsanız en iyi adres Cusco San Pedro Pazarı. Katedralden sonra tüm günü geçirebileceğiniz pazarda hem kültürel doku hem de dünyanın yıldızı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Peru mutfağı hakkında pek çok bilgi edinebilirsiniz. Ayrıca Güneş Tanrısı Inti adına yapılan Coricancha Güneş Tapınağı, Sacsayhuaman Kalesi ve ‘Amerika kıtasının Sistine Şapeli’ olarak anılan San Pedro de Andahuaylillas Kilisesi’ni de gezilecekler listenize yazın.
Yazlık mı askeri kamp mı?
Peru denince akla gelen dünyanın yeni 7 harikasından biri olan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki antik İnka şehri Machu Picchu, And Dağları’nın bir zirvesinde. Cusco’dan buraya özel gezi trenleri çalışıyor. 1,5 saat etrafı gezerek çıkıyoruz. 2 bin 300 metrelerdeki kentin kurucusu İnkalı hükümdar Pachacutec Yupanqui. Kimilerine göre yazlık sayfiye yeri, kimilerine göre askeri dinlenme kampı gibi amaçlarla bu yükseklikte kurulmuş. İspanyol istilacılar 1532’de burayı gözden kaçırmışlar neyse ki ve bu sayede zarar görmemiş. Yüzyıllar boyunca doğanın emin ellerine teslim olup 1912-1913’te ABD’li arkeolog Hiram Bingham tarafından keşfedilmiş. Ve o günden sonra da dünyanın gözdelerinden biri olmuş.
Yükseklikten söz etmişken; Perulular yüksek rakımlı yerlerde rastlanan ‘altura’ denen yükseklik hastalığının önüne geçmek için koka bitkisi yaprağı ya da sakızı çiğneyip çayını içmiş. Avrupalılar buradan pek çok şeyi götürdükleri gibi enerji veren bu yaprakları da götürmüş. Alman kimyacı Albert Niemann 1860’larda yaprakları kullanarak kokain elde etmiş. Bu bakımdan Peru bugün dünyanın en büyük kokain hammaddesi üreticisi ülkelerden biri.
Machu Picchu’da geçen unutulmaz bir günün ardından Cusco’dan resmi başkent Lima’ya gidiyoruz. Şehir Rímac ve Lurín nehirleri arasında kalan 800 kilometrekarelik çöle kurulmuş. Lima Güney Amerika’da Büyük Okyanus’a kıyısı olan tek başkent. Planlı şekilde yapılmış ve iç içe geçmiş refah halkalarından oluşuyor. En dış halka sefalet ve fakirlik, en iç halka tam bir rüya... Pasifik dalgalarının dövdüğü sahili, şehrin birkaç yüz metre aşağısında...
Plaza Mayor Meydanı ve meydandaki cumhurbaşkanlığı konutunun da olduğu Hükümet Sarayı ile Lima Katedrali kentin en çarpıcı tarihi mekânları. Katedralin girişinde İspanyol fatih Pizarro’nun kemikleri var.
Peru elbette bu kadar kısa sürede gezilecek bir ülke değil ancak turumuza bu kadar güzelliğini sığdırabiliyoruz. Daha uzun süre kalabilecekler için görülecek yerler listesi de yanda...Puno’daki sazdan adalarda yaşayan yerli halk...
Kanyonlar, göller, çöller...
◊ Amerika’daki Grand Kanyon’un gölgesinde kalsalar da dünyanın en derin kanyonları arasındaki 3 bin 501 metrelik Cañón Del Colca ile 3 bin 354 metrelik Cotahuasi kanyonları Peru’da.
◊ Nasca Çölü’nün ortasındaki ‘Nazca Çizgileri’ gizemini koruyor. En büyüğü birkaç kilometreyi bulan 1.500’e yakın anlamı bilinmeyen geometrik figürün yanı sıra çeşitli hayvan, bitki, insan ve yaratık çizimleri var.
◊ Güney Amerika’nın en büyük tatlı su gölü olan Peru ve Bolivya arasındaki Titicaca deniz seviyesinden 3 bin 812 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksekteki göllerinden biri.
◊ Titicaca Gölü etrafındaki yerleşim merkezlerinden en büyüğü Puno kenti. Kıyıda yaşamak yerine göldeki sazdan yüzen adalar yapan yerliler hâlâ mevcut.
◊ 6 bin 400 kilometre boyunca uzanıp Atlas Okyanusu’na dökülen dünyanın en önemli nehirlerinden Amazon, Peru’nun And Dağları’ndan doğuyor.
Paylaş