Paylaş
Doğası, tarihi ve kaliteli tesisleriyle dikkat çeken Fethiye tam bir çekim merkezi. Eski bir Likya şehri olan Telmessos’un üzerine kurulmuş. Grekçe Makri, Türkçe Meğri diye bilinen ilçe, adını savaş kahramanı bir pilot olan Fethi Bey’den almış. Fethiye’ye gittiğinizde öncelikle körfezine hâkim konumdaki Kadyanda, şehir yapısından dolayı ‘yuvarlak’ anlamına gelen Pınara, en geniş sınırlara sahip Likya kenti olan Tlos ve 1988’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Ksanthos ile Likya’nın kutsal alanı Letoon antik kentlerini gezi listenize ekleyin.
Denizin tadını çıkarmak için Ölüdeniz Tabiat Parkı, Belcekız Plajı, Kabak Koyu ve 80’den fazla kelebek türüne ev sahipliği yapan Kelebekler Vadisi popüler noktalar. Saklıkent Kanyonu’nda rehberli turlara katılmak macera düşkünlerinin ilgisini çekebilir.
Burada ayrıca kendinizi turkuvaz denizin sonsuzluğuna bırakmak için Faralya bölgesine uğramanızı tavsiye ederim. Burası bence İtalya’daki Salerno Körfezi’nin güney kıyısındaki Amalfi sahiline çok benziyor.
Eski adı Levissi olan Kayaköy ise fotoğrafseverler için görülmesi gereken bir yer. Antik dönemde Karmylassos olarak bilinen bu Rum köyü Likya uygarlığının önemli yerleşim yerlerinden biri üzerine inşa edilmiş. 18’inci yüzyılda Gemiler Adası’nda yaşayan Rumların korsanlardan kaçabilmek için iç taraflara göç ederek köyü kurduğu düşünülüyor. Terk edilmişliği hissedeceğiniz bu köyde şimdi 2 kilise, 14 şapel ve
3 bin 500’den fazla ev var.
Her tarza göre seçenek
Faralya’da konforlu ve sakin bir yer arıyorsanız Lov Faralya’yı öneririm. Yacht Boheme, Yacht Classic ve Unique de listenizde olsun. Kayaköy’deki Kaya Villas Exclusive ile Ada Dreams History, Turunç Pınarı Koyu’ndaki Yazz Collective ve Kabak Plajı’nın yanındaki La Boheme Kabak da diğer seçenekler. Glamping için Kabak Dome Suites ve Perdue öne çıkıyor.
Merkezdeki Hilmi Restaurant, İncir Fethiye ve Sea Me Beach de bence en iyi lezzet durakları.
Göcek’te tazelenelim
1980’lerin başına kadar yeni yeni keşfedilen bir kasabaydı. Adını yöre halkının göç zamanı ‘Hadi göçek’ şeklinde haberleşmesinden aldığı rivayet ediliyor. Koyları dünyanın sayılı zenginlerinin yatlarını demirlediği gözde tatil yerlerinden olsa da Göcek hâlâ sayfiye görüntüsünü koruyor. Bir uçtan bir uca 10 dakikada yürünebiliyor.
Türkiye’nin en popüler marinalarından olan D-Marin’e yolunuzu düşürmenizi tavsiye ederim. Marinanın ucundaki D’Breeze’in yemekleri ve beyaz kumsalı çok güzel. Plajın hemen paralelindeki tepede göreceğiniz Q Lounge’ta günbatımını izleyin.
Deniz ürünleri deyince Can, Özcan ve Blues restoranları ilk akla gelen yerler. Rahat atmosferiyle The Wicker by the Sea denize nazır konumuyla tercih edilebilir. Nigay’ın Mutfağı ev yemekleri sunuyor. Canlı müziğin adresi de Bamboo Bar. Meze için teknelere de servis yapan Mezegi’yi öneririm. Vakko L’Atelier’in lezzetlerini ve Baba Dondurma’nın dondurmalarını da tadabilirsiniz.
D-Marin’in devamındaki D-Resort Göcek çok şık bir tesis. Çam ağaçlarıyla çevrili Rixos Premium Göcek’te doğanın dinginliğini hissedebilirsiniz. Yüzlerce ağacın arasında, 18 odalı bir butik otel olan Layla Göcek ise adeta bir yenilenme ve tazelenme durağı.
Paylaş